Soyguncunun sizin kadar namuslusu gelmez
Kardelen TATAR SİNECAN
Gazeteci-Yazar Sinan Onuş, 1968’in az bilinen ama dönüm noktalarından biri olan 1971 yılındaki devrimci gençlerin banka soygunu öyküsünü, “Halk Adına Paralara El Koyuyoruz” ismiyle kitaplaştırdı.
Banka soygunu denildiğinde hep Deniz Gezmiş ve arkadaşlarıyla Mahir Çayan ve arkadaşlarının soydukları bankalar akla geliyordu. Ancak Aktancıların ya da Dev-Genç içindeki isimleriyle Basın Yayın Komünü, o güne kadar devrimcilerin gerçekleştirdiği soygunların tamamının toplamından daha büyük bir paraya “halk adına el koydu”.
Doğan Kitap tarafından yayınlanan ve 4 milyonluk soygun eylemini konu edinen kitap, başta 68 kuşağının yaşayan isimlerinden Ertan Günçiner, Aydın Çubukçu, Hikmet Çiçek, Kadir Kaymaz, banka personeli, o gün araçta bulunan memurlar, aileler, tanıklar ve devrin devrimci önderleriyle tek tek görüşülerek polisiye bir roman tadında kaleme alınmış.
Doğan Kitap’tan yayınlanan ve kısa sürede ikinci baskısını yapan çalışma, 1968’in devrimci yanını slogan atmadan, ayrıştırmadan öne çıkarıyor ve dönemin “deli fişekleri”nin devrime ve halka inançlarını anlatıyor. Kitapta birçok ilginç hikâye ile karşılaşılıyor.
Örneğin, Hikmet Çiçek’in sağ görüşlü esnaf babası, soygun haberlerini dinlerken “Ooo, onlar çoktan Yunanistan’a varmışlardır” diyordu. Hikmet Çiçek hiç sesini çıkarmıyor, ertesi gün evden çıkarken babasından ayakkabı parası istiyordu. Soygunda oğlunun da olduğunu öğrenen baba Çiçek’in tepkisi, “Eşek oğlu eşeğin cebinde o kadar para varmış ama ayakkabı parasını benden aldı” oluyordu.
Soygun eylemi, gerçekleştiği dönemde el konulan para miktarı sebebiyle haftalarca gündemden düşmedi. Soyguncuları ihbar edenlere büyük ödüller vaat edildi. Soygun eylemini yapanlar Yunanistan’a kaçmıştır denilerek Ege’de keşif uçakları uçuruldu. Bu sırada uçaklardan biri düştü. Sinan Onuş da gazeteci olmasının titizliğiyle kitabın kahramanlarının anlattığı hemen her kritik olayı gazete kupürleri, arşiv belgeleri ya da ikinci üçüncü tanıklara sorarak doğrulatıyor ve okurun dikkatine sunuyor.
Kitabın sonuna doğru soygun eylemine katılanlardan Kadir Kaymaz’ın başından geçen bir olay da ayrıntılı olarak anlatılıyor. Cezaevinden çıktıktan sonra yurtdışına giden ve Karl Ovberg adını alan Kaymaz, 28 Eylül 1994’te Estonya’nın Talinn limanından İsveç’e gitmek üzere M/S Estonya gemisine biniyor. O gün gemide Kaymaz ile birlikte 803 yolcu ve 186 mürettebat olmak üzere toplam 989 kişi bulunuyordu. Gemi o gün Baltık Denizi’nin soğuk sularına gömüldü. Bugün hâlâ batış sebebi sır olan gemide 852 kişi hayatını kaybetti, 137 kişi kurtuldu. Ölenlerden sadece 95’inin cesedine ulaşılabildi. Kurtulanlardan biri olan Kaymaz, geminin batışı ve kurtuluş hikâyesini kitapta bulmak mümkün.
Öte yandan 1971’de Basın Yayın Komünü’nün el koyduğu 4 milyonun önemli bir miktarı polis baskınlarında yakalandı. Ziraat Bankası ise harcanan, diğer sol hareketlere aktarılan bir buçuk milyonun peşini bırakmadı. 1972’de cezaevine giren ve 1986 yılında tahliye olan Hikmet Çiçek’in evine kısa bir süre sonra ödeme emri geldi. Bunun üzerine bankayla görüşüldü, ardından soygun eylemine katılanların katkılarıyla “borç” taksitlere bölündü. Hikmet Çiçek 1990 yılında son taksiti ödemeye gittiğinde, birer kahve söyleyen yaşlı banka avukatının tepkisi adeta 68’in dürüstlüğünü özetliyordu:
“Soyguncunun sizin kadar namuslusu bu dünyaya bir daha gelmez!”