Google Play Store
App Store

Baumeister benliği en sosyal yönüyle tanımlıyor. Benlik için ilk tanımı, bedeni harekete geçirerek toplum içinde yaşamsallığı emniyete almayı sağlayan sosyal kimlikler ve içsel süreçler.

Sosyal psikoloğun gözünden benlik
Fotoğraf: Freepik

Nesli ZAĞLI*

Bu senenin Eylül ayında, sosyal medyada sosyal psikolog Roy Baumeister’ın kitabının çevirisi İnsan Nasıl Kendisi Olur kitabına denk geldim. Şaşırdım da, heyecanlandım da. Şaşırdım çünkü çevirisinin yapılmasını bekleyeceğim bir kitap olmadığını tahmin ediyordum. Popüler psikoloji kitabı olamazdı çünkü Baumeister sağlam bir kuramcıydı (kuram sosyal psikolojik olsa da). Heyecanlanmamın nedeni de neredeyse 30 sene önce ODTÜ’nün kütüphanesinde, henüz internetin bile olmadığı dinazorlar devrinde en çok okuduğum sosyal psikologlardan biri olmasıydı. Baumeister çok havalıydı, havalı makaleler yazardı ve ben “benlik” “sosyokültürel bağlam” ve “bireysellik” gibi kavramları ilk olarak ondan öğrenmiştim. Ben kitabı orijinalinden edinip okudum, onu hep İngilizce okumaya alışık olduğum için. Ama kitabın çevirmeni Orhan Düz’ün iyi iş çıkardığını umuyorum.

İNSAN NASIL KENDİSİOLUR

ROY F. BAUMEISTER

alBaraka Yayınları

Kitabın orijinal ismi: The Self Explained: Why and how we become who we are? Türkçe’ye çevirirken biraz toparlamış ve İnsan Nasıl Kendisi Olur demişler. Biz kendilik psikologları olarak Self’i Kendilik olarak çeviriyoruz. Psikanalitik kullanımda bu kullanım yaygın. Ancak “kendilik” kelimesi herkes için bir şey ifade etmeyebilir. Bu nedenle bu kitaptaki “self” kavramını “benlik” olarak ele alacağım. Psikanalitik okumalara meraklı olanlar için çok iyi bir seçenek olmayabilir bu kitap, çünkü sosyal psikolojik bir yaklaşım sunması nedeniyle psikodinamik bir analiz seviyesinden epeyce uzak. Ancak bence sosyal psikolojinin sınırları ve kapsayıcılığı açısından akıcı, hoş ve biraz da uzun. Baumeister’ın sadece referanslarından bile bir kitapçık çıkar. Bazı konuları tekrar tekrar gündeme getirdiği söylenebilir ancak kapsayıcı olmak adına çok çeşitli sorunsallara yanıt verdiği de söylenebilir.

Baumeister benliği en sosyal yönüyle tanımlıyor. Benlik için ilk tanımı, bedeni harekete geçirerek toplum içinde yaşamsallığı emniyete almayı sağlayan sosyal kimlikler ve içsel süreçler oluyor. Ama daha sık ve fazla bölümde vurguladığı bir tanım var; ki bence daha steril; “İnsan benliği doğal bir probleme verilen kültürel bir yanıttır.” Benlik diyerek bir sisteme, sürece ve performansa işaret ediyor. Bu anlayışa göre benlik bedenle başlıyor. Hatta çocukların (sanırım İngilizce konuşulan ülkelerde) benlik (self) deyince bedeni anladıklarını anlatıyor. Benlik bedenle başlasa da, benliğin ötesinde bir şey haline geliyor. Benliğin gerçekçiliğini moleküller oluştursa da, en nihayetinde benlik vücudun düzenleyici sistemi gibi işlev görüyor. Baumeister daha iyi açıklamak için iyi bir örnek veriyor; “Eğer beyin bilgisayarsa, benlik onun çalıştırdığı bilgisayar programıdır.” Buradan başlayarak yazarın hep bedenden başlayarak topluma kavuşan bir benlik vurgusu var.

Biraz daha kuramsal bir alana geçince Baumeister, benliğin 3 temel özelliğinden bahsediyor. İlki benlik bilgisi; yani kendimiz hakkında sahip olduğumuz bilgi. İkincisi yürütücü işlevler ve bunlar kontrol gibi, düzenleme gibi özellikleri kapsıyor. Üçüncü ama sonuncu olmayan ise kişilerarasıcılık. Zaten aslında kitabın arka fonu hep kişilerarası ilişkilerin ne kadar önemli olduğu ile örülüyor. Toplum mu benlik için, benlik mi toplum için sorusunun Baumeister’daki cevabı çok net. Elbette toplum için! Kendilikle ilgili ilk üç özellikten sonra, yeni bir ayrıntılandırma geliyor; benliğin zaman içinde bütün olması (ki bu bütünlük önemseniyor), benliğin itibarı vb. Tüm bu özelliklerden benim genel olarak anladığım şu oldu; benlik kişinin toplum yararına hareket etmesini sağlayan her türlü yönetici işlevi, sistemleri, tamlığı ve tutarlılığı barındırıyor.

