Google Play Store
App Store

Şimdi masalın sırası mı diyebilirsiniz. Ranta ve talana dayalı bir kötülük düzeni çocuklarımızı anne ve babalarıyla yakıp
kömür etmişken...

Belki de tam sırası; yangının sorumluluğunu da muhalefete yıkmaya çalışan, hâlâ “Gezi eylemleri” diye tutuklamalar yapan, artık solcu/Kürt/milliyetçi ayırmadan muhalefete karşı topyekûn saldırıya geçmiş bir iktidar varken! Her gün yeni bir yerden muhalefetin anasına vurulur ve CHPturpun büyüğü”yle tehdit edilirken Kılıçdaroğlu da “akreple kurbağa” masalını anlattığı için, sırası belki.

Mumcu’nun katli üzerinden 32 yıl geçmişken, hâlâ aydınlatılmamış cinayetler ülkesiysek, sırası.

Biyolog oğlum, kaynayan suya atıldığında sıçrayıp kaçan kurbağanın, yavaş ısıtılan suda alışıp ölüme gittiğini anlattığımda, “Kurbağayı saçmalarınıza alet etmeyin. Soğukkanlı bir amfibi hayvan olan kurbağa, bırakın kaynayan suyu, 82°C’ye atınca hemen ölür, suyu yavaş ısıtınca da dayanamayacağı noktada sıçrar kaçar” diye uyardığı halde, sırası.

Birkaç kez yazdığım kuyu kurbağası Kup Manduk’u Meclis kürsüsünden Sırrı Süreyya Önder, kurbağanın sırtına binen akrebi de Kılıçdaroğlu anlatınca, kurbağa meselleri iyice siyasete taşınmış oldu.

Kup Manduk’tan çıkaracağınız hisse ile (https://www.birgun.net/makale/kurbagalar-440813) Ömer Seyfettin’in Kurbağa Duası’ndan (bunu da siz bulun) çıkaracağınız hisse aynıdır aslında. Ha içinde yaşadığı kuyudan başka bir dünya tanımayan Kup Manduk, ha “itikatlarını ilimle bozmanın alemi olmayan saf adamlar!

Benim en sevdiğim, süt kazanına düşen iki kurbağa meselidir. Hani kazan epey yüksektir ve ne kadar sıçrasalar da bir türlü dışarı çıkamazlar ya… Biri pes eder ve boğulurken diğeri durmaksızın sıçrar ve bir süre sonra oluşan tereyağı tabakasının üzerine çıkıp kurtulur.

Kıssadan hisse, pes etmek yok, sıçramaya devam, bir gün mutlaka!

Pencerelerden atlayan kurbağa masalı vardır; yalnızca kendini düşünmenin ve vefasızlığın sonunun nasıl bir felaket olacağını anlatır.

Kurbağa ve kızartma tavası masalını da severim ben.

Kurbağa Fran bataklığının en usta aşçısıdır. Restoranında yaptığı yemekler efsanedir. Bir gün, kara kurbağası Toby restorana gelir. Önüne konan nefis yemekleri beğenmez ve bağırır çağırır. Gürültüye mutfaktan çıkan Fran’ı aşağılar. Öfkesine hâkim olamayan Fran kızartma tavasını kapıp Toby’nin kafasına indirir. Ancak pişman olup özür üzerine özür diler. Toby ise aynı tavayı Fran’ın kafasına vurmadan yatışmayacaktır. O sırada restorana koltuk değnekleri ile yaşlı bir kurbağa girer. Bir bacağını Toby yüzünden kaybetmiş öğretmeni… “Tamam” der, “Tavayı Fran’ın kafasına vurabilirsin, ama ben senin bacağını kırdıktan sonra!

Yaşadıklarımız içimi parçalıyor ve yapmamız gerekenleri yapmadığımız için kahroluyorum! Bir hisse çıkarılır umuduyla yine masal anlatıyorum.

Sağır kurbağa masalını bilir misiniz?

Çok yüksek bir kulenin tepesine çıkmak için düzenlenen kurbağa yarışında, etrafta toplanan seyirciler sürekli bağırıyorlarmış; “Zavallılar! Yapamayacaklar.” Yarışmacıların kulağında yalnızca bu ses: “Başaramayacaklar!” Büyük bir gayretle mücadele edip tepeye çıkan biri hariç hepsi pes etmiş. “Nasıl başardın?” diye etrafını saranlar fark ederler ki, kurbağa sağır.

Hisse, başaramayacağınızı söyleyenlere karşı hep sağır kalın!

Başarmamız gereken, rant ve talan üzerine yükselen otoriterliğe son verip demokratik bir düzen kurmak. Bunu tek başımıza, birbirimizin üstüne basarak değil ancak hep birlikte birbirimizin açığını kapatarak başarırız.

Kurbağalar ve kurumuş gölet masalı tam da bunu anlatır: Bir grup kurbağanın yaşadığı gölet kurumaya başlar. Kurbağalar panikler. Teker teker ayrılıp başlarının çaresine bakmayı önerenler olur. Yaşlı ve bilge kurbağa ise “Eğer birlikte kalırsak kurtuluruz” der. Böylece ekip olarak hareket etmeye karar verirler. Çevreyi araştırıp daha büyük bir gölet keşfederler. Ancak yolculuk tehlikelidir. Yolda yorulanlar, önlerini kesen yılandan korkanlar olur. Birlikte hareket edip, bazıları yılanı oyalar diğerleri karışıklık yaratınca, tüm grubun gölete ulaşmasını sağlarlar!

Evet, yandık kömür olduk, ama hâlâ kurbağa diyorsam kıssadan hisse çıkaralım diye!