Soner Arıca: Tuhaf bir yarıştayız
Türkçe pop müziğinde klasikleşmiş şarkılarıyla hafızalarımıza kazının Soner Arıca Işıl Işıl Sahne’nin konuğu oldu. 1990’ların üretimlerini “organik” olarak tanımlayan Arıca, “Şarkılar bizim için endüstri değildi. Sonradan tuhaf bir yarışın içine girdik” dedi.

Işıl ÇALIŞKAN
1990’lar pop dendiğinde akla ilk gelen isimlerden biri Soner Arıca. “Vefasız”, “Sen Giderken” gibi kültleşmiş şarkılara imza atan Arıca, günümüzün de en üretken müzisyenleri arasında yer alıyor.
Yıllardır yeni yılı, yılın ilk dakikalarında yayınladığı video kliplerle karşılayan Arıca, bu sene de geleneği bozmadı.
Sanatçı, söz ve müziği Onur Can Özcan'a ait olan, piyanoyu Miraç Kutlu'nun çaldığı “Yaramızda Kalsın” isimli şarkının akustik versiyonuna çektiği klibi, yeni yıl hediyesi olarak yayınladı. Müzik kariyerinde 33 yılı deviren müzisyenle müzik serüveninde bir yolculuğa çıktık.
İki yıl önce verdiğiniz bir röportajda kayıplarınız nedeniyle hayatı sorguladığınız bir dönemde olduğunuzu biliyorum. Şu an hayata nasıl bakıyorsunuz. Hayatınızın nasıl bir dönemindesiniz?
Sorgularım bitmedi hatta arttı. Kendimi hayatta ve ayakta tutabilmek için onun süresine ve şiddetine dikkat ediyorum. Çok kontrol edilemiyor ama romantik biriyim ama aynı zamanda gerçekçiyim. Kayıplarımla ilgili hâlâ çok düşünüyorum. İki gün önce düşündüm ve “Hayır böyle bir şey yaşanmadı” deyip onun reddetmek istedim. Buradan her şeye çok duyarlı bir adam profili çıkmasın, amacım o değil ama biraz farkındalığı yüksek, dünyanın nereye gittiğine bakan biri mutlaka “Ne yapacağız şimdi?” sorusunu soruyordur. Çünkü dünyada insanın insanı anlamaması gibi bir sorun çığ gibi büyüyor. İletişim kazaları korkunç vaziyette. Bu beni çok zorluyor. Kalabalık bir ailede, bir mahallede insan ilişkilerinin içinde büyüdüğüm için etrafımda birbirleriyle ilişkili yeteri kadar müdahale eden, yeri geldiğinde durabilen insanlarla bir arada yaşamayı seven biriyim. Bu açıdan da zorlanıyorum. Ben mesela çok korku filmi ya da içinde şiddet barındıran aksiyon filmleri izleyemem. Ama geldiğimiz noktada o kadar çok şiddet videoları izler hale geldik ki ben kaçınıyorum, buna rağmen o videoyu saniyesi saniyesine biliyorum. Bu beni çok rahatsız ediyor çünkü kanıksar hale geliyoruz. Bence bu çok anormal bir şey.
Toplumun değişen dinamikleriyle ne kadar ilgili bu sizce?
Birbiriyle tamamen bağlantılı. Black Mirror dizisinde izlediğimiz ve “Bu kadar da olmaz dediğimi her şey şu anda oluyor ve daha hızlı oluyor. "Kadına, çocuğa, hayvana şiddet tartışmaya kapalı bir konudur. Olamaz ki böyle bir şey” denmesi gerekiyorken bu konular üzerine yorum yapılıyor. Sokakta biri kendinden yaşlı birini hırpalıyor ve yanından geçip gidiyorsun. Bu yeni bir dünya düzeniyse benim için çok zor. Bazen o kadar tuhaf şeyler görüyorum ki gerçek değil kurgu olmalı diye düşünüyorum.
