Şelaleye düşmüştür zeytinin dalı*
Sokaklarda yanıp sönen ışıklar altında henüz daha 20’sine basmamış gençlerin pırıl pırıl parlayan gözlerinde çoğalan güzelliklerinden, iki bastonla da olsa direneceğim diyen 70’lerini aşmış insanlarımızın direncine kadar her şey, bu memleketin asla ama asla bu karanlık içine hapsedilmeyeceğinin, ülkenin Amerika güdümündeki siyasal İslamcı faşist tek adam rejiminin deli gömleğinin yırtılıp atılacağının göstergesi…

Ömürleri boyunca iktidar koltuklarında oturacak gibi yaşayan; hile ve aldatmacalarla, baskı ve zorbalıkla ayakta kalmanın hep bir yolunu bulacağını zannedenlere saltanatlarının sonuna doğru geldiğini hatırlatan bir direniş yaşanıyor.
I
Kapitalist neoliberal sömürü düzeninin kayırmacı bir oligarşik iktidar ilişkisi ile iç içe geçtiği yağma düzeninin içinde, bir avuç sömürücünün açgözlü çıkarları için emekçi halk büyük bir yoksulluk girdabına sürüklendi.
Eşitsizlik ve adaletsizliklerin, açlık ve sefaletlerin ötesine geçerek ekonomik kriz; yoksuldan zengine servet transferi, ülkenin birikim ve kaynaklarının bir küçük grup lehine sınırsızca yağmalanması olarak gerçekleşti. İşsizliğe sürüklenen ve daha da ötesinde iş bulma ve hak ettiği şekilde yaşama umudunu kaybetmiş gençler başta işçisi, köylüsü, emeklisi bütün emekçi halkın geleceği ellerinden alındı.
Bu adaletsizlik ve eşitsizliklerle dolu, ayrıcalıklı bir kesim dışında kimsenin memnun olmadığı ülke gerçekliği içinde AKP ve MHP büyük çoğunluğunun desteğini kaybetti. Kesin biçimde azınlığa düşen iktidar en gerici güç ve sınıflara dayanarak sürdürmeye çalıştığı iktidarının da sınırlarına geldi. Bu yüzden şimdi Ortadoğu’da Amerikan desteğini almaktan, içeride muhalefetin düzenlenmesine uzanan yeni bir iktidar oyunu kurmaya çalışıyor.
II
Yeni iktidar oyunun açık hedefi Erdoğan’a ömür boyu başkanlık yolu açılarak rejimin geri dönüşsüz bir yola sokulması olarak açıklanıyor. Bu hedefe ulaşmak üzere, muhalefetin parçalanması ve belli kesimlerinin muhalefet blokunun dışına çıkarılmasına yönelik bir dizi hamle gerçekleştiriliyor.
CHP’ye yönelik son dönemde kayyumlarla başlayan, (iç hizipleşmelerden de yararlanarak) Kongre’nin tartışmaya açılmasına uzanan istikrarsızlık içinde E. İmamoğlu’na operasyon son hamle olarak gündeme getirildi.
Bu süreç aynı zamanda Suriye merkezli başlayarak, A. Öcalan üzerinden geliştirilen müzakerelerle DEM ve Kürt hareketinin muhalif konumunun törpülenmeye başladığı bir süreçle paralel olarak gerçekleşti.
Bu ortamda E. İmamoğlu’nun diplomasının iptaliyle başlayarak tasfiye edilmesiyle, müdahale yeni bir boyuta sıçratılmaya çalışıldı. Görülüyor ki Saray’ın hesabı, rakibinin de kendisinin tayin edeceği, tüm kuralları kendisinin belirleyeceği bir ortamda seçim olmayan bir seçimle saltanatını sürdürebilmek. Ancak bu hamlenin yarattığı sarsıntı, tüm bu muhalefet kurgusunda çok önemli bir kırılmaya yol açma ihtimalini de şimdiden ortaya koyuyor. Öyle ki bu rejime kan taşımaya yönelecek hiçbir girişimin toplumsal meşruluğunun kurulamayacağı, Türk’üyle Kürt’üyle, Alevi’si Sünni’siyle kimsenin bunu kabul etmeyeceği şimdi çok daha net görülüyor olsa gerek…
III
İktidarın hesap edemediği şey ise, şimdi sokakları dolduran halkın direnme gücü…
Sokağa taşan mücadele, E. İmamoğlu’na yönelik operasyona karşı bir tepkide kendi ifadesini bulan, bu rejime karşı topyekûn bir itiraz olarak şekilleniyor. Haksızlıklarla sürdürülmek istenen tek adam rejiminin temel hedef olduğu politika tüm muhalefete yol gösterecek bir netliği ortaya koyuyor.
