Dünyanın önde gelen birçok şirketi sera gazı salımlarını “net sıfıra” indirmek üzere planlar açıkladı. Son dönemde yürürlüğe giren bazı yasalar ve yakın zamanda görülen bazı davalar, şirketlerin bir yandan “iklim lideri” taklidi yaparken, diğer yandan çevreyi kirletmeye devam etmelerine engel olmayı amaçlıyor.

Şirketlerin iklim taahhütlerine inanmalı mı?
Fotoğraf: Freepik

Richard BLACK

Sera gazı salımlarını sıfıra indirmeyi taahhüt eden şirketlerin sayısına bakarsanız, şirketler dünyasının nihayet iklim değişikliğini ciddiye almaya başladığı izlenimine kapılabilirsiniz. Net Zero Tracker isimli takip platformuna göre dünyanın en büyük şirketlerinin üçte birinden fazlası bu tür hedefler açıkladılar. 2020 yılında bu oran beşte bir düzeyindeydi.

Bazı şirketler vaatlerini yerine getirme konusunda dürüst davransalar da, diğerlerinin derdinin kirletici davranışlarını gizleyecek bir paravan oluşturmak olduğu görülüyor. Bir petrol şirketi yöneticisinin, bir havayolu sahibine şu sözleri söylediğini sarf etmek güç değil: “Sıfır salım hedefi belirleyeceğiz, içinde ağaçlar olan bir reklam yapacağız ve herkes bizi çok sevecek.

Plan buysa, işe yaramayacak gibi görünüyor. Çünkü son dönemde değişen bazı yönetmelikler ve mahkeme kararları, şirketlerin “çevreci taklidi” yapmasına engel olmayı amaçlıyor. Birleşmiş Milletler Sıfır Emisyon Hedefleri Çatı Uzman Grubu, bu tür vaatlerin geçerliliğini korumak ve şirketlerin tutmayacakları hedefler vermelerine engel olmak için detaylı tavsiyelerde bulundu.

SIFIR KARBON

Fransa ve Birleşik Krallık’ta yürürlüğe giren yeni yönetmelikler, reklam veren şirketlerin ürünlerinin “karbon sıfır olma” özelliklerine dair sıra dışı iddialar ortaya atmalarına engel olmayı amaçlıyor. Birleşik Krallık’ın Reklam Standartları Otoritesi’nin yaptığı araştırmaya göre insanlar bu tür bir iddia duyduklarında, ürünün gerçekten “sera gazı üretmeden” üretildiğini düşünüyorlar. Hâlbuki salınan gaz miktarı yalnızca “telafi edilmiş” olabilir.

2021 yılında yürürlüğe giren ve geçen sene değişikliğe uğrayan Fransız iklim yasasına göre, bir ürünün “sıfır karbon” olduğu iddiasında bulunabilmesi için, tüketimi de dahil olmak üzere tüm ürün döngüsü boyunca nötr olması zorunlu tutuluyor. Şirketin sera gazı salımını nasıl önlediği, azalttığı ya da telafi ettiğini açıklaması gerekecek. Asılsız açıklamalar yapan şirketler ise tüketiciyi yanılttıkları gerekçesiyle 100 bin avro cezaya mahkûm edilebilecekler.

Tüm bunların altında yatan şey tabii ki de şirketlerin bir süredir iddia ettikleri davranışların tam tersini sergiliyor olmaları. Nihayetinde eğer bir şirket kalkıp, ürettiği petrol varilinin ya da sıvı doğalgazın “sıfır karbon” olduğunu iddia ediyorsa ortada ters giden bir şeyler olduğu açıktır.

NÖTR BİLMECESİ

Son dönemde görülen bazı davalar da çizginin nereye çekileceğine dair ipuçları veriyor. Su markası Danone, çimento üreten Holcim, petrol şirketleri TotalEnergies, BP ve Shell, kozmetik üreticisi Beiersdorf (Nivea) ve KLM havayolları yanıltıcı sürdürülebilir kampanyaları yürüttükleri için farklı ülkelerde dava edildiler. Bağımsız bir düşünce kurulu olarak Avustralya Enstitüsü, Avustralya Rekabet ve Tüketici Komisyonuna bir dilekçe yazdı ve devletin kendi sertifikasyon yasası olan “İklim Aktif” mekanizmasının tüketiciler açısından yanıltıcı olduğunu, çünkü karbon salımı açısından nötr olmayan ürünlerin, nötr olduğu izlenimini yarattığını öne sürdü.

