Google Play Store
App Store
Soykırımın ardındaki 10 yıllık proje: Gazze Özel Ekonomik Bölgesi

Hermann Ploppa*

Uluslararası bir grup yatırımcı, Gazze Şeridinde son teknoloji bir özel ekonomik bölge yaratmayı planlıyor. Bu plan söylenene göre çoktan ABD Başkanı Trump’ın onayından geçti.

“Gazze’den bir toplumdan çok tersine çevrilebilecek hacizli bir varlık gibi bahsediliyor. Felaket kapitalizminin en sert hali. Spekülatif karın ön şartı olarak etiketlenmiş bir yıkım.” - Rafeef Ziadah.

Ağustos ayının sonunda, Başkan Donald Trump Beyaz Saray’da Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Özel Temsilci Steve Wittkoff, Trump’ın damadı Jared Kushner ve eski İngiliz başbakanı Tony Blair ile buluştu. Centilmenler bir yatırımcı grubunun 38 sayfalık analizini heyecanla tartıştı.

Her ne kadar 38 sayfalık belgede BlackRock’tan bahsedilmese de Albanese’nin hazırladığı bir BM raporu, BlackRock’ın İsrail’i destekleyen birçok şirketi fonladığını kanıtlıyor.

Plana göre, resmi olarak hala Hamas kontrolündeki ayrı bir devlet olan Gazze Şeridi tamamen yıkılarak yerine Singapur modelinde ultramodern bir özel ekonomik bölgeye dönüştürülecek.

Uluslarüstü bir tröst şirketi 10 yıllığına Gazze Şeridini yönetecek.

Gazze’nin mevcut sakinlerine göç etme ya da özel komplekslere yerleştirilme seçenekleri sunulacak. “Gönüllü şekilde” göç edenler 5 bin dolarlık peşin ödemenin yanı sıra başlangıç desteği olarak 4 yıllık kira yardımı alacak. Yatırımcılar, Filistinlilerin dörtte birinin göç seçeneğini kabul edeceğini düşünüyorlar.

Gazze Şeridinde 6 ya da 8 tane akıllı kent kurulması planlanıyor. Suudi Arabistan Prensi ve fiili lideri Prens Muhammed bin Selman’ın adını taşıyacak demiryolu inşa edilecek. Kurulacak devasa bir fabrika kompleksine ise Tesla girişimcisi oligark Elon Musk’ın adı verilecek.

Tatil ve otel bölgesi ise çoktan bu planla ilgili bir reklam videosu paylaşmış olan mevcut ABD başkanı Donald Trump’ın adını taşıyacak.

Yapay zeka tarafından üretilen bu fütüristik şirketler kümesi ise Suudi Arabistan’ın deneysel Neom şehrine bağlanacak. İnşa edilecek limanların ise Hindistan, Arap Dünyası ve Avrupa ile ticareti sağlaması bekleniyor.

MENFAATÇİ VE İNSANLIK DIŞI

60 bin savunmasız sivilin katledildiği, tüm sivil alt yapının neredeyse tamamen yıkıldığı ve insanların açlıktan öldüğü Gazze’de böyle bir planı düşünebilmek, olabilecek en vahşi sömürgecilik geleneğine dayanıyor. Bu sapkınlıklardan sorumlu olanlar, Batının insan haklarına saygılı hukuk temelli medeniyetine ait olduklarını iddia ediyorlar. Bu planlar arkasındakilerin tüm meşruiyetini ortadan kaldırmadan halka açılamaz.

Bu neo-sömürgeci sapkınlığa ağır ağır alıştırılıyor olmamız ise dikkate değer. Plan bize sindirilebilir lokmalar halinde uzatılıyor.