Öte yandan da parlamenter alana sıkıştırılmış ve içe bükülmüş muhalefet… Koltuğunu memleketten evvel tutan köhnemişler… Anayasa tuzaklarına düşmeye şimdiden meyil etmiş kandırılmaya hazır kıtalar… Saf değiştirenler, kendini para ve gücün hizmetine sunanlar… Salı atışmaları, söz düelloları ile kaplanmış siyaset ortamının yarattığı umutsuzluk ve Saray’a verdiği cesaret…
Bu burjuva siyaset (ve muhalefet) sahnesinden dışlanmış, en önde gençler olmak tüm emekçi halk geleceğine sahip çıkmak için sahneye çıkıyor… Bu tam da gençlerin barikatı yıktığı yerden, burjuva parlamenter muhalefetin de sınırlarının aşıldığı, yeni bir başlangıcı ifade ediyor. Parlamento ile anayasa ve hukukun ortadan kaldırıldığı, seçimlerin dahi göstermelik hale geldiği böyle bir siyasal İslamcı faşist rejim karşısında bu direniş, mücadelenin halkın içindeki örgütlülüklere dayanan birleşik bir direniş çizgisi olarak gelişmesine bir çağrıdır…
IV
Önemli olan şimdi bu direniş çizgisinin nasıl sürekli kılınacağı. Bilinmesi gereken, sınırları parlamentoya ve seçime indirgenmiş bir muhalefet çizgisinin artık geride kaldığıdır…
Bu rejime karşı kazanabilmek tam da bugün biriken direnme eğilimlerinin tüm alanlarda, kampüslerde, işyerlerinde, mahallelerde birleşik bir güç olarak örgütlenebilmesidir…
Tüm toplumsal muhalefet güçlerinin, inisiyatif ve örgütlenmelerinin de dar hak mücadeleleri sınırlarını aşarak, bu eksende birleştiği büyük bir güç oluşturarak bu karanlık rejimden çıkış yolunu açmak şimdi her zamankinden daha mümkün…
Evet, devleti tüm güçleri ellerinde olsa da şimdi Suriye’de yaratılan bağnazlıkla yelkenlerini doldurmaya çalışsalar da, Amerika başta emperyalist güçlerin desteklerini almış olsalar da bu oyun bozulabilir… Halkın birleşik, örgütlü inisiyatifleri çoğaltılarak, günü zamanı gelir herkes bir şekilde yenilebilir…
Her yanından tel tel dökülen siyasal İslamcı tek adam rejiminin, şimdi Amerika’nın yeni projeleri içinde, Ortadoğu’daki karanlık çemberin parçası haline getirilerek, sıçratılmasına yönelik o büyük karanlık hamle püskürtülüyor… Sonrası gelecek elbette…
Sokaklarda yanıp sönen ışıklar altında henüz daha 20’sine basmamış gençlerin pırıl pırıl parlayan gözlerinde çoğalan güzelliklerinden iki bastonla da olsa direneceğim diyen 70’lerini aşmış insanlarımızın direncine her şey bu memleketin asla ama asla bu karanlık içine hapsedilmeyeceğinin, ülkenin Amerika güdümündeki siyasal İslamcı faşist tek adam rejiminin deli gömleğinin yırtılıp atılacağının göstergesi…
*Cemal Süreyya: Kısa Türkiye Tarihi