İyi insan olmak ne demek sizce?
İyi insan olmak hiç bitmeyen bir sınav gibi. Tek başınayken bile bu dünyaya sevgi ve saygıyla yaklaşıyorsa iyi insandır diye düşünüyorum. Bile isteye zarar vermediğinizde otomatikman iyilik de yapmış oluyorsunuz. Belki yağmurun yağma saatini beklemeden siz o çiçeğe su verebilirsiniz. Daha fazla detaylandırabiliriz. Ben bunları arkadaşlarımla paylaştığımda fazla romantik, hayalperest gibi algılanabiliyorum. Bu kadar gerçek olamaz bu düşünceler gibi düşünüldüğü için çok da buralarda gezinmek istemiyorum açıkçası. Ama tabii ki söyleyeceğim çünkü evet buyum. Ama şeytan her zaman etrafında dolaştığı ve bazen sesi çok yüksek çıktığı için senin o içsel yapmak istediğin şeye etkisi olabiliyor. O bir mücadele, bir sınav aslında. Yaşamda belli bir yolu yürüdüğüm için çok anormal bir şey yapmam zor. Ama insan yaşadığı sürece saçmalayabilir, bu konuda kendisiyle sürekli mücadelesi olmak zorunda, dünya kötüleştiği için. Üzgünüm keşke her şey çok iyi diyebilseydim keşke.
Siz sanatla ilgileniyorsunuz. Romantik olmanıza da çok şaşılmamalı bence.
Evet, bence de çok normal ama aslında onlara da hak veriyorum. Çocukluğumda da öyleydi, sevdiğim şeyler hep başkaydı. Katıldığım konuşmalar başkaydı. Bunları ayrıcalık olarak söylemiyorum çünkü bu beni zaman zaman üzdü de. O kümenin çok içinde değilseniz biraz dışında kaldığınızda ya da kenarında köşesinde bulunduğunuzda hiçbir şeye ait değil gibisiniz. O anlamda yalnızlık güzel bir şey değil. Uzayı düşünüyordum, aya bakıyordum orada birileri var mı diyordum. Belki bunu her çocuk yapmıştır ama bende oran olarak fazlaydı. Fazla zaman veriyordum böyle şeylere. Çok fazla müzik dinliyordum.
Müzik hep hayatınızda varmış ve TRT korosunda yer almışsınız. Her dönem müzik olsa da bir dönem modellik yolunda ilerleyecekken tekrar müzikte ısrarcı olmuşsunuz. Müzik hayatınızda nasıl bir boşluğu doldurdu?
Galiba olabilecek tüm boşlukları. Dolmuyor aslında ama sadece oyalanmanı ya da o boşluklarla mücadeleni dengeliyor. Çünkü sığınmak zorundasın bir şeye. Evet kalabalık bir ailedeydim, arkadaşlarım da oldu. Hiç kimseye haksızlık etmeyeyim şimdi ama beni gerçekten anlayan insan sayısının çok az olduğunu düşünüyorum. Görülmek başka bir şey. Onu önemsiyorum ben. “Beni gördü ve her şeyimle gördü. Beni yargılamıyor olduğum gibi seviyor” düşüncesi benim için çok önemli.
Yargılandığınızı mı düşünüyorsunuz?
“Hayalperest bu ya” demek de yargılamak. Ona güzel bir şey atfediyormuş gibi oluyorsunuz ama aslında o da yargılamak. Asıl sorunla çok ilgisi yokmuş, rüyalar âleminde geziyormuş gibi. Bu da yargılamak. Maruz kaldım böyle şeylere. Adına yargılanmak diyelim anlaşılmamak diyelim… Çok incindiğim de oldu. Muhtemelen başka sanatçı arkadaşlarımın başına da gelmiştir. Bir üretim yapmışsın, bir şarkı çıkmış, bir klip yapmışsın mesela. Beni çok sevdiğini zannettiğim biri orada başka yeni çıkmış şarkıyla ilgili “Bu da ne kadar güzel şarkı” diyor. Benimkiyle ilgili bir şey söylemiyor. Sevmek zorunda değil ama sanki bir alt metin var gibi. Alt metni okumayı hiç istemezdim her seferinde de belki yazıyı doğru okuyamıyordum ama ne genel olarak doğru okuyorum.
