Google Play Store
App Store

İzmir’deki yapı denetim eksiklikleri ve kentsel dönüşümdeki rant odaklı yaklaşımlar, deprem güvenliğini tehdit ediyor. İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Bengi Atak, sistemdeki zafiyetlere dikkat çekti.

Sistem çürük, yapılar riskli
Bengi Atak (solda), yapı denetimdeki sorunları BirGün’e anlattı. (Fotoğraf: BirGün)

İlayda SORKU

Deprem riski yüksek bir kent olan İzmir, yapı güvenliği konusunda ciddi tehditlerle karşı karşıya. Yapı denetim sistemindeki eksiklikler, ‘imar barışı’ gibi düzenlemeler ve kentsel dönüşüm projelerinin rant odaklı ilerlemesi, bu tehditleri daha da derinleştiriyor. Yapı denetim sistemindeki eksiklikler, kaçak yapılar ve güçlendirme çalışmalarındaki yetersizlikler, deprem güvenliğini tehlikeye atıyor.

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) İzmir Şube Başkanı Bengi Atak ile yapı denetimindeki sorunlar ve İzmir’in deprem riski hakkında konuştuk.

Meclis Genel Kurulu’ndan geçen ‘Köy Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’, yapı denetim sistemi ve imar uygulamalarında tepkilere neden olan değişiklikler getirdi. Yapılan değişiklik yapı güvenliğini nasıl etkileyecek?

Yapı denetim sistemi zaten mevcut haliyle pek çok zafiyet içeriyor. Bir konutun satışı söz konusu olduğunda, emlakçı yüzde 2-4 kadar bir pay alırken, denetleyen kuruluş sadece yüzde 1,5 alıyor. Emlakçı satış üzerinden pay alırken, denetim için verdiğimiz değer yapım maliyeti üzerinden yüzde 1,5. Dolayısıyla sistem buradan başlıyor kokuşmaya. Yapı denetim kuruluşlarının birtakım uzak mesafelere gitmediklerinden dolayı böyle bir karar çıktığından bahsediyorlar, buraya sığınıyorlar aslında. Ancak yapmaları gereken şey, yüzdeyi değiştirerek gidilebilir hale getirmek. Fakat onlar metrekareyi yükselterek çözüm bulmaya kalkışıyorlar. 500 metrekareden bahsediyorlar, bu da yaklaşık 5 katlı bir binaya denk gelir. Kırsalda yapılacak 5 katlı bir bina, hiç denetim hizmeti almadan dikilebilir. Kesinlikle karşıyız bu düzenlemeye. Hatta, yapı denetim sistemiyle ilgili tamamen baştan çalışma yapılması gerektiğini düşünüyoruz.

Yapı denetim süreçlerinde daha etkin bir denetim mekanizması oluşturulması için İMO’nun önerileri neler?

Yapı denetimini yapacak olan kişinin kamu görevlisi gibi değerlendirilmesi gerekiyor. Yapacağı müdahalelere ve vereceği tepkilere, bir kamu görevlisine verilir gibi karşılık verilmesi gerekir ki gücü olsun. Çünkü şantiyeye gittiğinde, yeri gelecek dökülmüş olan betonu beğenmeyecek, kırdırmak isteyecek ya da demirlerin kalitesine bakacak, belki değişmesini isteyecek. Böyle durumlarla karşılaştığında, o kişinin koruma altında olması lazım. Ancak şu anda durum böyle değil. Şantiyelerde şiddet örnekleri var.

İzmir deprem bölgesinde yer alan bir kent. Çözüm için acil olarak atılması gereken adımlar neler?

İMO olarak yürüttüğümüz envanter çalışmaları kapsamında, Bayraklı ve Bornova’da riskli binaların yaklaşık yüzde 35 oranında olduğunu tespit ettik. Bu çalışma, Karşıyaka’da devam ediyor. Bu çalışmalarla riskli yapıların durumunu netleştirip istatistik elde edecek ve sonrasında ne yapılması gerektiğini konuşacağız. Bunu konuşurken herkesin aklına ilk gelen şey kentsel dönüşüm oluyor. Hatta rantsal dönüşüm diyelim çünkü layığıyla, gerektiği gibi yapılmıyor.