İddialara göre belgelerin tamamı Washington Post’un eline geçti ve bunu bir “sızıntı” olarak yayınladılar, egemen sınıfın korunaklı bilgisi içerisinden çıkmış bir sızıntı olarak. Bu durumda garip olan ise Washington Post’un bizzat Jeff Bezos’un malı olması. 200 milyar dolarlık piyasa eğerine sahip Jeff Bezos yalnızca dünyanın en zengin insanlarından biri değil ayrıca küresel Amazon şirketinin de sahibi. Fakat Amazon, sızdırılan belgelerde bu ‘büyük’ projenin yatırımcıları arasında açıkça belirtiliyor. Eğer bu gerçek olmasa Bezos Amazon’un projeye dahil olduğu iddiasını hararetle reddederdi. İsveç şirketi IKEA da belgede yatırım ortağı olarak geçiyor, logosuna kadar dosyalara eklenmiş. Ancak Alman tabloid gazeteci BILD’e göre IKEA iddiaları resmi olarak reddetti. Tekno-Gazze’nin en bilinen diğer yatırımcıları ise şeytani “güvenlik firması” Academi (eski adıyla kontrgerilla şirketi Blackwater), savunma şirketi Lockheed ve otomotiv şirketi Tesla.

Belgedeki son derece şok edici planlara rağmen, Batı yarım küresi son derece sessiz bir reaksiyon verdi. Almanya’da BILD, şaşırtıcı biçimde nesnel ve gerçeğe dayalı bir haber yaptı. Bu da dikkate değer bir durum çünkü BILD’ın parçası olduğu Springer Verlag medya grubuna girebilecek tüm editörlerin işe alımda yalnızca “transatlantik” anlayışına sadık olmaları değil ayrıca İsrail hükümeti hakkında olumlu haberler yazmaları gerekiyor. Tam bu sebepten ötürü insan özellikle de İsrail destekçisi kaynaklardan belgenin yayınlanmasının bu ‘büyük’ planın entelektüel sindirim sistemimizi rahatsız etmeyecek küçük lokmalarla uzatılması stratejisi olup olmadığını merak ediyor. Bu bir tür “serum metodu” mu? Acı gerçeği hafi dozlarla alarak, gerçekler ortaya çıktığında isyan edemeyecek hale gelmemiz mi bekleniyor?

Öbür taraftan, sözde alternatif medya alanında yalnızca bir tane makale yayınlandı. Belki de projenin en geniş jeopolitik tablodaki tüm kapsamı tamamen neticelenmemiştir. Ancak öncelikle, bu BÜYÜK Tröst Projesinin detaylarını inceleyelim.

YENİDEN İNŞA, EKONOMİK İVMELENME VE DÖNÜŞÜM

Önemli not: Bu belge birkaç aklını yitirmiş hayalcinin aptalca uydurması değil. Bu belge, bir yatırımcı konsorsiyumunun başka olası yatırımcıları ikna etme umuduyla ortaya çıkardığı bir plan. Bu sebeple bir taraftan da iş dünyası açısından altından kalkması bir girişim.

İlgili yatırımcılar on yıl sonunda Gazze yatırımından ne kadar fazla kar elde edebilecekleri konusunda son derece hevesliler. En çok arzulanan yatırım imkanı ise bir ön koşula dayanıyor. Bunun gerçekleşmesi için, tröstün garantörü olan İsrail ve ABD hükümetlerinin güvenli bir yatırımı güvence altına alması gerekiyor. Bu amaçla Trump ve Beyaz Saraydaki yardakçıları Beyaz Sarayda buluşuyor. Grafikler, çizimler ve taslaklar, İsrailli iş insanlarının hazırladığı, Başbakan Netanyahu’nun onaylayarak ABD’ye gönderdiği 2024 tarihli bir belgeye dayanıyor.

Planın ilk yılında hala yolu tıkayan Hamas’ın İsrail güçleri tarafından kalıcı olarak ortadan kaldırılması gerekiyor. Bu ilk yıl boyunca, Gazze’nin egemenliği İsrail’in elinde olacak. Eş zamanlı olarak, eski Gazze’nin yıkıntıları temizlenecek ve bu yıkıntıların altındaki cesetler tespit edilerek gömülecek.