Yorucu oluyor değil mi böyle yaşamak?
Bütün bu söylediklerim aslında o yoruculuğun devamında gelişen şeyler. Yoksa herkesin başına gelebilecek şeyler yaşıyoruz. Kayıplar da öyle, mesleki hasarlar da öyle. Ama o yorgunlukla mevzunun tam karşılığını veremiyorsun. Hikâye biraz daha içinde olup bitiyor ya o yüzden galiba sanat çok önemli. Film izlerken kayboluyorum, yazarlar iyi ki var diyorum. Aa benim tarif edemediğim şey buymuş demek ki diye düşünüp onlar için dua ediyorum iyi ki varlar diye. Çocukken çadır kurulur ya el feneriyle içine girersin sığınmışsındır. Fenerinle orayı aydınlatabilirsin ya, sanki orası benim için müzik. Odamın içindeki çadırın içi.
1990’larda çıkış yaptınız. O dönem pop müzik için derya denizdi. Ama siz aradan sıyrılmayı başardınız. Sizce dinleyici sizin şarkılarınızı neden sevdi?
Biz bir şarkı yaptığımızda o şarkı tutarsa ne olacağını bilmiyorduk. Kaç konsere çıktığımızda ne kadar alkış alacağımızı ya da listede yer aldığınızda ne olacağı belirsizlikti bizim için. O dönem çıkan çoğu arkadaşım için aynı şeyi söyleyebilirim. Bunu nereden biliyorum, aynı anda stüdyoda bulunuyorduk ve molalarda sohbetlerimiz oluyordu. Hiçbirimizden böyle cümleler çıkmıyordu. Bu prodüktörlerin konusu ya aslında. Sonradan bir tuhaf yarış içine girdik ve hikâye orada değişmeye dönüşmeye başladı ama öncesinde çok masum bir 5 yıl var. Endüstri değildi çünkü bizim için. Neden değil? Özel radyolar çok yok, özel televizyonlar yeni yeni başlıyor. Fotoğrafçı, videocu sayısı belli. Bakın sektörde hiçbir şey yok. Akıllı telefonlardan önce o raflardaki kulaklık gibi aparatlara ihtiyacımız yoktu ya müzik dünyası da öyle bir şey. Çok organik hiçbir yan ürün yok. Şarkını yapıyorsun, o bir yerde kasetlere dolduruluyor ve çok reel kaset satan yerlere gidiyor. O samimiyet ve masumiyet sonra bu endüstrinin esiri oldu. Müziğin dışında başka şeyler konuşulmaya başlıyor ve yaptığın şeyin niteliğine çok dikkat etmemeye başlıyorsun. Ben ettim edenler de var genel tablo için söylüyorum. Ne kadar çok duyuluyorsan kabul gördüğün için artık sen niteliksiz bir şey yapsan da kabul görüyorsun. O zaman stüdyoda “Bak o şunu yapmış çok dinlenilmiş, onun gibi bir şey mi yapsak” gibi şeyler konuşulmaya başlıyor. Özgünlükten uzak. Burada biraz hayatla ilişkisini doğru kurabilmiş şanslı kişiler zaten bu sektörde tutunabiliyor ve hep olacaklar.
Ufukta nasıl projeler var?
“Best Of” projemin hazırlıkları devam ediyor.
İki yeni şarkım, klipleri dahil, yayına hazır ve ilk defa yeni bir şarkı yazarının 4-5 şarkısını seslendirdiğim mini bir albüm hazırlıyorum.
Not: Tamamı BirGün TV’de yayınlanan Işıl Işıl Sahne’de.