Şirketin “sıfır karbon” olma iddiaları da yakından incelendiğinde tel tel dökülüyor. Örneğin, İklim Sorumluluğu İzleme tarafından hazırlanan yeni bir rapora göre, “iklim lideri” olarak görünen 24 başlıca şirketin beyanlarında çeşitli asılsızlıklar olduğu ve “kestirme yollara” başvurulduğu ifade ediliyor. Ortalamaya bakıldığına, şirketlerin “sıfır karbon” olma iddiasıyla yola çıktıları senelerde, taahhüt ettikleri kesintinin yalnızca yüzde 36’sını hayata geçirdikleri görülüyor. Dahası, ortaya koydukları planlara dair projeksiyonlar yaptığımızda, içinde bulunduğumuz 10 yılın sonuna salımlarını bilimin gerek gördüğü şekilde yarıya indirmek yerine, toplamda yalnızca yüzde 15’lik kesinti yapacakları görülüyor. Dahası, bildirim platformuna iklim verisi yükleyen şirketlerin yalnızca 200’de birinin ikna edici dönüşüm planları oluşturdukları anlaşıldı.

Birleşmiş Milletler çalışma grubunun tavsiyeleri, Genel Sekreter Antonio Guterres tarafından da destek gördü. Grubun tavsiyeleri bir bir yürürlüğe konacak ve şirketler 2015 Paris İklim Anlaşması’na uygun ve somut karbondan arınma planları ortaya koymadıkça “karbon sıfır” oldukları iddiasında bulunamayacaklar. Buna göre, ürünün tüm değer zincirinde karbon sıfır olması zorunlu olacak, fosil yakıt kullanımını azaltmaya yönelik planlar, yenilenebilir enerji yatırımları, yüksek karbonlu sektörler adına lobi yapmama, yıllık emisyon verisi paylaşımı, salım azaltma verilerinin bağımsız kurumlarca denetlenmesi gibi ilave koşullar getiriliyor. Bir reklam kampanyası, iyi niyetli bir konuşma, birkaç ağaç dikme artık yeterli olmayacak.

Somut dönüşüm planları ortaya koyamayan şirketlerin cezalar ve davalarla karşılaşmaları kaçınılmaz olacak çünkü giderek daha fazla şirket şirketlerin “iklim risklerini” şeffaflıkla bildirmeleri talep ediliyor. Avrupa Birliği, Hindistan, Yeni Zelanda, İsviçre’den oluşan ülkeler listesine Birleşik Krallık ve Çin’in de benzer yönetmeliklerle katılması ve arkalarından Kanada ve Güney Kore’nin gelmesi bekleniyor. Uluslararası Standardizasyon Kurumu da kısa süre önce “sıfır karbon” olmanın uluslararası standartlar rehberini yayınladı ve inanılır iklim stratejileri için net kurallar ve kurullar ortaya koydu.

Fakat dünya 2050 yılı itibarıyla karbon sıfır olmak istiyorsa şirket iddialarının bağımsız kuruluşlarca denetlenmesi, tüm yasa yapıcılar tarafından zorunlu tutulmalı. Ara dönem hedefler konulmalı ve fosil yakıtlardan arınmaya dair bağlayıcı taahhütler ortaya konulmalı. Sıfır karbon hedefi yalnızca telafi ya da temennilere dayanan ülkelerde ise yurttaşlar ellerindeki tüm yasal araçları kullanarak hükümetlerini sıkı çalışmaya ve inanılır karbondan arınma hedefleri koymaya zorlamalılar.

Hala yapacak çok şey var fakat sera gazından arındırılmış bir geleceği hayal etmek mümkün. Dünyada küresel GSH’nin yüzde 91’ini üreten ülkelerde, karbondan arınma hedefleri ilan edildi. Dört sene önce bu oran yalnızca yüzde 16’ydı. Fakat Paris İklim Anlaşması’nda belirlenen hedefleri tutturmak istiyorsak, ilk adım hükümetlerin ve şirketlerin gerçekçi hedefler belirlediklerini ve hedeflerini güvenilir verilerle destekledikleri bir düzen kurmalıyız. Doğru yolu görüyoruz ve bu yolu takip edecek doğru kararları görmeye ihtiyacımız var.

Çeviren: Fatih Kıyman
Kaynak: Project Syndicate