HATALARI TEKRARLIYORUZ

Kentsel dönüşümün can güvenliğini sağlayacak şekilde devletin desteklediği ve ekonomik gücü yetersiz olan yurttaşlara kol kanat geren bir sistem olması gerekiyor. Dönüşüm ise, rant odaklı bölgelerde yoğunlaşıyor ve halkın ihtiyacına yanıt vermiyor. Tek tek binaların yerinde dönüşümü yerine, ada bazlı projelerle şehri daha yaşanabilir kılmak ve geçmiş hataları tekrarlamamak mümkün. Ama yine yerinde dönüştürerek hataları tekrar ediyoruz ve sürekli yıkıp yeniden yapmaktan bahsediyoruz. Bu elbette bazı binalar için kaçınılmaz, bazı binalar mutlaka dönüştürülmeli. Bir diğer seçenek ise, güçlendirme. İzmir’e baktığımızda, yalnızca kamu binalarında bazı güçlendirme çalışmalarının yapıldığını görüyoruz. Güçlendirme çoğu zaman daha ekonomik oluyor, ayrıca daha hızlı ve çevreye daha faydalı. Güçlendirmeye daha fazla odaklanılması gerektiğini düşünüyoruz. Can kaybını önleyecek şekilde binaları ayakta tutacak bazı basit önlemler alınabilir ve İMO olarak öncülük etmek de isteriz.

CİNAYETLE EŞDEĞER

‘İmar Barışı’ adı altında ruhsatsız ya da uygunsuz yapıların yasal hale getirilmesinin depreme dayanıklı şehirleşme hedefi üzerindeki etkileri neler?

‘İmar Barışı’nın içinde ‘barış’ geçmesi bile olacak iş değil çünkü bu imar affı. Kiminle barışıyorsun? Asla kabul edilebilir bir şey değil. İnşaat mühendisleri bir yapıyı üretirken, kaç katlı olacağı, ne kadar yük taşıyacağı gibi bütün etkenleri hesaba katarak üretiyor. Temelini tasarlarken dahi ne kadar yük taşıyacağına göre yapıyoruz. Ardından günün birinde biri buna iki kat daha çıkıp her türlü yükünü artırmış oluyor. Yapıya bir güçlendirme yapmadan, ilave bir taşıyıcı sistem üretmeden; uygunsuz çıkmalar yaparak ya da mevcut sistemini bozup birtakım duvarları kaldırarak yaptıkları şey kesinlikle cinayetle eşdeğer.

Kamu kurumlarında çalışan inşaat mühendislerinin istihdam koşulları ve çalışma şartlarında yaşanan sorunlar neler? Bu sorunların çözümü için hangi düzenlemeler yapılmalı?

Maalesef kamu kurumları, inşaat mühendislerini giderek memuriyet statüsünden uzaklaştırarak işçi pozisyonunda istihdam ediyor ancak bu durum tam anlamıyla işçi statüsü de değil. Bu kişileri ‘kapsam dışı’ olarak tanımlıyoruz. Böylece ne memurlar gibi güvencelere sahip oluyorlar ne de işçiler gibi sendikal haklardan faydalanabiliyorlar. Tam olarak arafta kalmış bir ekip. Bu insanlar kamu kurumlarında bilim ve teknik üreten insanlar. Teknik olarak ihtiyaçları olan bilgisayarlar, programlar dahi temin edilmiyor. Bunun karşılığında birtakım evraklarda sorumluluk almaları bekleniyor. Aldıkları maaşlar, yanı başlarında oturan memur meslektaşlarının maaşının neredeyse yarısı kadar. Özlük hakları deseniz, mesai saatlerine kadar fark yaratılmış durumda. Durum artık sömürü düzenine doğru gitmiş. “Ben memur alamıyorsam, o zaman bu statüden alayım” diye istihdam ediyorlar ve “İleride düzelir, sen bir başla değiştiririz” diye vaatler veriliyor. Hiçbir şeyin değişmediği ortada. Kamu yararına teknik üretmeye çalışan insanların haklarını almasını istiyoruz.