Benliğin işlevlerine bakınca öncelik varlığını (soyunu) sürdürme ve üreme. Burada evrimsel bir bakış açısı hâkim oluyor. Benliğin ikinci işlevi ise sosyal integrasyon; yani toplumda sevgi ve saygı uyandıran ilişkiler kurmak. Üçüncü olarak benliğin yetkinlik ve ahlakı temsil eden bir işlevi var. Dördüncüsü (toplum içinde) iletişim ve işbirliği. Bir sonrakine geçmeden ifade etmeliyim, Baumeister’ı genel olarak çok sevsem de bu pragmatik (faydacı) bakış açısı beni hep olumsuz düşündürmüştür. Benliğin beşinci işlevi eylemle ilişkisi, seçme ve yönlendirmeyi de kapsadığı söylenebilir. Altıncı olarak itibar kazanmak geliyor ki, psikoloğumuz bu durumu çok önemsiyor. Aslında hemen her şeyi itibar kazanmak için yaptığımızı söylüyor ki, biz de onaylanmanın ve saygı görmenin kendilik değerimize etkilerini iyi biliyoruz. Baumeister’ın kuramında benlik kültürel bir bağlama ihtiyaç duyuyor. Tüm bu tanımlamalarla birlikte benliğin mistik bir kördüğüm olmaktan çıktığını öne sürüyor Baumeister.

Benliklerimiz seçimler yapıyor. Bu seçimler modern çağda zenginleşiyor ve örneğin bizler için yüzlerce kariyer rotası ortaya çıkıyor. Bu da sosyal hareketliliği arttırıyor. Bu noktada yazar, ilginç bir konu açıyor. Diyor ki, geçmişte insanların görünen ve görünmeyen benlikleri arasında çok fark yoktu (ya da olmadığı varsayılırdı). Hatta örneğin 17. yüzyıla kadar kimse yalnız kalmamıştı ve mahremiyet gibi bir şey pek de söz konusu değildi. Burada sanırım Baumeister’ın vurgulamak istediği benliklerin tarihler arası bir şekilde nasıl bireyselleştiği. Çünkü yazarımız bireyselleşme ve bireyci toplumlar konularının, kültürlerarası farklılıkları çalışan araştırmacı Kitayama ile birlikte önemli bir araştırmacısıdır. Yitirdiğimiz hocalarımızdan Çiğdem Kağıtçıbaşı da bireysellik/toplumsallık ekseninde çalışmalar yapan bir araştırmacıydı. Belki de Baumeister ve diğerleriyle de tanışmışlardır kimbilir. Ama sosyal psikolojinin bu kıymetli insanlarının kuramlarını okumak her daim iyi geliyor.

Baumeister eski ve yeni çağları kıyaslarken klan toplumlarının zayıflaması ile birlikte ortaya çıkan bireyselliği tekrar tekrar vurguluyor. Hatta yaşam içinde bireysel yargılara ve ahlaka dikkat çekiyor. Çağlar boyu hep sahtekârlar olmuştur diyor (Bizi de sanırım iyi biliyor). Doğu, Batı, bağımlı, bağımsız ilişkisel, bireyci toplumlardaki farklılıklara rağmen evrensel benlik zaaflarından söz ediyor. Benliğin burada şimdi ve zaman içinde tutarlı olması da ahlaki açıdan önemli. Antik Yunandaki “gnothi seauton” (kendini bil) söylemini hatırlatıyor kitap. Kısacası Baumeister bize benliğin bir tanımını yapıp, kuramı yıllar boyunca yaptığı ve onun dışında da yapılan araştırmalarla destekleyerek anlatıyor. Sosyal psikoloji genel olarak çok fanı olduğum bir alan değil ama lisans yıllarımda Baumeister’ın, Kitayama’nın, Kağıtçıbaşı’nın ilham olduğunu hatırlıyorum. Sosyal çevreyi ve kültürel bağlamı ele alışıma muhakkak ki bir zemin oldular. Bu nedenle sizlerle yeni yıla ramak kala, benlikler üzerine bir kitabı paylaşmak istedim. Benliklerimize barış, adalet, eşitlik, insancıllık, incelik ve umut dolsun diye. İyi seneler...

*Uzman Psikolog