Google Play Store
App Store

İyi, doğru, dürüst insan olarak yaşama olanağının tükendiği zamanlardayız. Adaletsiz dünyanın “iyi insanların” çabasıyla döndüğü inancı siliniyor. İyi insanlar, bireysel bir çıkar beklentisi olmadan içinde yaşadıkları grup, toplum, insanlık için iyi olanı eylerler ya, artık o seçime göre eylemenin de imkanı kalmıyor.

Diyelim bulvarda yürüyorsunuz, önünüze her halinden yardıma muhtaç olduğu belli biri çıktı. Göğsünde üzerinde kargacık burgacık kör, sağır ve dilsiz yazan kirli bir karton asılı, kaldırıma oturmuş, önünde bir bağış kutusu. Kutuya para bırakıp yürümeye devam ediyorsunuz. Az sonra aynı kişi yanınızdan tabana kuvvet kaçıyor, arkasında zabıtalar. Ne körmüş ne de sağır dilsiz!  Kandırılmışsınız! Yardıma muhtaç insanlara yardım etme ilkeniz sizi aptal yerine düşürmüş.

Olağan koşullarda “iyi, doğru ve dürüst” insanlar, “Hay Allah, üçkağıtçıymış, kandırdı beni” der, güler geçer ya da biraz sinirlenirdi. Bir sahtekar tarafından kandırılmış olmak muhtaç insanlara yardım etme ilkesinden vazgeçmesine neden olmazdı. Bir iki kez kandırılmış olsa da sokakta karşılaştığı muhtaç insanlara yardım etmeye devam ederdi. Hadi diyelim, biraz daha ince eleyip sık dokurdu belki ya da artık bağışlarını sadece yardım kuruluşlarına yapardı.

Peki yaptığı tüm bireysel yardımların istismar edilmesine, bağış yaptığı kuruluşların yolsuzlukla çürümesine bir değil on kere, yüz kere maruz kalırsa? Üstelik eve gelen her tamircinin öyle ya da böyle kazıkladığını, yemek getiren kuryenin telefonuna taciz mesajı attığını, aldığı ürünün garanti kapsamının vaat edildiği gibi olmadığını, yardım edeyim derken zarar gördüğünü, dürüst oldukça bırakın sonuç almayı başının belaya girdiğini hayal edin.

Hayal etmeye pek de gerek yok aslında. Misal hukukçusunuz ve hukuk kurallarına uydukça hep dava kaybediyor, görev yeriniz değiştiriliyor, unvanınız düşürülüyor. Doktorsunuz, modern bilimsel tıp uygulaması yaptıkça hastalar sizden uzaklaşıyor, kimi zaman şiddete bile maruz kalıyorsunuz, üstüne geliriniz de düşüyor. Öğretmensiniz, eleştirel düşünme becerisi geliştirmeye çalıştığınız, kopya çekilmesine izin vermediğiniz öğrencileriniz “bizi dövüyor” diye size iftira atıyor; hediye kabul etmediğiniz, çocuklarının iyi eğitim almasına çabaladığınız veliler işlerine gelmeyen bir durumla karşılaştıklarında sizi CİMER’e şikayet ediyor. Üstelik, müdür de şikayet konusunun yalan olduğunu bilmesine rağmen üzerimde baskı var diye size disiplin cezası veriyor.

Diğer taraftasınız. Yardıma muhtaçsınız gerçekten ve herkes size dolandırıcı gözüyle bakıyor. Sonuna kadar haklı olduğunuz hukuki bir davada hakim gözünüzün içine baka baka aleyhinize karar veriyor, dava ettiğiniz kişi yüzünde pişkin bir ifadeyle mahkeme salonundan elini kolunu sallayarak çıkıyor. Hastasınız ve bilimsel bir tanı tedavi istiyorsunuz ama ne mümkün! Hastanelerden randevu alamıyorsunuz, zor bela karşına geçtiğiniz doktor yüzünüze bile bakmadan iki dakikada elinize ya bir reçete ya da bir yıl sonraya randevu verilen bir tahlil tutuşturuyor. Hastalık bu, varınızı yoğunuzu koyup gittiğiniz meşhur doktor, bilmem kaç liraya size bir tedavi uyguluyor, eskisinden kötü oluyorsunuz. Ana babasınız, çocuğunuzun eğitimi için boğazınızdan kıssanız bile ne devlet okulunda ne özel okulda iyi bir eğitim almasını sağlayamıyorsunuz. Öğretmenler gününde pahalı bir hediye almadığınız öğretmenin çocuğunuza sinsice “zorbalık” ettiğini çok sonra fark edebiliyorsunuz. Hesap sormaya gittiğiniz veli toplantısında diğer veliler sizi haksız buluyor ve öğretmenin ne kadar fevkalade bir eğitimci olduğunu, asıl sizin çocuğunuzun sınıfın “düzenini” bozduğunu iddia ediyor.

İMKÂNLAR TÜKENİYOR

Bir değil, iki değil, üç değil. İyi, doğru, dürüst oldukça toplum içinde olma şansınız kalmıyor. Uzak bir Ege köyüne gidip “organik tarım” yapacak birikiminiz de yok! Olsa da, yandaki tarlada olması gerekenin on misli kullanılan tarım ilaçları sizin organik tarlanızı zehir üretim merkezine çeviriyor. Diyelim, üç beş arkadaş metropol dışında bir kooperatif sitesine taşınıp, küçük bir topluluk kurmaya çalıştınız. Bir gecede yapılan imar değişikliğiyle hemen dibinize 30 katlı bir rezidans- ofis- AVM inşaatı başlıyor, kooperatif üyeleri birbirine giriyor, seçtiğiniz başkan usulsüzlük yapıyor vs vs vs.

Yoksulların, göçmenlerin, dezavantajlıların, işçilerin, köylülerin, çiftçilerin hayat koşulları her geçen gün kötüleşirken, kabaca orta sınıftan diyebileceğimiz iyi, doğru, dürüst insanların da bu ilkelerine göre yaşama imkanları tükeniyor.

Ezilen, sömürülenlerle, onlar kadar ezilmeyen öyle ya da böyle hayatlarını idame ettirebilecek iyi, doğru, dürüst insanların birbirlerini bularak, birbirlerinin ortak iyiliği için, bir arada yaşayıp, sömürüye, adaletsizliğe birlikte karşı çıkabilecekleri; velhasıl politika yapabilecekleri imkanlar tıkanıyor. Bu durum iyi insanların sıtkının sıyrılmasına, ezilenlerin ise “lümpenleşmesine” yol açıyor.

Ve ülke, tam da bu halden beslenen, rant elde eden ve gücünü artıran bir grup tarafından yönetiliyor.

Devrim, olmadığında faşizmi doğuran koşullarda bir imkandır ya…