Sonsuz nasıl sayı oldu?
Dinci faşizm tarafından kuşatılmış, ekmek almaya giderken polis tarafından öldürülen Berkin’in, annesinin de bu ölüm nedeniyle miting meydanlarında yuhalatıldığı ve milyonların açlık sınırının çok çok altında olduğu bir dönemde; faşizme karşı mücadele veren yarı kitle bir gazetede, bu başlıkta bir konuya yer verilmesi pek çok okur için anlaşılmaz gelebilir. Yazar olarak bu konuda benim de endişe duymamla birlikte -öyle olmaması için- başlığın konusunun da emek mücadelesinin eksenlerinden biri olması yönünde bir dil kullanmaya çalışacağım.
Türkiye’de “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli (TYMM)” başlığı altında verilen program içinde doğruyu aramak, hele hele “Haftalık matematik dersi şu kadar saat iken din dersi için bu kadar saat olur mu?” biçimindeki karşılaştırmalı “eleştiri” anlamsız olmasının yanında tuzaklara da düşürebilir. Temel yaklaşım, matematik dersi için haftalık ders saatinin ne kadar olması tartışılabilir olmasına karşın din dersinin olmaması gerekir -öğrencilerin özgür düşünebilme becerilerine tecavüz edilmemesi açısından da- bu, tartışılacak bir durum değildir. Konu, matematiğini de öğrensin dinini de öğrensin değildir!
Bu olumsuz bakış açısına karşın TYMM’de “bir el tespihin otuz üç boncuktan olması nedeniyle matematikte onluk sayı tabanından otuzüçlük sayı tabanına geçilmiştir” gibi bir uygulamanın yer almaması son derece sevindiricidir. Umarım ekleme yapılmaz!
∗∗∗
Beş yaşındaki bir çocuğun birden elliye kadar sayması, hele hele elliden bire kadar ikişer ikişer atlayarak geriye sayması; anne-baba için gurur verici olabilir ve bu çocuklara sıklıkla rastlanabilir. Buna karşın, siz de dahil olmak üzere etrafınızda hiç dört yüze kadar birer birer ya da onar onar sayan bir kişiye rastladınız mı? Böyle sayan bir kişinin, hayatın doğal akışı açısından ruhsal sağlığı konusunda şüphe duymamak mümkün olmayacaktır.
Ülkemizde matematik eğitimi diye bir eğitim yoktur! TYMM, ancak ve ancak birden beş bine kadar sayı sayan gençler yetiştirir. Daha da ötesi, sınav eksenli olarak bir sınavdan bir başka sınava koşan milyonlarca öğrenci bulunmakta ve bu doğrultuda, “bir günde beş yüz soru çözüyor” arayışlı ve özgür düşünceyi engellemeye yönelik bir TYMM vardır.
“Senin ahlakın da peygamber gibi olsun” ya da “Sen de zeki ol Einstein gibi” dayatmasını içeren her eğitim modeli, kişinin karakterini bozmasının yanında kişiliksizleştirecektir.
∗∗∗
Yukarıdaki paragraflarda şu ya da bu şekilde problemler dile getirildi. Bu problemlerin giderilmesi konusunda Nesin Matematik Köyü’nde, Ali Nesin denetiminde özgür matematik eğitimi tartışıldı. Özgür matematik eğitimine pratik örnekler verilerek gündem edildi ve bu eğitim, kısmen başarılı oldu. Ali Nesin Abbas Güçlü’ye verdiği bir yanıtta, "Matematik sadece hesap kitap değil, demokrasi dersidir" diyordu. Ancak, Matematik Köyü altında Matematik İmparatorluğu kuran Ali Nesin aynı süreçte Kemalistleri felç etti. Olay şöyle gelişti: Kemalistler dincilere çok baskı yapmış, bazen camiler ahırlara dönüştürülmüştü. Bu duruma, özellikle asker kaçağı İsmet İnönü’nün uygulamalarına Ali Nesin çok içerlemişti. Kemalistlerden bunun hesabının sorulması gerektiğine inanıyordu. Bu doğrultuda pusuya yatan Ali Nesin, Kemalistlerin “Sen hiç mi babana benzemedin?” demelerini bekledi. Kemalistlerin bu tuzağa düşmesiyle Ali Nesin, “Hayır, ben teyzeme benziyorum” diyerek verdiği yanıtla darbeyi indirmişti. Kemalistler ve cumhuriyetçiler, aldıkları bu yanıtla o gün bu gündür kendilerini toparlayamadı. Bu konuda ve bu fırsatla İsmailağa Cemaati’nin Ali Nesin’i tebrik etmesi gerekirken Nesin Vakfını taciz etmesini şiddetle kınıyorum. Her ne olduysa oldu artık. Ali Bey ile Kemalistlerin arasını “yumuşatmak” özgür matematik eğitimine katkı vermesi açısından iyi olabilir fakat bu doğrultuda yumuşatıcılığa aracılık eden kişi olarak mümkünse Ufuk Uras kullanılmasın.
Evet, yazının başlığı ile bu yazılanların ne alakası var denilebilir. Sabırlı olun, seri bitmedi. Sonsuz Nasıl Sayı Oldu? 2, Sonsuz Nasıl Sayı Oldu? 3, Sonsuz Nasıl Sayı Oldu? yazılarını bekleyin.
Dostlukla kalın.