Google Play Store
App Store

Demokrasinin en ileri noktasına, hoş geldiniz. Burası tam da orası, demokrasilerin ölmek için geldiği, diğer demokrasilerden uzakta, kimsesiz, başıboş, kurak ve çorak bir nokta. Bulunduğunuz noktada her şeyinizle otoritenin boyunduruğu altındasınız. Söyleyeceğiniz her söz, düşünebileceğiniz her fikir, yazabileceğiniz her satır günü geldiğinde aleyhinize kullanılmak üzere size geri dönecektir. Demokrasinin son günlerini yatağında geçirdiği bu sınır beyliğinde her gün başka bir sıkıntı yaşanmaktadır. Sebebi ise büyük ihtimalle biz değiliz, sizsiniz. Bu noktadan ilerisinde, eleştiri, bela okumak, yıllar önce bir yerlerde bulunmak, aleyhinize itinayla cımbızlanacaktır. Sizlere özel tanınan bu ayrıcalıklar silsilesinden biz otorite olarak tabii ki azadeyiz. Biz ne dersek diyelim, kimlere ne istedilerse vermiş olalım, bizi bağlamaz. Bizim bu dünyada hiçbir kusurumuz yoktur. Zaten varsa da çözüm belli: Allah affetsin, millet affetsin deriz, günahımızı çıkarırız, davamıza bakarız. Dava derken çok da bir şey beklemeyin. Nepotizmin, eş dost, çaycı, şoför, akraba kayırmanın, memleketin her metrekare toprağından, suyundan, ağacından hortumla rant çekmenin, illegal yapılarla kol kola, halay çekmenin davamız olduğunu bilmeyen yoktur. Sizin içinse dava, düz dava anlamına geliyor tabii. Bildiğimiz mahkemelerde özel seçilmiş savcılar, hakimler ve işini bilen bilirkişiler (aslında çok da fazla bilirkişi kullanmıyoruz, gününde bir bilirkişi birçok partiyi paketlemeye yetiyor) sayesinde sizi de en kısa sürede parmaklıkların arkasında görmeyi ve sesinizi kısmayı hedefliyoruz…

Öyle yapılan her şeyin yanlışını göstermekle bu ülke ileri gitmez. İleri dediğimiz de ülke dediğimiz de aslında sadece ceplerimiz ve koltuk sevdamız. Bir itirazınız mı var? Talebiniz alındı, suçunuz en kısa sürede oluşturulacaktır. Biraz sabredin, hatta sabretmenize bile gerek yok, konuşmanız bittiği an hakkınıza özelleştirilmiş soruşturmanız tarafınıza iletilecektir.

Söylenenin suçluluğu bizim için esastır. Söyletene bakmaya ise hiç gerek yok, zaten bakamazsınız, göremezsiniz, duyamazsınız. Bu konuda içinizi rahat tutmak adına internet erişimine engel, basınınıza haber yasağı getirmek için canla başla çalışıyoruz. Aslında tek çalıştığımız şey cebimiz ve koltuklarımız değilmiş gördüğünüz gibi. Sabahtan akşama sizi paketlemek için çalışıyoruz. Çalışmıyor diyemezsiniz. Her şey ortada…

Her şey ortada. Bizim otorite nüdist olduğu için çıplaklık da bizim için bir dert değil. Bu durumun sağlamasını mesela geçtiğimiz yıllardaki çeşitli olaylarda herhangi bir istifa gelmemesinden ya da sorumluların ısrarla bulunmak istememesinden de anlayabilirdiniz ama gördüğümüz kadarıyla hala mevzuya uyanmadınız. Eee, hazır siz böyle kuzu gibi uyurken dayanamadık, çok güzel uyuyordunuz, biz de evinize kadar gelip elinizdeki tüm özgürlükleri tek tek paketledik. O kadar özgürlük de evde fazla yani. Hani oda oda paranız olsa, o ayrı. Hem şimdi daha az özgürlükle eviniz daha derli toplu, demokrasimiz daha da ileri, cepleriniz doğduğunuz günkü kadar boş. Vicdanlarımız daha da rahat.  O kadar deprem oldu aç kalmadınız, açıkta kalmadınız, çadırda da olsa, konteynırda da olsa bir şekilde başınızı sokabilecek bir yeriniz oldu. Ola ki bu durumdan rahatsızsınız ve kendinizi ifade etmek istiyorsunuz. Peki bu durumda bile başınızı sokacak bir çatınız olduğunu bilmek hala mı güven vermiyor size sevgili halkımız? Hayaldi gerçek oldu, gerçekti sürreel oldu. 2025 yılında 11 yeni cezaevinin daha inşasına başlanacak. Cezaevleri için 2025’te 1,2 milyar TL, 2027 yılı sonuna kadar ise 23,5 milyar TL kullanılacak. Bu kadar parayı ya da Audi sevdalı başka bir değerli bir kurumumuzun bütçesinden bir miktarı sizlere daha iyi yaşam şartları sağlamak için de harcayabilirdik ama o zaman da bizim yaşam kalitemizi kim koruyacak, değil mi? Siz yine de bize bunca yıldır olduğu gibi güvenmeye devam edin. Yarın daha iyi olacak, Bundan sonraki yaşamınızda villalarda, kirlenmemiş derelerin kenarlarında, cennet bahçelerinde yaşamınızı sürdüreceksiniz. Umutmayın herkes bizi kıskanıyor, o yüzden biz de sizi kıskanıyoruz. Fazla sağda solda dolaşmayın, sağa sola bakmayın, fazla sesiniz çıkmasın. Çünkü kıskançlığımız ünlü halk kahramanımız Riza Zorrak Efendi’nin ülkemize kazancının bir bölümüyle Ay’ı satın almak istediği eski eşinin bir şarkı sözünde de dediği gibi: Sevdik mi tam severiz, sildik mi bir kalemde.

En yakın deprem, yangın, çığ ve bilimum afet ve felakette, ya da yağmurda ya da düz yolda yürürken karşılaşmak dileklerimizle. Sizi seven biz.