Sol ütopya

Ferruh TUNÇ
Yok, açlar
Kaba güç tarihe karışmış
Hapishaneler boşalmış
Özgürce konuşuyor, anlayarak dinleyebiliyoruz birbirimizi
Çalınmıyor emeği insanların, elleri sıcacık ekmekte ne zaman acıksalar
Ezilmiyor kadın; güç ne pazusunda, ne de cüzdanında erkeğin
Horlanmıyor yoksul. Hem nasıl horlansın, yoksul kalmamış ortalıkta!
İyilik başa kakılmıyor, bir sır gibi saklanıyor hatta, ihtiyaç olursa
Çocuk yaşta çalışan arama boşuna, bulamazsın;
Yuva, okul, salon, kütüphane, bahçe, kumsal ve kırlıklar sebil; yok evsiz!
İnançlar vicdanlarda, tapınakları sarmaşıklar gölgeliyor ve şımarık sincaplar oynuyor parklarda
Ne kutsanacak bir şey kalmış ne de aşağılanacaklar bu dünyada
Ne olduğundan daha güzel ne güzelliğinden daha çirkin olanlar
Küçük şeyler görülür, ayrıntılar sezilir, ara renkler boyanır olmuşlar
Savaş eskil bir sözcük olarak can çekişiyor kitaplarda
Barış bile unutulmuş, savaşmaya savaşmaya…
Safsata yok, şaka var bolca!
Kör inanç yok, körebe oynuyor çocuklar!
Bilgisizlik, görgüsüzlükle harmanlanmamış
Sürüp gitmiyor artık yeryüzünde yıkıcı bir yarış
Destek var, dayanışma var, kör tartışma yerine; iyimserlik ve anlayış…
Gök delinmemiş, ormanlar yanmamış, su kirletip kurutulmamış bir daha…
Doğa zenginleştikçe zenginleşiyor kendi koynunda, insan göneniyor doğasında
Aşk hazzın pençesinde inlemiyor, sevişmekte yasa yok, ayrılmaksa cezasız artık
Ne haset var ne kıskançlık
An makam olmuş uzaya uzaya, makam senfonilere karışmış, senfonilerse okyanuslara
Sabahlar, akşamlar ve rüyalar boyunca şiirler okuyor, dinleniyor, diriliyoruz sevdiğimiz işte çalıştıkça
Son ‘devrim’ gerçek ‘devrim’miş anlayacağınız; yıkımsız-kansızmış, kimse kandırılmamış
Ütopyamız, kurulmuş o zaman.