Google Play Store
App Store
Suriye’de Orta Çağ’a açılan kapı

Politika Kolektifi

Suriye’de iç savaş dengeleri, cihatçıların İdlib sınırlarından Halep’e, Hama ve Humus’tan şimdi Şam’a ilerledikleri hızlı genişleme ile derinden sarsıldı. Esad’ın ayakta kalmasının her geçen an daha zorlaştığı bu beklenmedik gelişme, bölge için de daha karanlık yeni bir dönemin kapısını aralayacak.

Suriye, ABD’nin Ortadoğu üzerindeki hakimiyetini pekiştirmek üzere geliştirdiği Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında, bölgenin etnik ve mezhepsel temelde parçalanma politikasına bağlı olarak iç savaşa sürüklendi.

Afganistan işgalinden Irak’a uzanan müdahalenin bir parçası olarak kışkırtılan bu iç savaş, İran’ı kuşatarak “Şii hilali” olarak ifade edilen direniş eksenini kırma hedefinin de bir parçasıydı.

Rusya’nın ve İran’ın da destekleriyle rejim on üç yılı bulan iç savaş boyunca ayakta kalmayı başardı. Fiilen üçe bölünmekle birlikte, önemli bir alanın kontrolünün Suriye rejiminin kontrolünde kaldığı denge, HTŞ’nin son saldırılarıyla birlikte şaşırtıcı bir hızla dağıldı.

Bunun en önemli nedenlerinden birisi Rusya ve İran’ın da savunma hattında etkin bir güç olmaktan çıkması oldu. Ukrayna’da açılan savaş cephesinden ve İsrail’in İran’ı kuşatmaya yönelen saldırı hattına ABD emperyalizminin merkezinde olduğu bu müdahale zincirinin bir ucu da HTŞ aracılığıyla Suriye’ye uzatılarak, bu sonucu ulaşıldı.

Suriye artık rejimin dar bir alana sıkışarak inisiyatifini kaybettiği, cihatçıların merkezine yerleştiği bir geçiş sürecinde, Kürtlerin fiili özerk yönetiminin kalıcılaştırılmaya çalışıldığı bir siyasi geçiş mücadelesine sahne olacak. Büyük Ortadoğu Projesi, bu hamleyle şimdi İsrail’in merkezinde olduğu yeni bir evresiyle karşımıza çıkıyor.

ABD’nin başına 10 milyon dolar koyduğu HTŞ’nin lideri Ebu Muhammed el-Colani, cübbeleri ve sarıkları çıkarıp yenilediği imajıyla Batı medyasında “ılımlı cihatçı” olarak vitrine çıkarılıyor. IŞİD ve El-Kaide kalıntısı cihatçı bir katilden bir “özgürlük savaşçısı” ve “demokrat” yaratma yarışı içinde, Suriye 21.yüzyılda yeni bir Orta Çağ karanlığına kapı aralıyor.

Türkiye’de bu cihatçılarla ittifakı üzerinden Suriye ve bölgede daha etkin bir güç olmanın yeni hesapları içinde. Mezhepçi bir motivasyonla dahil oldukları iç savaşta, şimdi Şam’ın düşme ihtimalinden duydukları heyecanları gizlenmiyor.

BOP Eş Başkanlığı göreviyle iktidara taşınmış siyasal İslamcı rejim için açılan bu yeni kapı, içerde de iktidarını sürdürmek için bulunmaz bir fırsat olarak görülüyor. Bunun için ABD’nin bu yeni Ortadoğu düzeninde bir rol üstlenilmeye çalışılıyor.

ABD ve İsrail hattına dizilmiş politikalarını perdelemek üzere şimdi mehter marşları eşliğinde, cihatçı çetelerin kirli ellerinde Halep’e çekilen “bayraklarla” ve Tel Rıfat gibi kimi noktalar üzerinden Kürt özerk alanlarının fethine dayanan gösterilerin hiçbir anlamı olmadığı ortada. İçerde gücünü tüketmiş rejim, Suriye’de SMO üzerinden belli bir inisiyatif almaya çalışsa da böyle bir oyun kurucu aktör olma özelliğine sahip olmadığı da ortada. HTŞ’nin Türkiye’den daha çok, ABD ve Batılı güçlerin desteğini alarak, Suriye’nin bütününde etkin olmaya yönelik bir strateji ile hareket etmesi bunun göstergelerinden birisi. Öte yandan, HTŞ ile YPG arasındaki uyumla birlikte, ABD’nin Kürt özerk alanına ilişkin net tutumu da bir başka AKP ve MHP’nin -kabul etmek zorunda kalacağı- bir başka açmazı.

AKP ve MHP, ABD’nin desteğini almak için onun koyduğu bütün bu sınırları kabul ederek, oyunda kendine yer açmaya çalışıyor. Son dönemde Kürt kardeşliği üzerinden ileri sürülen açılımlar da bu arayışın bir ifadesinden başka bir şey değil.

***

Kimin hesabı ne kadar tutacak, Suriye toprakları hangi renkler arasında paylaşılacak herkes bunu bir süre daha bir film izler gibi izleyerek sonucu görecek…

Ama sonuç da belki herkes kendi hesabına kazanım yazsa da sonunda etnik ve mezhepsel temelde bölünmüş coğrafya, sonrasında da bitmez bilmez çatışmalarının harlamaya devam edecek.

Bu da şimdilerde söylendiği üzere Ortadoğu’da bir kardeşlik zemininin değil, Türkiye’yi her geçen gün daha içine alacak ateş çemberinde, ayrışmaların derinleşmesi anlamına gelecektir.  Bütün bu yaşananlardan sonra Büyük Ortadoğu Projesi neydi diye sorulursa, son sahnesi Suriye’de kurulan, Basra’nın harap edilme projesiydi…  Bölgenin etnik ve mezhepsel olarak parçalara ayrılarak sonu gelmeyecek savaşlar içinde Amerikan çıkarlarının daimi kılınması… Türkiye bu ateş çemberinin ortasına atılırken, sınırlarımızda CIA tezgahlarında yetiştirilmiş cihatçılara teslim edilerek, adeta geleceğimize mayın döşeniyor. Bu açılan yeni Orta Çağ kapısından ülkemizi çıkarmak ise, şimdi mezhepçilikle bir kez daha kanı kaynayan çürümüş rejime son vermekten başlayacak.