Sosyal medya kampanyaları üzerinden seçim analizi: Hakikat ötesi çağa ayak uyduramayan kaybetti

Tuğrulcan Elmas - Dr, Indiana Üniversitesi Yapay Zekâ Bölümü Sosyal Medya Gözlemevi

Sürpriz Brexit ve 2016 ABD seçimlerinde kazananlar stratejileriyle öne çıktı: Basit, sansasyonel ve çoğunlukla gerçekdışı veya meseleyi korkutucu derecede büyüten “Hakikat-ötesi” (Post-Truth) kampanyalar.

Bu kampanyalarda kullanılan başlıca mesajlar şöyleydi: 

1-Göçmenler ülkemize akın ediyor, bunları engelleyeceğiz. 
2-Bunlar terörist.
3-Rakip parti teröristlerle, sapıklarla işbirliği içinde.

Örneğin “İngiltere Avrupa Birliği’nden ayrılmalı çünkü Türkiye yakında AB’ye girecek ve Türkler İngiltere’ye akın edip işlerimizi elimizden alacak” dendi. Bunun yalan olduğunu siz kolaylıkla anlayabilirsiniz ama İngiltere’de ortalama bir seçmen olan Manchester’lı Mary teyze bilemeyebilir. Trump “Müslümanlar terörist, Amerika’ya güvenlik soruşturması olmadan geliyorlar, sonra burada 11 Eylül saldırılarını kutluyorlar, Müslüman ülkelerden gelen göçü yasaklamak lazım” diyerek güvenlik hassasiyetleri olan kızgın seçmeni sandığa götürdü. Trump 2020’de iyice coştu ve Demokratların pizzacıda çocuklara tecavüz ettiğine inanan QAnon adı komplo teorisine aldanan grupla saf tuttu. Grup sonra meclisi bastı, ortalık karıştı.

Fakat Trump 2020’de kazanamadı, az farkla kaçırdı. Başarısızlığının nedenlerinden biri de Trump’ın yalanlarının bizzat sosyal medya platformları tarafından engellenip sansürlenmesi, komplo teorisi yayanların hesaplarının kapatılması. Platformlar dezenformasyonla mücadeleye ilk defa bu denli destek sağladılar.

Maalesef Türkiye’nin böyle bir platform desteği yoktu. Dolayısıyla önceki örneklerdeki gibi daha iyi “hakikat-ötesi” kampanya yapan kazandı.

Ak Parti’nin de muhaliflerin de geleceğe yönelik, uzun uzun anlatabilecekleri projeleri vardı elbet. Fakat ortalama seçmen ona sunulan kısa ve öz mesajlara bakarak karar verir. Ak Parti üstteki 2. ve 3. tipte mesajları kampanyasının odağı haline getirdi. "Muhalefet teröristlerle LGBT’yle işbirliği içinde" dedi. Bunu her yerde söyledi. Facebook reklamları, Twitter gündemleri, TikTok videoları, mitingler... Üstelik yeni de değil, bu kampanyayı yıllara yaydı.

Muhalefet ise buna zıt, kucaklayıcı, uzlaşmacı, yani etik ama başarısız bir kampanya yürüttü. Bu kampanyadaki mesajları seçmene iletmekte de geç kaldılar. Adayı bile iki ay önce belirlediler. Sonucu da hep beraber gördük.

Muhalefetin ana hatası başarısız olmuş veya olması beklenen söylem ve kişilerle farklı bir sonuç almayı ummaktı. Ak Parti bunlara karşı çoktan kampanya geliştirmişti. Varolan kampanyalarını yeni içeriklerle güncellemekten başka bir şeye ihtiyaç duymadılar. Bunlardan bazıları:

Altılı Masa: Bu ülkede çoğunluk 2017’de Ak Parti’nin “Koalisyonlar dönemi bizim ilerlememizi engelledi” söylemine inanıp başkanlık sistemini kabul etti. Bu gerçeklik varken muhalefet seçmenin karşısına yeni bir koalisyonla çıktı. Muhalifleri bile bu birlikteliğin faydasına ikna etmekte zorlandı. Ak Parti ise “7’li koalisyon daha aralarında anlaşamıyor” şeklinde kampanya yaparak kendi seçmenini saflarında kolayca tuttu.

