Google Play Store
App Store

Kimin aday olacağından başlayıp devam etmek bundan önce Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın senaryosunu yazdığı muhalefetin oynadığı filmin tekrarından başka bir şey değil. O filmin sonunu gördük, biliyoruz.

Senaryo aynıysa farklı son olmaz
Fotoğraf: Depo Photos

Türkiye'de ana muhalefet partisi 10 yılı aşkın süredir benzer bir senaryo ile seçime gidiyor. Erdoğan'ın karşısına her kesimden oy alabilecek bir aday arayışı siyasetin merkezine oturmuş durumda. 2023 seçiminde Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş ve Kemal Kılıçdaroğlu öne çıkan isimlerdi. Kılıçdaroğlu çıktı ve sonuç belli. Şimdi yine İmamoğlu ve Yavaş var. Özgür Özel aday olmayacağını deklare etti ve şimdilik fikrini değiştireceğine dair bir emare yok. Şu ana kadar muhalefet cephesinde başka bir isim konuşulmuyor.

Erdoğan’ın talimatıyla gerçekleştiği her haliyle belli olan Beşiktaş operasyonu sonrası birkaç kez olağanüstü toplanan CHP yetkili kurullarından “artık hiçbir şey eskisi gibi olamaz” açıklamaları geldi. Parti yetkililerine medyadan gelen ısrarlı sorular çok sayıda eylem dışında belediye başkan adayının da şimdiden açıklanması gibi eğilimlerin belirdiğini anlıyoruz.

Dün yapılan PM toplantısında da yol haritası ve eylem takviminin salı günü Genel Başkan Özgür Özel tarafından açıklanacağı duyuruldu.

TEK BAŞINA OLMAYACAKSA!

Ne açıklanacağı konusunda net bir bilgi yok. Eylem ve mitinglerinde olduğu bir takvim çıkma ihtimali yüksek. Cumhurbaşkanı adayının açıklanması beklenmiyor. Yine de ibrenin İmamoğlu'na doğru döndüğü ve açıklanmasının an meselesi olduğunu söyleyenler de var.

Ekrem İmamoğlu’nun Beşiktaş'la ilgili yaptığı değerlendirmelerde en sık kullandığı kavram yıllardır sosyalist solun ağzından düşmeyen “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz” oldu. Bu slogan bizim için çok tanıdık ve ne anlama geldiği çok açık. Ama aynı şeyi bu sloganı geçen hafta itibariyle kullanmaya başlayanlar için söylemek mümkün mü? Kuşkusuz bu slogan İmamoğlu'nun konuşma metnine rastgele yazılmamıştır. Gelinen noktada bir yere işaret eden, çağrı yapan bir özelliği olmalı. Yani siyasetin yapılma tarzına ilişkin köklü bir değişiklik, moda deyimle “paradigma” değişikliği talebi. Biraz daha ileri gidelim, siyasete halkın müdahale etmesi talebi.

'Hep beraber yapalım' çağrısı, partilerle sınırlı olmayan, sendikaların, kitle örgütlerinin, yurttaş inisiyatiflerinin, bugüne kadar rejime karşı mücadele eden herkesin hatta onu da aşan bir birliktelik çağrısı ise başta CHP olmak üzere adı geçen tüm kesimlerin bu çağrıya uygun bir pozisyon alması gerekiyor.

Kimin aday olacağından başlayıp oradan devam etmek bundan önce Erdoğan'ın senaryosunu yazdığı, muhalefetin oynadığı filmin tekrarından başka bir şey değil. O filmin sonunu gördük, biliyoruz. Aynı senaryodan başka bir film sonu beklemenin manası yok. İş senaryoyu değiştirmekte.

KİM YAPABİLİR?

Çok açık ki bu rejimden kurtulmak için muhalefet güçleri birleşmeli, birlikte mücadele etmeli. Bu mücadelede yolun üzerinde “sandık” varsa ona uygun bir çözüm ve diziliş de bulunur. Ama rejimi karşısına almayan bir mücadeleye girişmeden “benim adayımı destekleyin” çağrısı baştan yenilgi anlamına gelecektir.

Yurttaş bu rejimle yaşamak istemiyor. Beşiktaş belediye binasının önünde toplanan kalabalığın en çok attığı, iştirak ettiği, öfkelendiği sloganlara bakın. Hepsinin hedefinde rejim ve AKP var. Bu ses bu çağrı izlenecek yolu da gösteriyor. Sokak, mahalle, okul, fabrika nerede yaşam akıyorsa orada ülkenin geleceği için inisiyatif alan, harekete geçen yapılara ihtiyaç var. Bu sağlanmadan girişilen her mücadele sizi Erdoğan'ın oyunun kurallarını kendi koyduğu mindere götürür. Oradan sonuç almak imkansız. Hayatın çağrısı değişim diyor. Hem de baştan aşağıya değişim.

∗∗

CHP’NİN ALIŞKANLIĞI

Beşiktaş Belediye başkanı Rıza Akpolat'ın tutuklanmasından sonra CHP’nin önceki genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu sosyal medyadan halka seslenerek parti yönetimini eleştirdi: “Eğer, akreplere inanır, onunla mücadele etmezsen, şirin gözükmeye çalışırsan, normalleşirsen asıl hesap vermesi gerekenler sizden hesap sormaya kalkarlar”. Yorumlara bakılınca CHP'lilerin büyük bölümü de bu değerlendirmelere katılmış.

Bu paylaşımdan hemen önce Kılıçdaroğlu’nun kurduğu 6’lı masanın has elemanlarından Ahmet Davutoğlu da konuştu. Davutoğlu konuşmasını tamamının CHP listelerinden seçilen ve kapağı Meclis’e atan vekillerin kurulan Yeni Yol Partisi’nin grup toplantısında yaptı. Eski başbakan, Suriye politikası üzerinden hem Kılıçdaroğlu’na hem de Özel’e verip veriştirdi. Kürsüden Erdoğan konuşsaydı daha fazlasını söyleyemezdi.

Bu konuşmayı dinleyen Kılıçdaroğlu ne hissetmiştir acaba? Pişmanlık mı yoksa tıpkı cumhurbaşkanı adayı yaptığı İhsanoğlu vakasında olduğu gibi yine “hata değildi” mi dedi?