Google Play Store
App Store
Suriye’nin geleceği nasıl şekillenecek?

Yusuf Tuna Koç

Geçtiğimiz hafta İdlib’den Şam’a doğru harekete geçen HTŞ liderliğindeki cihatçı gruplar, Esad ailesinin ülkeden gidişi ile hiçbir zorluk yaşamadan başkenti aldı. Esad’ın başbakanı dahil olmak üzere tüm bürokratları, HTŞ ile bir geçiş hükümeti için anlaşmaya hazır olduklarını söyledi. HTŞ, örgütün önde gelen liderlerinden Muhammed el Beşir’in geçiş sürecinin başbakanı olacağını söyledi.

El Nusra’dan kopan, ABD ve Türkiye’nin yıllardır terör listesinde bulunan HTŞ’nin Şam’a girişi ile birlikte batı ve Türkiye medyasının gözünde demokrasi kahramanlarına dönüştüler. Geçmişte IŞİD için savaşmış HTŞ lideri Golani, Zelenski’nin tulumlarını giyince kendisine devrimcilik payesi veren CNN’e batının duymak istediği her şeyi söyledi. Amerikan kameralarına insanların yaşamlarına saygı duyacağız diye seslenen HTŞ lideri, hemen birkaç gün sonra ise ülkede şerri hukuka geçileceğini duyurdu.

Şam’da tüm bunlar yaşanırken, İsrail de 1967’den beri fiilen işgal altında tuttuğu Golan tepelerinden Şam’ın 25 kilometre yakınına kadar ilerledi. Filistin’de soykırım sürerken özellikle demir kubbeyi hedef alan saldırılar için de stratejik öneme sahip bölgeyi ele geçiren İsrail ordusunun buradan çıkmak gibi bir niyeti olmadığı gibi, şimdi Şam’da oturan “demokrasi havarilerinin” de İsrail’in işgaline bir itirazı olmadı. Neticede, 7 Ekim’den sonra İsrail’in Gazze’de başlattığı soykırım operasyonunu genişleterek  Lübnan’ın güneyinde Hizbullah’ı ve lider kadrolarını hedef alması, Suriye’nin Filistin direnişine giden ikmal yollarını bombalaması ve İran’la doğrudan bir çatışma sürecine girmesi, Suriye’de yaşanan süreci hızlandırdı. Bugün Esad hükümetinin düşüşü ve İsrail’in ülkedeki varlığını artırması ile birlikte Filistin’deki direniş de en önemli destek hatlarından birini kaybederken, Golani de bu zaferi kendilerine altın tepside sunan İsrail’e karşı herhangi bir açıklamada bulunmadı.

Türkiye’de ise AKP-MHP iktidarı Esad’ın düşüşünü hem bir bayram hem de kendilerine atfettikleri bir zafer olarak kutluyorlar. MİT başkanı İbrahim Kalın’ın Emevi camisinde namaz kılıp Golani ve el Beşir ile görüşmesi, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın şeriat açıklamaları yapan HTŞ ile ilgili olarak “Dışarıdan ‘örgüt’ diye nitelendirip bir köşeye atacağınız bir şey değil. Bunlar, İdlib’de yürüttükleri faaliyetlerin aynısını hızlıca Şam’a taşıdılar” sözleriyle desteklemesi ve hatta Batı’dan destek istemesi de iktidarın bu sürecin merkezine yerleşme arzusunu açıkça ortaya koyar nitelikte. Ancak Türkiye’nin esas hamilik ettiği Suriye Milli Ordusunun bu sürecin merkezinde olmaması, HTŞ’nin körfez ülkeleri ile yakın ilişkileri ve tabii ABD ve diğer batı ülkelerinin Suriye’ye yönelik kendi gündemleri ve öncelikleri, tüm bu bayram havasının ardındaki soru işaretlerini de ortaya çıkarıyor.

Suriye’de bugün yaşananlar bir devrin sonu olarak nitelense de düşen rejimin yerine neyin geleceği henüz belli değil. Neredeyse 2011’den bu yana çok parçalı durumda olan Suriye’de birliğin nasıl sağlanacağı hala soru işareti. Şu an Rusya’nın bölgedeki en önemli müttefikini kaybetmesi, İran’ın direniş ekseninin geriletilmesi gibi sonuçlar, Amerikan emperyalizminin ülkeye dair hedefleri açısından önemli ilerlemeler olsa da Suriye’nin geleceğinin IŞİD eskisi HTŞ liderliğindeki 36 cihatçı örgüt ve SDG ile nasıl kurulacağı hala soru işareti. Suriye’nin geleceğinin siyasal olarak nasıl şekilleneceğini akademisyen Erhan Keleşoğlu ve yazar Faik Bulut ile konuştuk.

***

AKADEMİSYEN ERHAN KELEŞOĞLU: SURİYE’DE ESKİ ÖLSE DE YENİ DOĞAMADI

"Siyasal anlamda baktığımız zaman Suriyelilerin haricinde bölgesel ve uluslararası güçlerin etkin olduğu bir tablo var. Suriye’nin geleceği sadece Suriyeliler eliyle şekillenmeyecek gibi görünüyor, bölgesel ve uluslararası güçlerin de dahli olduğu için onların da eliyle Suriye’deki siyasal gelişmelerin şekillenmesi söz konusu olacak. HTŞ’nin önemli mevzi elde ettiğini görüyoruz..."

***

YAZAR FAİK BULUT: HTŞ’NİN ZAFERİ UZLAŞMA ANLAMINA GELMİYOR

"Şu an rejim değişti, kansız gibi görülen bir süreç ancak bugün rejim karşıtı güçler dediğimizde 36 farklı örgüt var. Bunlar içerisinde Türkiye’nin desteklediği SMO da var, tabii ki HTŞ kadar güçlü değil. Ancak bu 36 örgütün hepsinin aynı görüşte ve siyasi bağlantılara sahip olmadığını söylemek gerekir, hepsi de cihatçı değil. Bu örgütlerin bir kısmı batıcıdır, bir kısmı başka bir ülke tarafından desteklenmektedir..."