Bize özgü olup olmadığını bilmediğim bir yemek var; sosyete mantısı. İnternetteki tariflerinden birinde şu şekilde tanımlanmış. “Sosyete hanımları genellikle mutfağa az giren, çok becerikli olmayan hanımlar olarak tanımlanır (benim fikrim değil.) İşte bu tarifi mantı gibi uğraş ve beceri gerektiren bir tarifin sosyetik kişiler tarafından da yapılacak şekilde kolaylaştırılmışı olarak düşünülebilir.”

Toplumsal hayatın koşullarının bireyin politik zihnini nasıl biçimlendirdiği, görünürde siyasetle doğrudan bağlantılı olmayan alanlarda daha net görülebilir. “Kişisel olan politiktir” sloganı kadın hareketinin en önemli ve etkileyici ve haklı önermelerinden biridir elbet. Değerlidir de ama politik psikiyatri açısından önermenin doğrusu, politik olan kişiseldir, olmalı.

***

Politik olanın kişisel olmasını, bir terimin tarihsel değişiminden de görmek öğretici olabilir. Türkçe’deki “Sosyete” sözcüğünü bu gözle inceleyebiliriz. Fransızca şirket anlamına gelen “société” sözcüğünden türüyor. Giderek grup, toplum anlamına geliyor. Asıl olarak 19. yüzyıl sonu ABD’sinde gelirleri ve sosyal statüleri çok üst olan ve birlikte yaşayıp, bir arada hareket eden aslında “zenginlerin” oluşturduğu gruba “high society” denmeye başlanıyor. Buraya kadar her şey olağan bir akış ve etimolojik değişim olarak görülebilir. Zamanla “high society”  ile “society” eş anlamlı olarak kullanılmaya başlanıyor.

Türkçeye geçişi de öyle. Cumhuriyetin hemen öncesi ve 1950’li yıllara kadar “sosyete” Fransızca etkisiyle şirket anlamında kullanılırken, ellilerden sonra “zengin sınıf” kendisini sosyete olarak adlandırmaya başlıyor. Seksenlerde sosyete yerine “cemiyet” kullanılır oluyor. Sözcüğün yolu iki binlerden sonra “sosyete mantısı” ve “sosyete pazarı” olarak yeniden “fakirlere” ulaşıyor.

“High society” (yüksek sosyete) teriminin “society” (sosyete) olarak kısalmasının ardında yatan bir etken de “high society” e dahil olmayanların “toplum” olarak görülmemeleri olabilir, değil mi? Yüksek sosyete (üst toplum) denildiğinde semantik olarak toplumun yüksek olmayan bir bölümü olduğu da  (yoksullar) kabul edilmiş oluyor. İşte sadece sosyete den söz eder olduğumuzda toplumu da sadece zenginlerden oluşan bir yapı olarak görmeye başlıyoruz. Terimin Türkçeye doğrudan sosyete olarak girmesi de bu anlamda “manidar” değil mi?

Siyaset için de benzer bir etimolojik tarih var. 1950’li yılların soğuk savaş dünyasında  “yüksek siyaset” (high politics) terimi ortaya çıkıyor. Terim dünya savaşını (nükleer savaş) başlatmaya değecek siyasal değişkenleri belirlemek üzere üretiliyor. Ulusal ve uluslararası güvenlik sorunları “high politics” olarak tanımlanırken, ekonomik, kültürel ve sosyal konular uğruna savaşmaya değmeyecek “low politics” (düşük siyaset) olarak değerlendiriliyor.

“High Society”,  “society”ye (sosyete)  dönüşürken toplumun kalanını (yoksulları) toplum olarak görmüyor. Siyaset de “High Politics”in alanıyla sınırlanıyor ve toplumun ekonomik, kültürel, eğitim, sağlık konuları siyasetin konusu olmaktan çıkıyor.

***

Yine dönelim politik olanın kişisel olmasına. Tam da bu yüzden, yüzüne tutulan mikrofona, soğana muhtaç olsam da oyum Reis’e diyen kişi, açlığının, eğitimsizliğinin, barınaksızlığının siyasetin çözmesi gereken konular olduğunu düşünmüyor bile. Varsa yoksa ne olduğunu çok da anlamadığı “Ulusal Güvenliğini” tehdit eden dış düşmanlar ve dinini elinden alıp, ailesini çökertecek, çocuklarını kandırıp LGBT’leştirecek iç düşmanlar. Toplumun en yoksulları “high politics” yapıyorlar yani! Onlar için siyaset bu…

Peki bu hal, Siyasal İslamcı iktidarla mı sınırlı? Emek ve Özgürlük İttifakının gövdesi Yeşil Sol Parti (YSP) nin ve Millet İttifakı’nın ana gövdesi CHP’ nin aday listelerine baktığımızda temel belirleyicinin yine “high politics” olduğunu görmüyor muyuz? Ama işte biraz sosyete mantısı gibi. Toplumun içine çok da dahil olmadan, toplum içinde yerelden örgütlenerek inşa edilen bir aday belirleme süreci için pek de becerikli olunmadığından yüksek siyasete uygun hazır, kullanışlı adaylarla, yüksek siyaset dengelerini gözeterek. Onlar için de siyaset çok yüksek!!!

Tamam hem fikiriz, cehennemin kapılarını kapayacak olana oy vereceğiz. Ama bizim yolumuz uzun; aşağıdakilerin siyaseti için çalışıyoruz. Biz hala sosyetik değil de mantı gibi mantı yapmaya devam edeceğiz.