Perşembe günü Birleşik Krallık tarihin en yoğun seçim günlerinden birini yaşadı. İskoçya ve Galler’de hem parlamento hem yerel seçimler, İngiltere’de ise yerel seçimler ve bir ara seçim yapıldı. Sonuçların netleşmesi için bir kaç gün daha bekleyeceğiz. Açıklanan sonuçlara göre Covid-19 krizinden hemen önce partinin başına geçmiş olan Keir Starmer büyük bir yenilgi aldı.

Kuzey’de İşçi Partisi’nin kalelerinden sayılan ve 45 yıldır diğer partilerin varlık gösteremediği Hartlepool kentindeki ara seçimi Muhafazakar Parti ezici bir çoğunlukla kazandı. Yerel seçimlerde de ülke genelinde Muhafazakarlar belediye meclislerindeki sayılarını artırırken İşçi Partisi ciddi kayıplar yaşadı. Tarihsel olarak İşçi Partisi’ni destekleyen, işçi sınıfı oylarının yoğun olduğu yerlerde yaşanan oy kayıpları görüldü.

Bu kayıplar geçen seçimlerde ve özellikle Brexit referandumundan bu yana UKIP ve Brexit Partisi gibi aşırı sağ, göçmen karşıtı, azınlık ve entellektüel düşmanı partilere kaybedilmiş seçmenlerin popülist Boris Johnson liderliğindeki Muhafazakar Parti’de konsolide olması anlamına geliyor.

Her ne kadar İşçi Partisi’nden de oy çalmış görünse de Johnson’ın asıl başarısı aşırı sağ seçmeni yanına çekmiş olması. Yani Boris’in yanına geçen seçmenler İşçi Partisi’nin aslında bir kaç yıl önce kaybettiği seçmenler.

İskoçya’da sonuçlar İskoç Ulusal Partisi’nin bağımsızlık yolunda güçlenerek devam ettiğini gösteriyor. Yeşiller ile birlikte bağımsızlık yanlısı bir meclis çoğunluğu önümüzdeki aylarda anayasal tartışmaları tekrar gündeme getirecek. İşçi Partisi ve Muhafazakar Parti İskoçya’da taktiksel oy vererek Ulusal Parti’nin çoğunluk olmasını engellemeye çalıştılar ancak bu nafile bir çaba oldu. İçkoçya’da görünen tek yol bağımsızlık (referandumu).

İşçi Partisi Galler’de beklenenden daha başarılı sonuçlar aldı. 60 sandalyeli Galler Meclisi’nde çoğunluk olmayı garantiledi. Burada yaşanan Boris Johnson’ın partisi ile bir nevi aynı: İktidar partisi özellikle son dönemde aşılama kampanyasının başarısının meyvelerini topladı. Galler’de zaten iktidarda olan İşçi Partisi, Covid-19 krizinde Boris’den daha başarılı bir sınav da verdiği için bu sonuç süpriz değil.

***
Pek çok siyasi yorumcu Muhafazakâr Parti’nin başarısını aşılama kampanyasının başarısına bağlıyor. Genel olarak insanların unutkan olduğunu varsayarsak bu doğru olabilir. Çünkü gerçek olan Boris Johnson hükümetinin Covid-19 krizindeki tutarsız ve genel olarak başarısız yönetiminden dolayı en az 130 bin kişinin ölümünden sorumlu olduğu. Birleşik Krallık hala dünyada en çok ölüm kaydedilen ülkelerden biri. Toplam ölü sayısı pek çok orta boylu savaşta yaşanandan daha büyük.

İki konu önemli. Birincisi basit. Boris’in başarısı iddia edildiği gibi aşılama kampanyasından ötürüyse bu geçici bir durum çünkü aşılamanın neredeyse sonuna geldik. Genel seçime kadar sürmez bu etki.

İkincisi İşçi Partisi için varoluşsal bir sorun: Keir Starmer. Starmer emekli bir başsavcı ve Kraliyetin defalarca taltif ettiği Sir ünvanlı bir ‘devlet adamı’. Yanlış anlaşılmasın Starmer öyle soylu bir kökenden falan gelmiyor. Annesi hemşire babası zanaatkar. Ailesinde üniversite mezunu olmuş ilk kişi. Starmer’ın bir temel problemi fazla akademik olması. Maalesef siyasette buna pek sempati yok. Akademik olunca doğru şeyler söyleyip kanıtlarla konuşabilirsiniz ancak seçmen kitleleri daha yuvarlak ve sert konuşanları tercih ediyor. Öyle çok bilgili olmazsa da tadından yenmez. Starmer bu anlamda partinin başındaki yanlış insan.

Corbyn de akademikti ancak sokak siyasetini bilen birisiydi ve tüm karizma eksikliğine karşın kitleleri mobilize edebiliyordu. Starmer’ın Corbyn’den en büyük eksiği ise bu seçimleri kaybetmesinin temel nedeni: İşçi Partisi Corbyn ile radikal politikalar üzerinden bir siyaset oluşturmuş ve bununla parti tarihinin en yüksek oy oranlarını ve siyasi hareketliliğini yaratmıştı. Starmer’ın partisi ise siyasetsiz. Özetle, İşçi Partisi için külahları koyup düşünme vakti gelmiş geçiyor.
İyi pazarlar ve bol şanslar.