Yersiz Radikal Söylemler: Muhalefetteki kimi isimler halkın önceliğinde olmayan, üzerinde düşünmek için çaba sarf etmeyeceği konuları dile getirdi. Üstelik bunu seçmenin çoğunluğunun üzerinde hemfikir olduğu görüşlerle çelişecek radikal söylemlerle yapıp Ak Parti’nin eline koz verdi. “Belediyelere özerklik”, “İHA’lara dokunacağız”, “Anayasanın dört maddesi tartışmaya açılabilir" gibi. 

Sosyal medyada en etkili içeriklerin süresi maksimum on beş saniye. Bu on beş saniye sizi vezir de eder rezil de. Muhalefet bu söylemlerle ikincisini seçti. Açıklamanın tamamı Türkiye’nin iyiliği için olabilir. Ben buna araştırsam ulaşırım. Ama sosyal medyada önüme düşen daha doğrusu düşürülen "Bunlar milli varlığa düşman" algısı verilecek şekilde kesilen kısım. Her sözün kesilip elden ele yaydırılabileceği mayınlı bir alanda bu tip söylemlerle siyaset yapmamayı öğrenmek gerek.

Mimlenmiş Figürler: Ak Parti Kılıçdaroğlu’na karşı kampanyasını 10 sene ilmek ilmek ördü, seçmenin aklına işledi. Öyle ki bu muhalif seçmene de geçti, iki tarafa da güvenmeyen üçüncü yolcular çıktı. Kampanyanın başlıca mesajları ve güncellenmiş içerikleri: “SSK’yı batırdı – ekonomiyi de düzeltemez”, “Dindar değil – seccadeye bastı”, “HDP’ye yakın – alın işte Demirtaş’ı çıkaracak”, “Kasetle geldi – bakın İnce’ye de operasyon çekti.”

Kılıçdaroğlu’nun karşı cepheden oy devşirebilmek için insanları sadece gelecekteki projelerine değil, geçmişte kendisine yapılan ithamların da yanlış olduğuna inandırabilmesi gerekiyordu. Ama inançlar kolay kolay değişmez. Nitekim seçim sonuçları gösteriyor ki Türkiye’de Erdoğan’ı istemeyenlerin oranı %50,5, Kılıçdaroğlu’nu istemeyenlerin ise %52.
Bir başka mimlenmiş figür de Selahattin Demirtaş. Siz Demirtaş’ın HDP’yi Türkiyelileştirdiği üzerine uzun uzun analizler yazılabilir ama seçmene ulaşan Demirtaş’ın “Öcalan’ın heykelini dikeceğiz” dediği kısa videodur. Bitti. Ortalama seçmen bundan sonra gelen “Demirtaş hukuksuz bir şekilde içeride” argümanını dinlemez. Nitekim Ak Parti de seçim boyunca bunu kullandı, Kılıçdaroğlu ile Demirtaş’ın yüzünü bir araya getiren afişler hazırlayıp “Kılıçdaroğlu’na verilen her oy Türk askerine bir kurşun” sloganlarını yaydılar. Soran olunca da Kılıçdaroğlu’nun “Demirtaş’ın salınmasını istiyorsanız bize katılacaksınız” videosunu izlettiler. Bunları yapmak için montaja deepfake’e falan ihtiyaç yoktu.

Peki, Ne Yapılabilirdi?

Eğer mesele seçim kazanmaktıysa muhalefet Özdağ’ın uzun süredir yürüttüğü ve kısıtlı imkânlarına rağmen %2,5/%5 oy almasını sağlayan kampanyayı önceleyebilirdi: Sığınmacıları göndermek. Bu Ak Parti seçmeni tarafından da arzulanan ama Ak Parti’nin ısrarla çözmediği bir mesele. İttifaklar arası oy geçişini sağlayacak belki de tek alandı. Ama muhalefet, sığınmacı sorunu ajandasına dahil olmasına rağmen, buna yönelik kampanyalar yerine başka içeriklerle, marteniçka’yla, airfryer’la, İnce’nin oy bölmesiyle vs seçmenin dikkatini gereksiz yerlere çekti. Sonra Özdağ’ın başarısını görünce can havliyle strateji değiştirdiler ama iş işten çoktan geçmişti.