Google Play Store
App Store

Geleneksel muhafazakâr kitle, Diriliş Ertuğrul gibi yapımlarla yakalanırken, küresel kültüre entegre olmuş, Squid Game izleyen, genç muhafazakârları da kapsayacak içerik anlayışı geliştiriliyor. Tabii’nin prodüksiyonlu ama ideolojik tonu belirgin yapımları, tam da bu boşluğu doldurmak üzere tasarlanmış.

Tabii’nin misyonu ve muhafazakâr estetiğin yeniden inşası

Murat Tırpan - Dr., Okan Üniversitesi 

Tabii platformunun tanıtımlarında bu dijital platformun "temiz" ve "aile odaklı" içerikler sunma vaadiyle yola çıktığı belirtiliyordu. Burada temizlikten kastedilen şey yalnızca ahlaki bir ideal mi, yoksa belirli bir ideolojik çerçevenin inşası mıdır? Aslında Gassal dizisinde ölü bedenin yıkanması, fiziksel ve ruhsal bir arınmanın göstergesi olarak sunulurken, Tabii’nin genel içerik politikası da toplumu seküler unsurların "kirinden" arındırma misyonu üstlenmiyor mu? Bu, yalnızca politik ve kültürel değil, aynı zamanda psikanalitik bir dönüşüme işaret eder: Pis olanın temizlenmesi, Kristeva’nın "abject" kavramıyla ifade ettiği dışlama mekanizmasını çalıştırır. Seküler değerler, çürümüş, yozlaşmış ve kirli olarak resmedilirken, muhafazakâr anlatı makinesi bu kirliliği yıkayan bir "Gassal" işlevi görür. Ancak buradaki paradoks şudur: Bir şeyin temizlenebilmesi için önce kirlenmiş olması gerekir. Bu da iktidarın inşa etmeye çalıştığı anlatının ancak ve ancak "kirli öteki"nin varlığıyla sürdürülebileceğini gösterir.

Peki bu “abject”lerin temizlenmesi stratejisinin nasıl yürüdüğüne biraz odaklanalım. Son yıllarda Türk dizi sektörünün, özellikle devlet destekli projelerde, belirgin biçimde muhafazakâr bir çizgiye yöneldiğini teşhis etmek zor değil. AKP hükümeti, yıllardır kültürel iktidar olamamaktan şikâyet ederken, bu boşluğu doldurma çabasını daha sistematik bir şekilde yürütmeye başladı. "Biz iktidarız ama kültürel iktidar olamadık" söylemi, yalnızca bir yakınma değil, aynı zamanda stratejik bir hamlenin habercisiydi ve bu eksikliği gidermek adına, Türk Tv tarihinde görülmemiş bir şekilde muhafazakâr değerleri yücelten yapımların sayısı hızla arttı. TRT, Osmanlı ve İslam tarihini epik bir anlatıyla yeniden inşa eden büyük bütçeli Diriliş Ertuğrul, Payitaht Abdülhamid gibi dizilerle geniş kitlelere ulaştı. Bu diziler, tarihsel anlatıyı mitolojik ve milliyetçi-manevi öğelerle yeniden harmanlayarak, iktidarın ideolojisini popüler kültüre taşıyan araçlara dönüştü. Şimdi zamanın ruhuna uygun bir şekilde Tabii platformu ile bu eğilim dijital alana taşınıyor.

Bu yeni dijital hamle, seküler popüler kültürle doğrudan rekabet etmeyi hedefleyen bir kültürel mühendislik projesine işaret ediyor. Bir analizde AKP’nin kültür politikası, "öteki" olarak gördüğü seküler kesimin her popüler ürününe kendi alternatifini üretmek ve yavaş yavaş da Cihangir Cumhuriyeti örneğindeki gibi onlara doğrudan eleştiri yöneltmek şeklinde tanımlanıyor. Onların dergilerine karşı kendi tarih dergilerini, Onedio’ya karşı GZT’yi, Netflix’e karşı Tabii’yi konumlandırarak paralel bir medya düzeni kuruluyor ancak bu yalnızca bir karşıtlık kurma meselesi değil; aynı zamanda yeni nesil şehirli muhafazakârları elde tutma stratejisinin de bir parçası. Geleneksel muhafazakâr kitle, Diriliş Ertuğrul gibi yapımlarla yakalanırken, küresel kültüre entegre olmuş, Squid Game izleyen, sosyal medyayı aktif kullanan genç muhafazakârları da kapsayacak bir içerik anlayışı geliştiriliyor. Tabii’nin modern prodüksiyonlu ama ideolojik tonu belirgin yapımları, tam da bu boşluğu doldurmak üzere tasarlanmış gibi görünüyor. Böylece muhafazakârlık yalnızca nostaljik ve tarihsel bir anlatıya sıkışmıyor; aynı zamanda günümüz dijital kültürü içinde yeniden formatlanıyor.

