Sosyal konut nerede başlar?
Geçen hafta mevcut kiracılar için geçerli olan yasal artış tavanı yüzde 38,36 olarak açıklandı. Dün ise gerçekte kiraların son bir yılda ortalama yüzde 70 oranında arttığı haberlere düştü. Bu ikisi arasındaki uçurum kiracılığın piyasalaşmasının sonucunu gösteriyor.
Bilindiği gibi 2023 depremi sonrasında güvenli konuta yönelik talep arttı. Aynı dönemde konut satışları faiz yükü nedeniyle düştü. Geniş toplumsal kesimler kiracılığa yönelmek zorunda kaldı. Böylece kiralık konut talebi özellikle büyük şehirlerde patladı. Buna karşın geçici bir önlem olarak geçtiğimiz yıllarda getirilen yüzde 25’lik artış sınırı işlevsiz kaldı, denge sağlayamadı. Aksine yeni kiracılar açısından bir dışlanma mekanizması üreten bir düzenleme haline geldi. Ev sahipleri açısından ise durum ters yönde işledi. Gelirleri eriyen ev sahipleri, boşalan daireleri yeniden kiraya verirken çok daha yüksek bedeller talep ettiler ve hala ediyorlar.
Diğer yandan yasal sınırlama ile piyasa gerçeği arasındaki 30-40 puanlık fark, konut krizinin yalnızca ekonomik değil, toplumsal boyutunu da açığa çıkarıyor. Daha önce de çokça yazdık, barınma bir hak olmaktan çıkmış, piyasa tarafından şekillenen bir ayrıcalığa dönüşmüş durumda. Kiracılar korunmuyor, ev sahipleri öfkeleniyor, konut giderek daha fazla spekülatif bir yatırım aracına evriliyor. Bu nedenle kira krizinin kalıcı çözümü, konutu yeniden kamusal bir hak alanı olarak tanımlayan politikalar.
∗∗∗
Şimdi gelelim sosyal konut projelerine… Sosyal konut derken salt fiziksel bir üretim sürecinden bahsetmiyoruz. Aynı zamanda bir toplumsal yeniden dağıtım ve elbette yeniden üretim sürecinden bahsediyoruz. Bu sosyal konutun, ihtiyaç sahibi toplumsal kesimlerin kentsel ihtiyaçlarını gözeten bir perspektifle yapılması gerektiği anlamına gelir.
TOKİ’nin yeni Kiralık Sosyal Konut Projesi’ne de bu çerçevede bakmak gerekir. Uzun süredir tartışılan ve talep edilen bir şeydi kiralık sosyal konut. Peşinen söyleyeyim, karşımıza çıkan uygulama yapısal dönüşüm yaratmaktan uzak. Dahası geçici bir dengeleme sağlama ihtimali dahi düşük, zira sosyal konut bir yapıdan fazlasıdır.
Cihan Uzunçarşılı Baysal’ın sık sık altını çizdiği gibi, sosyal konut politikalarının amacı yalnızca “başını sokacak bir yer” sağlamak değil, insan onuruna yakışan bir yaşam standardını güvence altına almak olmalı (“Konut Hakkı Kriterlerine Uygun Sosyal Konutlara İhtiyaç Var”, Kadıköy Akademi, Web.).
Buna göre konut hakkı, yalnızca fiziksel barınmayı değil; güvenlik, erişilebilirlik, uygun fiyat, altyapı, ulaşım, sağlık, eğitim, sosyal aidiyet ve sürdürülebilirlik gibi ölçütleri de içerir. Baysal’ın da belirttiği üzere, sosyal konutun temel kriterleri şunlardır: (1) mülkiyete değil kullanım hakkına dayalı olmalı, (2) yerinden edilme ya da piyasa baskısına karşı barınma güvencesi sağlamalı, (3) kentin merkezinden dışlanmadan, kamusal hizmetlere erişim imkânı sunmalı, (4) toplumsal dayanışma, mahalle yaşamı ve ortak alanlarla sosyal sürdürülebilirliği güçlendirmelidir.
∗∗∗
Kısacası, sosyal konutun ölçütü kira bedelinin düşüklüğü değil, barınmanın yaşamaya elverişli, adil ve kalıcı bir hak olarak örgütlenmesidir. Projenin tüm detaylarını henüz bilmesek de basına yansıdığı kadarıyla bu kriterleri sağlamaktan uzak olduğunu söyleyebiliriz.
Kaldı ki TOKİ’nin geçmiş projeleri, genellikle şehir çeperlerinde, ulaşım, eğitim ve sağlık altyapısından kopuk, toplumsal dokudan izole alanlarda inşa edildi. Bu yeni kiralık konutlar da benzer biçimde konumlanırsa, barınma maliyeti düşse bile yaşam maliyeti artacaktır. Uzun mesafeli ulaşım, sosyal izolasyon ve eğitim, sağlık gibi hizmetlere erişim zorluğu da cabası…
Hele ki emekliler, çocuklu aileler, yaşlılar gibi öncelikli kesimler için bu hizmetler olmazsa olmaz kentsel ihtiyaçlar. Proje kapsamında birkaç yılla sınırlı kiralama yapılacak olması bu kesimler için dezavantaj diyebileceğimiz bir başka boyutu. Barınma istikrarı, sosyal uyumun ve eğitim sürekliliğinin temelidir. Bir ailenin 3 yıl arayla ev değiştirmesi, çocukların okul düzenini, iş-ulaşım rutinlerini ve sosyal ilişkilerin parçalanması sonucu doğrulabilir.
Özetle TOKİ’nin kiralık sosyal konut girişimi, basına yansıdığı haliyle toplumun ihtiyacına yanıt veremeyecektir.
∗∗∗
Son olarak, Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan Ercüment Akdeniz’e buradan sevgi ve selamlarımı gönderiyorum. Bana ilettiğiniz not elime geçti; gösterdiğiniz ilgi için teşekkür ederim. Notunuzu kaybetmiştim, neyse ki tekrar bulabildim. Göçmen hareketinin sınıfsal bileşimi, işçi sınıfı içindeki kırılmaları, aşırı sağın manipülasyonunu ve küresel etkileri üzerine sorduğunuz önemli sorular aklımda. Fırsat bulursam, bu konuları başka yazılarda mutlaka ele alacağım.