İkinci yılda, Gazze’nin esas inşaat alanının yönetim ve işletmesi bu tröste ve Gazze İnsani Vakfına (GHF) devredilecek. Gazze İnsani Vakfı bu yıl İsrail ve ABD tarafından kuruldu ve diğer yardım örgütlerine danışmadan kendi başına açtığı gıda dağıtım bölgeleriyle biliniyor. Ancak tüm rotalar, bu dağıtım bölgelerine giden Filistinlilerin İsrailli silahlı güçler tarafından saldırıya uğrayacağı biçimde belirleniyor.

Gazze İnsani Fonu, uluslararası “güvenlik” şirketleriyle birlikte artık evlerinde kalan Filistinlilerin fiziki sağlıklarından sorumlu olacak. İnşaat ve yatırımlar kalan dokuz yılda, Hamas tarafından rahatsız edilmeden sürecek. İsrail arka plandaki yegane aktör olacak, işler ciddileştiği zaman müdahale edecek. ABD ise garantör olarak tüm gelişmeleri gözlemleyecek.

Diğer konularda, hükümet etme yetkisi tröstte olacak. Yukarıda belirttiğimiz bu ‘parlak’ manzaralar bu şekilde yaratılacak, belgede bahsedilmemiş olsa da Filistin sahillerindeki devasa petrol ve doğal gaz stokları ve yapay offshore adaların desteği ile.

10 yılın ardından, hükümet, İbrahim Anlaşmalarına (İsrail ve seçili Arap şeylikleri arasındaki ittifak) derin bir sadakat güden yeniden eğitilmiş Filistinlilere devredilecek. İlgili yatırımcılar için planlanan hesaplar burada başlayacak. Devlet yatırımcı olarak tabi ki başta cömert davranacak, ardından yatırımcılar da aynı hevesle devam edecek. Belgeye göre:

“70-100 milyar dolarlık kamu yatırımı, 35-65 milyar dolarlık özel yatırımı heveslendirecek. Finansman, 10 mega inşaat projeleri, insani destek, ekonomik gelişim, cömert gönüllü yeniden yerleştirme teşvikleri ve en ileri derece güvenlik dahil tüm detayları kapsayacak. Bu plan bağışlara dayanmayacak.”

Dolayısıyla özel yatırımcı olarak şikayet edebileceğiniz hiçbir şey yok. Tüm riskleri devlet ve kamu sektörü alacak. Hiçbir şey kötüye gidemez. Planın toplumsal etkisi ne olacak? Planın yazarları bunu da anlatıyor:

“(10 yıllık) Toplumsal Etki Analizi: 1 milyon iş yaratılacak (250 bin doğrudan, 750 bin dolaylı), Gazze’nin 2022’deki 2,7 milyar dolarlık yıllık GSYİH’si 11 kat artacak (200 milyar dolarlık kümülatif GSYİH üretilecek), 13 bin yeni hastane yatağı, %100 barınma, çocukların %85 oranında eğitime katılımı sağlanacak, Gazze’nin değeri 300 milyar doların üzerine çıkacak (bugün için 0 dolar).”

Dolayısıyla bugün, Gazze 0 dolar değerinde. Ne sebeple? Ancak gördüğünüz üzere bu mükemmel bir yatırım varlığı. Boş bir sayfa en radikal biçimlerde yeniden yazılabilir. Karlar yatırımcı beklentilerini kanıtlar düzeyde. Çünkü belgeye göre:

“Finansal ROI (10 yıllık yatırım getirisi): varlıklar için 324 milyar dolar, vergilerden 37 milyar dolar (yatırımcı ülkelerdeki şirketlerin 185 milyar dolarlık gelirlerine oranla), 24 milyar dolar doğrudan gelir (Toplam: 100 milyar dolarlık yatırımdan 385 milyar dolar yatırım getirisi). Tröstün yıllık geliri 10. Yılda 4,5 milyar doları aşacak.”

Dikkatinizi çekmek isterim: Tüm bunlar belgeden alınmış paragraflar. Hepsi samimi ve gizli bir gündem taşımıyor. Doğal olarak, projeleri için ek sermaye arayan tüm yatırımcılar kar imkanlarını olabildikçe toz pembe düşünüyor. Bu türden bir süper getiri ancak politika yapıcıların tam bir istikrarı güvence altına alabilmesiyle mümkün olabilir. Dolayısıyla Netanyahu hükümetinin gaza basması ve oldu bittiye getirmesi gerekiyor. Bu yüzden Gazze şehri şu an yıkılıyor. Sakinleri ile birlikte. İnsan sosyolog Joseph Schumpeter ve onun “yaratıcı yıkım” kavramını düşünmeden duramıyor. Bu bir “yerleşimci sömürgeciliği” örneği: yabancı yerleşimciler hali hazırda iskan edilmiş bir alana geliyor. Onlara yer açmak için, meşru sakinleri ise ya uzaklaştırılıyor ya da öldürülüyor.

Bu tarihte ilk kez gerçekleşmiyor. Ancak böyle bir yerleşimci sömürgeciliği bugüne kadar kapımızın önüne hiç bu kadar fazla yaklaşmamıştı. Bir de bunlar son derece insani ve sözde aydınlanmış postmodern çağımızda yaşanıyor.

DÜNYA DÜZENİNİ HEDEF ALAN SALDIRI

Belgelenen projenin aşırı absürt ve her türden insaniyete aykırılığı sebebiyle başarısız olacağını düşünen varsa yanılıyor. Gazze Şeridinin özelleştirilmesi şirketler ve varlık yöneticilerinin devasa gaspının öncüsü. Mülk hakları ve toprak yasaları radikal olarak dönüştürülüyor. Devlet garantili özel mülkler “tokenize etme” olarak bilinen tamamen yeni bir sahiplik biçimine devrediliyor.

Tamamen yeni bir dijital gözetim sistemi Gazze Özel Ekonomik Bölgesinde deneniyor. Belgenin dolaylı diliyle bu deneme şu şekilde anlatılıyor:

“Kimlik temelli bir dijital sistem ya da dijital kimlik sistemi, bir kişinin ya da varlığın online ve dijital etkileşimleri için özgün bir dijital profilin yaratılması, depolanması ve doğrulanmasında kullanılacak. Merkezsizleştirilmiş Tespit Ediciler (DID) ve Doğrulanabilir Ehliyetler (VC) fiziki belge olmadan güvenli işlemler, dijital hizmetlere erişimler ve uzaktan doğrulama sağlayacak. Faydaları arasında kolaylık, gelişmiş güvenlik, kişisel verilerin kontrolü ve sahteciliğe karşı önlemler ile hükümetler ve organizasyonlar için geliştirilmiş süreçler olacak.”

Mükemmel! Kimliklerimizin böyle güzelce belirlenecek olması ne kadar iyi!

İroni bir tarafa: Proje Hindistan, Arap Dünyası ve Avrupa’yı birbirine bağlamaya niyetli jeopolitik bir çerçeveye yerleştiriliyor. Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik koridorundan ya da kısa adıyla IMEC’den bahsediyoruz. Çin’in egemen olduğu İpek yolunun batılı rakibi. Hindistan’dan gelecek ürünler Arap yarımadasına getirilecek, buradan da Akdeniz kıyılarına kara yoluyla ulaştırılacak. Bunun için tek eksik, batılı şirketlere sırtını dönme ihtimali ya da liman tesislerinin ve çalışma şartlarının belirlenmesinde söz sahibi olabilecek egemen bir devlet tarafından kontrol edilmeyecek,  gerçekten dev boyutlu modern bir Akdeniz limanı. Özelleştirilmiş Gazze Ekonomik Bölgesi bunun için en uygun proje!

Buna uygun olarak da belgeler Gazze’nin ideal ticaret merkezi olduğuna dikkat çekiyor. IMEC henüz 2023 yılında Hindistan, ABD, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, AB, Fransa, İtalya ve Almanya tarafından kuruldu. Kurulacak ulaşım rotaları çoktan belirlendi ve resmi bir harita İsrail’in Hayfa kentini olası bir liman olarak gösteriyor fakat başka bir rota ise Gazze Şeridinde bitiyor. Ne tesadüf.

BU BİR HATA DEĞİL

Gazze Özel Bölgesi planı insanlıktan nasibini almamış, aklını yitirmiş yatırımcı özentilerinin garip hayal dünyasından ortaya çıkmadı.

Dünya düzenini, kamu kontrolü ve hesap verilebilirlikten daha fazla sermaye iktidarına yöneltme hedefiyle radikal bir dönüştürme girişimi. Kamu alanlarının ortadan kaldırılarak özelleştirilmiş, tamamen dijital biçimde gözetilen ve yönetilen alanlar yaratma girişimi tüm dünyada giderek artıyor. Gazze için düşünülen özelleştirme planları bugün süper zenginlerin uluslararası varlık yöneticilerinin özellikle vahşi bir provokasyonunu temsil ediyor. Eğer bu provokasyon küresel kamuoyu tarafından bir dirençle karşılaşmadan sindirilirse, sonraki aşamada tüm ülkeler namlunun ucunda olacak. Serum yöntemi bizi acı gerçeğe alıştıracak. Dolayısıyla bu çirkin hakikatin küçük lokmalarının ortaya çıkışı, kamuoyunu daha büyük bir saldırıya karşı pasifleştirecek.

IMEC Protokolünü imzalayan devletler Gazze Özel Ekonomik Bölgesinin kendilerine modern ötesi bir altyapıyı karşılıksız sunmasından son derece hoşnut olacak. En üst düzey yetkililerin Gazze’de özel ekonomik bölge yaratılması planına sadık olduğuna hiç şüphe yok. Bu deliliğin gerçekten uygulanabilir olup olmadığı ise başka bir mesele. Bu proje başarısız da olabilir çünkü yeterince para yatırılmadı. İnşası sürerken başarısız olabilir çünkü konsorsiyum dağılabilir. Ya da maliyet tahmini yanlış çıkabilir. Bu proje Suudilerin özel Neom şehir projesi ile yakından bağlantılı. Ancak Neom hedeflenenden korkunç derecede uzak bir durumda. Başarısızlığın eşiğinde. Komşu ülkeler ülkeden ayrılmak isteyen Filistinlileri kabul etmeyebilir.

Arap şeyhliklerinin halkları İsrail ve Gazze’deki soykırımına karşı son derece öfkeli Batılı istihbarat akanları Arap despotları kendi halklarına karşı korumaya devam edebilir mi? Türkiye lideri Erdoğan bu planlara dahil edilmediği için ayrıca IMEC’e öfkeli ve rakip bir ittifak kurmak isteyebilir. İpek Yoluna yanıt olarak geliştirilen IMEC kendisini uzun vadede gerçekleştirebilir mi? Tüm bunlar yatırımcıların heveslerini kaçırabilecek sorular.

Peki ya bizim Filistin halkı ile dayanışmamız? Filistinlilere yönelik saldırılar nihai olarak hepimize yönelik. İnsanlık tahayyülümüze, karşılıklı saygı çizgimize yönelik bir saldırı. Eğer Gazze ortadan kalkarsa, sonucunda insan haklarımız da ortadan kalkacaktır.

*globalresearch.ca 

Çeviren: Yusuf Tuna Koç