Muhafazakârlık, son yıllarda dönüşen bir kimlik formu olarak artık belirli sabit kodlardan ziyade değişen pratikler ve yaşam tarzları üzerinden kendini var ediyor. KONDA’nın 2025 Hayat Tarzları araştırması, özellikle Muhafazakâr Modernler ve Dinî Muhafazakârlar olarak tanımlanan kümelerde, muhafazakârlığın sabit bir çekim merkezi olmaktan çıkıp esnekleştiğini ve bireysel tercihlerle harmanlanarak çeşitlendiğini gösteriyor. "Muhafazakâr Modernler" artık daha kentli, daha genç ve daha seküler pratikleri içselleştiren bir grup haline gelirken, "Dinî Muhafazakârlar" da artık taşrada değil, metropollerde yaşayan, gelir düzeyi artmış ve çocukları daha eğitimli bireylerden oluşan bir kümeye dönüşmüş durumda. Bu değişim, muhafazakârlığın kültürel alanda salt bir ideolojik sınır çizmekten çok, değişen toplumsal dinamiklere uyum sağlamak zorunda olduğunu gösteriyor. Artık muhafazakârlık, yalnızca bir inanç veya siyasal aidiyet meselesi olmaktan çıkıp, tüketim pratikleri, estetik tercihler ve bireysel yaşam tarzlarıyla şekillenen bir form alıyor.

Tam da bu noktada, Tabii platformu, muhafazakârlığın kendi içinde geçirdiği bu dönüşüme cevap vermek için pozisyonlanmış işlevsel bir araç olarak okunabilir. Geleneksel muhafazakâr anlatılar, taşraya, epik kahramanlıklara ve tarihsel mitolojilere dayalı olarak şekillenirken, yeni muhafazakâr kimlik kentli, bireyci ve daha küresel kodlarla şekillenen bir yapıya evriliyor. Bu yüzden Tabii, doğrudan eski model muhafazakârlığı yeniden üretmek yerine, küresel dijital kültürün estetiğine sahip ama ideolojik bağlamda muhafazakâr değerlere bağlı içeriklerle bir köprü kurmayı amaçlıyor. Netflix gibi platformlar karşısında sadece alternatif bir mecra oluşturmak değil, değişen muhafazakâr kitleyi elde tutmak esas hedef haline geliyor. Küresel kültüre aşina, sosyal medyada aktif, tüketim odaklı yeni muhafazakâr nesil için sert ideolojik kodlarla değil, “hissettiren” ama net bir ideolojik mesaj vermeyen bir içerik formu oluşturuluyor.

Bu strateji, AKP’nin yıllardır dile getirdiği “kültürel iktidar” sorununa dijital çağın dinamikleri içinde geliştirilmiş bir çözüm olarak görülebilir. AKP’nin kültür politikası seküler kültüre karşı bir alternatif yaratmanın ötesinde, kendi muhafazakâr kitlesini de koruyup dönüştürmeyi içeren bir mühendislik projesine evrilmiş durumda. KONDA verileri, muhafazakâr kimliğin içsel olarak farklı pratiklere bölündüğünü ve artık eski sert sınırlarla sürdürülemeyeceğini gösterirken, Tabii gibi platformlar da yeni nesil şehirli muhafazakârları elde tutacak kadar esnek ama hâlâ muhafazakâr tonunu koruyacak kadar kontrollü bir anlatı üretmeye çalışıyor. Bu, yalnızca seküler kültüre karşı bir karşıt üretme meselesi değil, muhafazakârlığın kendi içindeki kırılmaları yönetme çabası.

Bu meselenin pratikte dizilerin içerikleri, ideolojik ve sanatsal yaklaşımlarıyla nasıl işlediğine bir sonraki yazımızda daha detaylı bakacağız. Gassal’ın bir sahnesinde kahramanımızın cenazenin nasıl yıkanacağını tarif etmesi gibi bu ideolojik temizleme stratejilerini tarif etmeye çalışacağız.