Selin Nakıpoğlu: “İktidarın uzattığı şeker zehirli”
Nakıpoğlu "İntiharların sayısının her geçen gün arttığı ülkemizde başta ana muhalefet partisi olmak üzere, muhalefet partilerinin bize yapılanları bize anlatmalarından, mevcut durumdan sadece şikâyet etmelerinden, arkası gelmeyen lakırdılarından çok sıkıldık" diyor.

Yusuf Tuna Koç
İktidar bir süredir çeşitli yöntemlerle muhalefet üzerindeki baskılarını artırıyor. Halk TV çalışanı gazetecilere yönelik gözaltı dalgası, HDP ve CHP’li belediyelere atanan kayyum sayısının onu bulması, Gezi davasının 12 yıl geriye dönük olarak açılması gibi farklı yollarla, bu iktidardan kurtulma arzusundaki milyonlar korkutulmaya çalışılırken, muhalefetin de siyaset alanı giderek daha fazla kısıtlanıyor. Öte yandan parlamento muhalefetinde ise tüm bu saldırılara karşı bir tavır geliştirilebilmiş değil.
Düzen muhalefetinin bir ayağı ön seçimler, aday isimleri tartışmaları ile meşgulken, diğeri ise Bahçeli ve Öcalan üzerinden sürdürülen bir süreçle meşgul. İktidara yönelik toplumdan gelen tepki ve reaksiyonlar ise birbirinden kopuk ve sınırlı.
Tüm bu süreç içerisinde iktidarın hedeflerini, muhalefetin durumunu ve yapılabilecekleri Selin Nakıpoğlu ile konuştuk.
İktidarın giderek tüm muhalefet odakları üzerinde baskıyı artırdığı bir süreçten geçiyoruz. Kayyumlar, gazeteci gözaltıları, 12 yıl sonra açılan gezi davalarıyla yargı üzerinden orantısız bir saldırı mevcut. Öte yandan da Öcalan üzerinden bir süreç işliyor. Toplum içinde rejime büyük tepkiler olsa da muhalefet etkisiz. Siz bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz, muhalefet krizi sizce nasıl aşılabilir?
Selin Nakıpoğlu: Ülkede sabahtan akşama kadar temel haklar tartışılırken, hukuku araçsallaştırmanın ve bunu normalleştirmenin yığınla örneğini yaşamaktayken AKP bu iklimde anayasa değişikliğini tartışmaya zorluyor. Hal böyleyken hangi özgürlükten, hangi demokrasiden bahsedilmesi mümkün? İçinde bulunduğumuz otokraside, maruz kaldığımız dayatmalarla Rubicon’u geçmemiz olası değildir. Bu koşullarda anayasa değişikliğini konuşmak sadece zaman kaybıdır. Anayasayı her gün ihlal eden AKP’nin yeni anayasa söylemi sadece siyasi iktidarını güçlendirme gayesi taşımaktadır. AKP’nin uzattığı elmaşekeri zehirlidir. Temel sorunlarımızı bile demokratik bir siyasal atmosferde gündeme getiremediğimiz ülkemizde toplumsal mutabakat yaratılacak bir ortam halihazırda var mı? Ya da ufukta var mı? Biz bu filmi daha önce izledik.
Dolayısıyla AKP’nin yeni anayasa meselesi; hukuk güvenliğinden yoksun bir ülkede boğazını sıkan hayat pahalılığından nefes alamayan, barınma ve beslenme sorunu yaşayan halkın değil, olsa olsa Anayasa madde 101’deki “Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir” maddesi ile derdi olanların meselesidir. Ülke gerçekleri ne anlatıyor buna bakılması gerekmekte.
Yoksunluk, yolsuzluk, yoksulluk, yasak sarmalından kurtulmaya çalışan yurttaşlar ve onların gücünü görmeyen bir muhalefet var. İntiharların sayısının her geçen gün arttığı ülkemizde başta ana muhalefet partisi olmak üzere, muhalefet partilerinin bize yapılanları bize anlatmalarından, mevcut durumdan sadece şikâyet etmelerinden, arkası gelmeyen lakırdılarından çok sıkıldık. Bir muhalif parlamenterin “Umarız bu düzenler değişecek” sözü çok uzun suredir bir şey ifade etmiyor. Nasıl değişecek? Hangi yol haritası ile? Ezbere bildiğimiz kürsü konuşmalarıyla değil, somut adımlarla karşımıza çıkan bir muhalefet kanadı olmadığı için bu haldeyiz.