Google Play Store
App Store

AKP iktidarı her seçim öncesi “kutuplaştırma” kozunu masaya sürer ve seçimi kazanır. Bu değerlendirme neredeyse muhalefet partilerinin ezberi olmuş durumda.

O yüzden hep birlikte “öteki mahalleye” seslenmek için seferber olunmuş durumda. Sürekli birbirini uyarıp “aman küstürmeyelim, aman yanlış anlaşılmayalım” diyen tedirgin bir muhalefet güruhu ortalıkta dolaşıp herkese hıza vermeye çalışıyor. Bu iş o kadar abartıldı ki siyasetin esası olan taraf olmakla, kutuplarda dolaşmak, kimlik siyaseti yapmak neredeyse aynı muamele görmeye başladı. Bunu yapanlar partilerin önde gelen isimleri olunca durum daha da vahim hale gelebiliyor.

KAFA KARIŞIKLIĞINA ÇOK İYİ GELİYOR!

Türkiye 2013 Haziran İsyanı'ndan bu yana neredeyse ikiye bölünmüş durumda. Ülkeyi 10 yıldan fazla süredir tarikat-cemaatlere teslim etmek isteyen, yandaş sermaye cennetine çeviren, yargı ve kollukla toplumsal muhalefeti kuşatan İslamcı otoriter bir rejime karşı olanların verdiği mücadeleye tanıklık ediyor. İnişli çıkışlı ve farklı yöntemlerle ilerleyen mücadelenin ana karakteri hiç değişmiyor. Devleti tüm yapılarıyla ele geçiren ve bir rejime dönüşen iktidar blokuna karşı durmak muhalefetin ana ve değişmez gündemi oldu.

Bugün geldiği nokta 31 Mart seçiminde de görüldü ki ülkenin yarısından fazlasını temsil ediyor. Bu toplamın bunca yıldır muhalefet partilerinin tüm başarısızlıklarına rağmen çözülmeden durabilmesinin yegane bir nedeni var o da Rejimin ülkeye diktiği elbiseyi giymeyi reddetmesidir.

Soruyu rejim üzerinden sormaya başlarsanız çok daha net bir fotoğrafla karşılaşırsınız. Halkın yaşadığı derin ekonomik, sosyal krizin, ülkenin içine sürüklendiği büyük karanlığın Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'yle yanı Saray rejimiyle ilişkisini kabul ediyor musunuz, etmiyor musunuz? Aslında mesele bu kadar basit ve yalın. Özetle “Rejimde sorun yok. Başa ben geçersem her şey düzelir” diyorsanız ayrı bir muhalefete, “ülkenin içinde bulunduğu ağır koşulların ana kaynağı rejim ve yürütücüleridir” diyorsanız daha başka bir muhalefete ve yönteme ihtiyaç duyarsınız. Bunun ikisinin aynı anda olmasının imkanı yok.

İKTİDARIN NETLİĞİ MUHALEFETTE YOK

Bugünlerde iktidar cephesinde farklılık arayanlardan geçilmiyor. Bahçeli mi kendi başına davranıyor, Erdoğan mı önün kesiyor diye saatlerce süren tartışmalarla televizyon ekranları işgal ediliyor. Oysa o cenahta işler çok net. Cumhur İttifakı rejimin devam etmesi bunun da Erdoğan eliyle gerçekleşmesi konusunda zerre tereddüt etmiyor. O kadar net ki bu konunun hayat bulması için anayasanın bile değişmesi gerektiğini savunuyorlar. Rejim konusunda o kadar kararlılar ki ne tek bir özeleştiri ya da “bu kısmını yanlış yaptık” gibi bir cümleyi duymadık. Ülke her anlamda yıkıldı, insanlar enkaz altında kaldı bunlar bildiğinden şaşmadı, şaşmıyor.

İktidarın bu netliğine rağmen muhalefetin “du bakalım ne olcak” tavrında zerre bir değişiklik yaşanmıyor. Bir tebessüm, bir tokalaşma muhalefetin kimyasını bozmaya yetiyor.

Esenyurt'a Mardin'e kayyum atanmasından hafta geçmemiş muhalefet partileri İstanbul ya da Ankara'nın ne olacağını konuşuyor. Hala rejimin geldiği noktaya dair kafalar karışık. Üstelik yurttaşın kafasını da karıştırmaya çalışıyorlar.

Bırakın bir şehre kayyum atamayı bu rejim daha kötülerini yapmadı mı? Barış masası dağılmadan yüzlerce siyasetçiyi hapse atıp binlerce yıla mahkum eden kim? Mühürsüz oylarla ülkenin rejiminin değiştirildiğini ne çabuk unuttuk. Seçim iptal edilmedi mi bu ülkede? 31 Mart 2019 İBB seçimlerinde sandığa giren üç oyun ikisini geçerli sayıp birini iptal ettiren kim?

Hala rejimden bir beklenti içinde olmanın anlamı var mı?

Bu ülke topraklarında iki kesim yaşıyor. Birinci kesimin içinde emeğiyle geçinen, çalıştığıyla kazandığıyla insanca yaşam beklentisi olan, adalet ve özgürlük isteyen, her türlü gericiliğe karşı duran, barış içinde yaşamayı esas alan milyonlar var. Aslında ülkenin yüzde 80'ini oluşturuyor.

İkinci kesimde ise yağmacı emek düşmanı sermaye gurupları, mafya, tarikat cemaatler, ikişer üçer maaşlı bürokratlar, AKP döneminde zenginleşen aileler var. Bu kesimin siyasi temsilcisi Cumhur İttifakı ve rejimin kendisidir.

Anketlerden sokak röportajlarına oradan 31 Mart seçimine kadar gördük ki halk durumun farkında. Asıl ilginç ve şaşırtıcı olan Meclis muhalefetinin bunca yaşanana hatta kayyuma rağmen kararını vermemiş olması, aynı cümlede birbirleriyle çelişen sözler ifade etmeye devam etmeleri.