Google Play Store
App Store

Almanya, Türkiye’den sonra en fazla Suriyeli sığınmacının yaşadığı ülkeler arasında. Resmi açıklamalara göre Almanya’da 1 milyona yakın Suriye kökenli sığınmacı yaşıyor. Bunların büyük bir bölümü, ki aralarında burada doğmuş olanlar da var, ya Birleşmiş Milletler Cenevre Sözleşmesi ya da Alman yasaları kapsamında geçici sığınmacı statüsündeler. Yani Almanya hükümeti Suriyelilerin ülkelerini terk etmelerine neden olan iç savaş koşulları sona erdiğinde bu sığınma statüsünü kaldırıp, geri gönderebilir.

Suriyelilerin küçük bir bölümü ise siyasi mülteci statüsü almış ve bu ülkede yerleşik hayata geçmiş durumda. Sadece Alman vatandaşlığına geçmiş olanlar değil, geçici konumdakilerden binlerce Suriyeli, ülkelerindeki son gelişmelerin öncesinde geleceklerini burada görüyorlardı. Zaman zaman ilginç başarı haberlerine konu oluyorlar. Örneğin Almanya’ya 2015 yılında gelen sığınmacılardan biri bir küçük kasabada belediye başkanı seçilmeyi bile başarmıştı.

Ancak büyük çoğunluk geçici olarak sığınmacı statüsündeler ve kalabalık gruplar halinde sığınmacı yurtlarında, devlet yardımıyla yaşamlarını sürdürüyorlar. Aralarından tabii ki çeşitli kriminal olaylara, terör eylemlerine karışanlar da çıkıyor. Örneğin 2,5 ay önce Solingen’deki bir sokak şenliğinde yaşanan, 3 kişinin öldürüldüğü, çoğu ağır 8 kişinin yaralandığı ve IŞİD tarafından üstlenilen saldırının faili Suriyeli bir sığınmacıydı. Bunun gibi terör olayları ya da adi kriminal içerikli şiddet suçları zaten uzun süredir gündemde olan sığınmacıların sınırdışı edilmesi, sınırların sığınmacılara kapatılması gibi tartışmaların daha da alevlenmesine neden oluyordu.

Sığınmacılarla ilgili bu taleplerle zehirlenen siyasi atmosfer, hem aşırı sağcılara, hem de muhafazakar merkez sağa halktan desteğin artmasına neden olduğu için iktidardaki sosyal demokrat, yeşil ve liberal partilerin de daha önceki insani çizgilerinden ödünler vermeye zorlanıyordu.

Liberallerin hükümetten ayrılmasıyla ortaya çıkan siyasal kriz ve bunun sonucu olarak içinde bulunulan erken seçim sürecinin de en önemli gündemlerinden biri zaten buydu.

Suriye’deki son gelişmeler tam da bu sürece denk geldi, bu tartışmalara tuz biber ekti.

***

Büyük bir olasılıkla 23 şubatta gerçekleştirilecek erken genel seçimi kazanması beklenen ana muhalefetteki Hıristiyan birlik partilerinden (CDU-CSU) çok sayıda yetkili Suriyeli sığınmacıların artık  geri gönderilmeleri taleplerini dile getirmeye başladılar. Aşırı sağcı parti AfD de öyle.

Suriye’de durumun belli olmadan bu insanların oraya gönderilmesi taleplerini erken, yersiz, acımasız, utanç verici olarak değerlendirip, karşı çıkanlar oldu tabii ki. Başta Başbakan Scholz olmak üzere hükümet yetkilileri de gelişmeleri takip etmek gerektiğini belirtiyorlar. Ancak ok yaydan çıkmış durumda.

Suriyelilerin geri gönderilmesi talebi yaşanan seçim sürecinin ana konularından biri olmaya devam edecek. Almanya sokaklarında Esad diktatörlüğünün yıkılmasını coşku içinde kutlayan Suriyelilerin görüntülerine işaret eden sağcılar “demek ki artık ülkelerine dönmek istiyorlar!” demogojisini sürdürüyorlar. İçlerinden biri gönüllü olarak dönüşleri teşvik etmek için valizini alıp, gidecek olan herkese 1000 euro teşvik parası verilmesini bile teklif etti. Artık muhalefet partisi olan liberaller hükümetin bir önce Suriye’deki yeni yönetimle bu konuda temasa geçmesi çağrısında bulundu.

***

Bu insanların bir an önce gönderilmesi taleplerini insani ya da hukuki gerekçelerle eleştirenlerin yanısıra iş dünyasından da uyarılar geliyor. Örneğin ülkenin en büyük işçi örgütlerinden “Verdi” (Birleşik Hizmetliler Sendikası), birçok Suriyeli’nin çalışma dünyasına entegre olduğunu hatırlatarak, sözkonusu geri gönderme önerilerinin aynı zamanda “Almanya’nın, en azından ülkenin birçok bölgesinin çıkarlarına karşı olduğu”na işaret etti. Gerçekten de başta sağlık ve bakım sektörleri olmak üzere birçok iş kolunda çalışan binlerce Suriyeli, artık önemli bir faktör. Son istatistiklere göre sayıları 300 bini buluyor ve bunların çok büyük bölümü Almanların çalışmak istemediği düşük gelirli işlerde çalışıyor. Ama tabii ki aralarında kalifikasyonu yüksek olanlar da var. Örneğin Almanya’daki tüm doktorların yüzde 6’sı Suriyeli ve bunların ülkelerine geri dönmeleri halinde, ciddi bir boşluk yaşanacağı kesin.

Ancak sağcılar, Suriyelilerin şahsında zaten göç ve göçmenleri tartışarak, tartıştırarak oylarını daha da arttıracaklarını biliyorlar. Şimdiye kadar ağızlarından “Demokratik bir Suriye” özlemine ilişkin tek bir söz çıkmamış olan cihatçıların ana akım medya aracılığıyla pompalanan “ılımlı” imajı da onların işine yarıyor.

Bu arada Suriye’nin yeni Başbakanı da ülke dışındaki vatandaşlarına “geri dönün!” çağrısında bulundu.

Aslında, daha önceki göç deneyimleri, Almanya’daki Suriyelerinin büyük bir kısmının, bu ülkedeki konumları belirsiz ya da sınırlı da olsa gönüllü olarak geri dönmeyeceklerini gösteriyor.

İktidardaki Scholz hükümetinin bu konuda fazla bir şey yapacak zamanı kalmadı artık. Pazartesi günü Federal Meclis’teki güvenoyu oylamasını kaybedecekler. Büyük bir sürpriz olmazsa da 23 Şubat’ta erken genel seçime gidilecek. Yeni hükümetin sığınmacıların büyük bir bölümünü geri almaları için Şam’daki cihatçılarla anlaşma yolu arayacağı kesin. Tabii parasını ödeyerek. Merkel’in 2016’da yaptığı gibi örneğin...