Google Play Store
App Store

Kamuya açık, resmi ya da özel çok katlı binalarda yangın alarmı sistemleri vardır. En başta da bir yangın vukuunda hemen basılıp alarm zillerini çaldıracak ve insanların kendilerini kurtarabilmesi için zaman sağlamaya yönelik, oraya buraya “alarm düğmeleri” monte edilmiştir.

“Tehlike anında camı kırıp basın” ibresi yer alır üzerinde. Hayat kurtarır. Antidemokratik baskıcı rejimlerin de bu tür savunma mekanizmaları mevcuttur.

Tehlike anında başvuracakları başlıca yöntem, “çatışma ya da çatışma ihtimali, mümkünse savaş ya da savaş ihtimali”dir. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde faşizan yönetimlerin sıkça tevessül ettikleri bu yöntemin çok bilinen klişe bir şifresi de vardır: “M.B.B.H.Z.D.F.İ.D.Ş.G.”

Açılımı şudur: “Milletçe Birlik ve Beraberliğe Her Zamankinden Daha Fazla İhtiyaç Duyduğumuz Şu Günlerde”

Bunu, özellikle darbe dönemlerinde ve onların haricindeki sağcı iktidarların (sol ne zaman iktidar oldu ki zaten?) ağzından o kadar çok duymuşluğumuz vardır ki.

İşler sarpa sardığında (sağcılar ne zaman sardırmadılar ki zaten?); Her şeyi berbat ettiklerinde, örneğin bugünkü gibi nüfusun ezici bir çoğunluğunu açlığa ve sefalete sürüklediklerinde, paramızı pul ettiklerinde, ses çıkaranı, itiraz edeni, örgütleneni derhal zindana göndermeye başladıklarında, tarımı, eğitimi bir enkaza, sağlığı bir milli felakete dönüştürdüklerinde, dış politikada ülkenin önüne gelenin horladığı itip kaktığı bir konuma getirdiklerinde, yabancı ülke temsilcilerinin gelip “Al şu üç beş Euro’yu benim çöpümü sana yığayım, al şu üç beş doları bütün sığınmacılarla sen uğraş” demeye başladıklarında, bu “alarm düğmesinin” zamanı gelmiş demektir.

En etkilisi de “Mehmetçik cephede bu vatan için hayatını tehlikeye atarken, içeride bunları konuşmanın zamanı mı? Birlik ve beraberlik içinde olmalıyız. Kesin sesinizi. Ben ne diyorsam itaat edin. Grev yapmayın. Yürüyüş ve gösteriye kalkışmayın. İnternete bile girmeyin. Benim verdiğim bilgilerle yetinin. Gerisini merak bile etmeyin” moduna giriverirler.

YENİ TEZAHÜR RİSKİ

2002’den beri bu memleketi yöneten AKP ne zaman terk etti ki bu anlayışı, diyebilirsiniz. Haklı da olursunuz.

Bugün yine bu tehlikeli davranış biçiminin ve utanmazca refleksin yeni bir tezahürüne şahit olma riskiyle karşı karşıyayız.

13 yıldır başta ABD ve İngiltere batılı emperyalist egemenlerin ve bölge jandarması haydut devlet İsrail’in yedeğinde, onların yazdıkları senaryonun hayata geçirilmesi için canla başla çalışan, bu uğurda yüzlerce memleket evladının bayrağa sarılı tabutlarını karşılamak zorunda kaldığımız Suriye iç savaşı yeni bir aşamaya gelmiş bulunuyor.

Onlara sorsanız “Beşar gitti. Artık Bitti” diyecekleri kan ve kâbus filminin, ikinci serisi yeni başlıyor.

Erdoğan rejiminin, bu ikinci seriye, yukarıda anlattığım “İçeriyi unutturmak için bir can simidi lazım” anlayışı içinde iştahla sarılacağına dair bahse girebilirsiniz.

Bu uğurda, mevcut askeri kayıplar listesine yenilerini eklemekten, yeni bir savaş nedeniyle zaten eksilere düşmüş milli kaynaklarımızdan trilyonlarca TL daha harcamaktan, mevcut durumda bile bir karabasana dönüşmüş olan sığınmacı yükünü birkaç milyon daha şişirmekten çekinmeyeceklerinden emin olabilirsiniz.

Yeter ki, “iktidar ve koltuk” ellerinden gitmesin.

Suriye’deki yeni durumun ve endişe verici gerçekliğin, Recep Erdoğan ve şürekâsı ile onların devamından beslenen bir avuç tufeyli tayfası için “can simidi” olmasına izin vermemeliyiz.

ACİL ÖNEM TAŞIYOR

Bu anlamda, Türkiye’de demokrasiden ve barıştan, komşuların toprak bütünlüğüne saygı duymaktan, emperyalizme karşı mücadeleden, ABD-İsrail azgınlığına ve onlara payanda olanlara karşı durmaktan yana olan herkesin sesini yükseltmesi şarttır. Şart olmanın da ötesinde acil bir önem taşımaktadır.

Ülkenin ana muhalefet partisi, şu ana kadar durumun (hem içeride hem de dışarıda) vahametini tam olarak kavramamış görüntüsüyle endişe vermektedir. Her ne kadar CHP Genel Başkanı Özgür Özel, geçmişteki hataları hatırlatarak bugün de bunların tekrarlanmaması için cılız uyarılar yapıyorsa da, bugünkü durumun “zaten bir ayağı fena halde çukurda” sayılan iktidarın koltuğa tutunabilmek adına “can simidi” olarak değerlendirilmesine izin vermemelidir.

Ancak, ana muhalefetin 31 Mart sonrasında bizzat kendisini “can simidi–tahliye ipi” haline getiren ve talihsiz bir “normalleşme-yumuşama – sıkılı yumrukları gevşetme” macerasının kötü sonuçlarını bile analiz edemediğini görmek halkı kaygılandırmaktadır.

Sürekli olarak “Anket de anket, anket de anket, anket de anket” diyen Sayın Özel’in, iktidarın yitirdiği gücünü geri topladığı ve CHP’nin “47 sene sonra 31 Mart 2023’te yeniden topladığı gücünü artık yitirdiği” gerçeğini bilmiyor olmasına ihtimal vermiyorum.

Çare; bütün demokrasi güçlerini toparlayıp, yıkılmaya yüz tutmuş bu rejimin, ömrünü uzatabilmek için “yangın alarmı düğmesine basıp, milleti kendi çevresinde toplamaya kalkışma” hamlesini boşa çıkaracak bir mücadele içine girmesidir.

Bugün grev yasaklayanlar, yarın TV yayını, gazete yayını, internet paylaşımı yasaklamaya gittiklerinde vakit geç olabilir.

Dayanışma, mücadele, birlik içinde ve uyanık olmanın zamanıdır.