Google Play Store
App Store

ABD’de Donald Trump’ın başkan seçilmesinin ardından bir siyasi deprem de Almanya’da da gösterdi. Koalisyon hükümeti içindeki anlaşmazlıklar, sonunda burada da bir siyasi kaosa yol açtı.

Son haftalarda daha da derinleşen hükümet krizi, Federal Başbakan Olaf Scholz’un sürekli sorun çıkararak ve uzlaşmaya yanaşmayarak koalisyonu işlemez hale getiren liberal ortağı, Federal Maliye Bakanı Christian Lindner’i ağır bir dille eleştirerek görevinden almasıyla yeni bir aşamaya girdi. FPD’nin koalisyondaki bakanlarını geri çekmesiyle 2021 yılı başında kurulan, partilerin sembol renkleri nedeniyle (kırmız, yeşil, sarı) “trafik lambası” koalisyonu dönemi sona erdi.

Bu durum otomatik olarak bir erken seçime gidileceği anlamına gelmiyor, ancak önümüzdeki aylarda büyük bir olasılıkla bu olacak.

ANA MUHALEFETİN GÖZÜ HÜKÜMETTE

Teorik olarak Scholz liderliğindeki sosyal demokrat ve yeşil ortaklık, gelecek yıl eylül ayındaki genel seçimlere kadar bir başka partinin desteğini de alarak, örneğin bir azınlık hükümeti ya da yeni bir üçlü koalisyonla hükümette kalabilir. Bunun için ana muhalefeti oluşturan Hristiyan birlik partileriyle (CDU ve CSU) bir uzlaşma yolu bulması gerekiyor.

Scholz, güvenoyu oylamasını 15 Ocak gibi ileri bir tarihe aldırarak, bu yolda zaman kazanmaya çalışıyor, ancak muhalefet partilerinin şeflerinin böyle bir seçeneği kabul etmeleri mümkün görünmüyor. Bir an önce hükümeti devirme hedefine kitlenmiş durumdalar. Meclis aritmetiği hükümeti devirecek bir gensoru önergesi vermelerine izin vermediği için de 15 Ocak’ı beklemek zorundalar.

Scholz’un Federal Meclis’ten güvenoyu alamaması durumunda -ki partiler aritmetiği şu anda ona işaret ediyor- o zamana kadar geçici olarak görevde kalan hükümet düşecek ve Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier’in da erken seçim karar alması gerekecek. Tabii güvenoyu oylaması sırasında muhalefet içinden bir milletvekilini, örneğin CDU Genel Başkanı Friedrich Merz’i Federal Başbakan olarak seçtirebilir. Ancak partiler aritmetiği bu olasılığın da çok düşük olduğunu gösteriyor.

KRİZ YENİ ARTÇI DEPREMLERE GEBE

Kuşkusuz Berlin’deki son depremi yeni artçı depremler de takip edecek ve bu durum kamuoyu yoklamalarında partilerin pozisyonlarını etkileyecektir. Ancak merkez sağ Hıristiyan demokrat partilerin ve aşırı sağdaki AfD’nin ilk sıradaki yerleri kesinleşmiş gibi.

Hiçbir parti AfD’yle işbirliğine girmeyeceği ve CDU-CSU’nun başbakan adayı Friedrich Merz federal düzeyde BSW’yle işbirliğine kesin olarak karşı olduğu için güncel kamuoyu anketlerindeki aritmetik böyle kalırsa Federal Almanya’yı önümüzdeki aylarda merkez sağ ve sosyal demokrat partilerin ortaklığındaki yeni bir “büyük koalisyon” döneminin beklediğini söyleyebiliriz. Tabii sürprizler de olabilir. Örneğin 2021’deki genel seçimlerde olduğu gibi. Seçimden önceki aylarda SPD ve sosyal demokratların federal başbakan adayı Olaf Scholz, uzun süre arka sıralardaydı. Yarış önce Hristiyan demokratların ve Yeşillerin adayları arasındaydı. Ancak önce Yeşillerin adayı Annalena Baerbock (şimdiki Dışişleri Bakanı) peş peşe hatalar yaparak yarış dışı kalırken partisine de oy kaybettirdi. Ardından da seçimden kısa bir süre önce yaşanan sel felaketi sırasında merkez sağın adayı Armin Laschet’in de şık olmayan bir hareketi, hem kendisine hem de partisine büyük prestij kaybettirdi. O sırada aynı zamanda Federal Maliye Bakanlığı’nı da yürüten Scholz, “sorumlu devlet adamı” imajıyla öne çıkarak seçimi kazandı.

∗∗

SCHOLZ’UN SİYASİ KARŞI HAMLESİ

Scholz, şimdi de koalisyonun “yaramaz çocuğu” Lindner’i adeta kovarak önemli bir siyasi hamle yaptı. Lindner, Scholz’un yenilgiyi kabul edip bir “erken seçim” kararı alarak koalisyonu bozmasını hedefliyordu. Sadece hükümete yönelik olduğunu iddia ettiği, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik sorunlara liberal çözüm önerilerini içeren raporunu kamuoyuna sızdırarak ortaklarının prestij kaybetmesine, hükümet için “birbiriyle konuşmayıp, mektup gönderen bakanlar” eleştirisine neden olmuştu.

Böylece son dönemlerde gerçekleştirilen seçimlerde büyük hezimetlerle karşılaşan, oy oranı yüzde 3’lere kadar gerileyen FDP’nin bu süreci en az hasarla atlatmayı umduğu sanılıyor. Ancak Scholz onu görevden alarak buna engel oldu. Bu arada şimdiye kadar birlikte yol aldığı FDP’li Federal Ulaştırma Bakanı Volker Wissing’in de partisinden istifa ederek, hükümette kalmayı tercih ettiği öğrenildi. Böylece Lindner’in Almanya tarihinde “ülke ekonomisini felakete götüren ortaklığı sonlandıran kahraman” imajıyla yer alma şansı hiç kalmadı. Görünen o ki Almanya siyasetindeki artçı depremler uzun süre devam edecek.