Tarih ve bilimin ışığında deprem: Büyük felaket önlenebilirdi!
Bugün tarihi ve bilimi görmezden gelmenin ve kamucu müdahalelerin yetersizliğinin bedelini ödüyoruz. On binlerce insan bu yüzden öldü. Bunca acının, bu büyük felaketin asıl sebebi bu… Her şey biliniyordu, felaket göz göre göre geldi ve göz göre geç kalındı!
“Her şey biliniyordu. Büyük felaket göz göre göre geldi. Tarih ve bilim bugün için yol göstericidir. 1939 ve 1999 depremlerini yaşamış bir ülkede tartışılması gereken geçmişe dönüp o günlerin eksiklerini irdelemek değildir. 1939 ve 1999 depremlerinin tarih bilgisine sahip bir ülkede bilimin yol göstericiliğinde yeterli önlemlerin alınmamasının izahı yoktur. Bugün tarihi ve bilimi görmezden gelmenin ve kamucu müdahalelerin yetersizliğinin bedelini ödüyoruz.”
***
Tarih ve bilim bize 6 Şubat 2023 depreminin ardından yaşadığımız büyük felaketin ve derin acının önlenmesinin mümkün olduğunu gösteriyor. İnsan tarihe baktıkça daha da kahroluyor. Bugün sizi 20’inci yüzyılın ilk yarısına götüreceğim ve bugün yaşadığımız felakete ilişkin o günlerde yazılanları aktaracağım. Her şey söylenmiş, depremin öncesinde ve sonrasında yapılması gerekenler tek tek anlatılmış.
Yakın Türkiye tarihinin en büyük depremlerinden biri 84 yıl önce 27 Aralık 1939’da Erzincan’da meydana geldi. 7,8 şiddetindeki deprem sonucunda, Nazım Hikmet’in 2 Ocak 1940’ta Tan’da yayımlanan Kara Haber şiirinde “Yan yana sırt üstü yatan ölüler… Uyanıp kaçamadılar/kuş olup uçamadılar” diye tasvir ettiği 33 bine yakın insanın yaşamını yitirdiği tahmin ediliyor.
Erzincan Depremi yakın Türkiye tarihinin ikinci büyük can kaybına yol açan depremidir. Depremin ardından 6 Ocak 1940 tarihli Tan gazetesinde Profesör Hamit Nafiz Pamir’in “Zelzeleye Karşı Ne Gibi Tedbirler Almalıyız” başlıklı bir yazısı yayımlanır. 83 yıl önce yazılan bu yazı ibretliktir. Bilim ta o günlerde 1999 ve 2023 depremlerine ilişkin tarihi uyarılar yapıyor. Her şey o gün de söylenmiş, bilim o günlerde de uyarmış. Bu yazıdan bölümler aktaracağım ama önce yazıdan bir anekdot aktaralım.
DEPREME DAYANIKLI KAMU FABRİKASI
Depremin ardından bölgeyi ziyaret eden Cumhurbaşkanı İsmet İnönü Tokat’ta şöyle sormuş:
“Turhal’daki betonarme binalar zelzeleye mukavemet ettiği halde niçin Tokattaki betonarmeler mukavemet edemediler?”
Profesör Pamir’e göre İnönü’nün bu sorusunun cevabı şudur: “Turhal’da betonarme olarak kurulan şeker fabrikası, yapılmadan evvel jeologlara müracaat olundu. Jeolojik tetkikler yerin çürük olduğunu tesbit ettikten sonra, ona göre sağlam bir temel sistemi tavsiye olundu ve anlaşıldığına göre de bu bina zelzeleye mukavemet etti.”
Görüldüğü gibi kamu tarafından kurulan Turhal Şeker Fabrikası inşaatında bilimin gereği yapılmış ve fabrika yıkılmamıştır. 80 küsur yıl önce bilimin ve kamuculuğun önemini gösteren bu anekdottan sonra Profesör Pamir’in Tan’daki yazısında 83 yıl önce yapılan tespitlere geçelim. Pamir’in yazısı 1999 ve 2023 depremlerinden sonra deprembilimcilerin uyarılarıyla neredeyse aynıdır. Yazı, gerek 1999 gerekse 2023 depremlerine ilişkin tehlikeye 83 yıl önce dikkat çekmektedir. Pamir’in uyardığı iki fayda 50 ve 83 yıl sonra iki büyük deprem yaşandı. Şöyle diyor Pamir:
“Memleketimizdeki tektonik hatların başlıcaları şunlardır: Saros körfezinden çıkan bir hat Marmara denizinde Mürefteden, Marmara Adalarının şimalinden geçer ve İzmit körfezine dahil olur. Buradan Adapazarı, Bolu ve Geredeye kadar uzanır.
Bu hat üzerinde çok büyük zelzeleler görülmüştür ve tarihte hiç bir zaman bir zelzele merkezi olmıyan İstanbul bu mıntıkanın zelzelelerinden çok müteessir olur.
Bu hat üzerinde bulunan İzmit tarihte birkaç defa tamamen batmıştır. Marmara zelzeleleri Japon zelzelelerine benzer. Çok büyük dalgalar yapar ve bunlar karaları istila eder. Mesela 1912 de vuku bulan Mürefte zelzelesinde dalgalar kilometrelerce içeriye girmiş ve zelzeleden sonra çekilince karada yüz binlerce balık cesetleri bulunmuştur.
Diğer bir fay hattı Maraş’tan başlar, Suriye’den Şeria vadisine, Bahrilüta, Kızıldeniz’e geçer ve şarki Afrika mıntıkasına kadar uzanır. Maraş da bu itibarla çok tehlikeli bir yerdir. Mesela bu hat üzerinde bulunan Antakya çok şiddetli zelzeleler görmüş bir yerdir.”
BİLİMİN 83 YIL ÖNCEKİ UYARILARI
Profesör Pamir bu jeolojik tespitlerden sonra ne yapılması gerektiğini de yazar:
“Şehirler ve köyler tesis edilirken binaların kurulacakları yerlerin temel zeminlerinin mutlaka sağlam mahaller olarak intihap olunması [seçilmesi] lazımdır. Şimdi de Erzincan’ı yine ayni yerde kurarken, burada da sağlam olan ve olmıyan toprakları seçmemiz lazımdır. Mademki, bugün Türkiyenin bir zelzele memleketi olduğunu biliyoruz. Biz de diğer zelzele memleketlerinde olduğu gibi bir inşaat tipi seçmeliyiz. Çünkü zelzeleye mukavim inşaat tipleri vardır.”
Bilim 83 yıl önce henüz yeterli ve ayrıntılı fay haritaları olmadan bile uyarısını yapmış ve yapılması gerekenleri belirtmiştir. Aradan geçen 80 yılı aşkın zamanda bilimde ve teknikte meydana gelen devasa gelişmeler ve iktisadi olanaklarla pekala 1999 ve 2023 felaketleri küçük tahribatla atlatılabilirdi.
Pamir’in bu yazısının yayımlandığı 6 Ocak 1940 tarihli Tan gazetesinde Tan Başyazarı Zekeriya Sertel’in “Başkalarının Tecrübesinden İstifade Edelim” başlıklı bir yazısı da yayımlanır. Sertel bu yazısında 1923 Japonya depremi sonrası alınan tedbirleri ele alıyor.
100 YIL ