Google Play Store
App Store

“Neden sadece biz hemşireler tutukluyuz? Neden hastane sahipleri tutuklanmıyor?”

Sorular, Yenidoğan çetesi adı verilen sanıkların yargılandığı davada ifade veren hemşire Hakan Doğukan Taşçı’ya ait.

İlk duruşmadan itibaren usul tartışmalarının yapıldığı davada mahkeme, baroların ve siyasi partilerin katılma taleplerini reddetti. Kararda, müdahillik talebi reddedilenlerin, “suçtan doğrudan zarar görmediği” ifade edildi.

Zarar görmediği düşünülenler arasında, ikiz bebekler Esila ve Doruk da var.

Bebeklerin annesi, 8 Mayıs 2020’de Keşan Devlet Hastanesi’ne başvurdu, buradan Reyap Hastanesine sevk edildi. Ertesi gün Doruk ve Esila doğdu. Doktorlar, bebeklerin durumunun riskli olduğunu ve yaşama ihtimalinin düşük olduğunu, yoğum bakımda kalacaklarını söylediler.

Ailenin katılma talebi dilekçesine göre, bebekler şunları yaşadı:“Yoğun bakımdan gönderilen fotoğraflardan ailesi, Esila’nın boynunda ve kasık bölgesinde delikler, Doruk’un kolunda morluklar bulunduğunu fark etti. Bunun ‘kateter uygulaması’ sonucu ya da ilaç etkisi olduğunu söylediler. Ailesi hastaneye her gittiğinde bebeklerden Doruk’un durumunun kötü olduğunu, ‘Zamanla düzelir, Allah bilir, dua edelim’ gibi sözler söylediler. Doğumdan 3 ay sonra Dr. S.Y., aileye Doruk’un parmaklarını kaybettiği söyledi, ‘ilaç verdik kolu kaybetmemek için parmakları feda ettik’ dedi.

Birkaç gün sonra aile hastaneden arandı, Esila’nın ameliyat olması gerektiği, ağızdan beslenemediği, midesine balon yerleştirip tedavisine böyle devam edileceği söylendi. Bu ameliyat için aileden 5 bin lira alındı, makbuz verilmedi. Ardından aile Doruk için arandı, gözüne yapılacak işlem için yine 5 bin lira istendi, yine makbuz verilmedi.

Bir süre sonra aileden bu kez de başka bir muayene için 3,5-4 bin lira ücret elden alındı, evet, yine makbuz yok.

Bir hafta geçtikten sonra aile tekrar arandı ‘Esila için kalp doktoru getirdik, tedavi ettik, 3 bin TL civarı para vermeniz gerekiyor’ dendi. Para yine elden alındı, yine makbuz verilmedi.

Devam eden süreçte, Esila’nın kollarının ve bacaklarının ‘kuvözde yatmaktan dolayı’ kırıldığı söylendi. İlerleyen zamanlarda da Elisa’nın ağlamaktan dolayı midedeki balonun yırtıldığı ve midede fıtık oluştuğu, fıtığın çözümünün ameliyat olduğu söylendi ve evet, yine 5 bin lira istendi. Ameliyatlar “fix menü”, hepsi 5 bin lira…

Bu arada aileye 12 bin liralık oksijen tüpü satıldı, evde bakım için. Doruk’un babası oksijen tüpünü alınca doktor S.Y. ‘Biraz kilo alsın, ciğerleri oluşsun tüpe gerek kalmayacak’ dedi. Baba, doktorun bu açıklamasının üzerine oğlunun bir hastalığı var mı diye sorunca doktor S.Y. ‘Bilemem, Allah bilir, zamanla göreceğiz” cevabını verdi.”

Doruk’a teşhis, buradan sonra götürüldüğü Trakya Üniversitesi Nöroloji bölümünde konuldu. Şimdi ilaçla tedavisi sürüyor. Dilekçede, “Doruk ve Esila bebeklerin tedavi sürecinde sağlıksız koşullarda bırakıldıkları, yeterli bakım görmedikleri, beslenmedikleri, ömür boyu engelli yaşamalarına sebebiyet verildiği” belirtildi.

Doruk 3 ay, Esila 5 ay küvezde kaldı. Tüm bu “tedavi süreci” sonrasında, Doruk zihinsel ve bedensel engelli, Esila da görme engelli olarak taburcu edildi.

Ancak bu iki bebek davaya dahil edilmedi. Dolayısıyla bu vakada ortada bir ihmal ya da dolandırıcılık var mı, net olarak bilemeyeceğiz. Kesin olan, iki bebeğe aylarca teşhis dahi konmamış olması. Uygulanan tedavinin akıbetiyle ilgili değerlendirmeyi de, dosyadaki diğer bebeklerin maruz kaldıklarından çıkarabiliriz.

Ailenin avukatlarından Gökmen Yeşil olup biteni, “Ailelerin, baroların ve toplumsal dava avukatlarının dahil edilmediği dava boşluğa sürükleniyor” diye değerlendirdi.

Kamuoyu olarak beklentimiz, baştaki sanık hemşirenin de değindiği gibi tüm sorumluların, Doruk ve Esila bebekler de dahil tüm “zarar gören” vakalardan sorumlu tutulması.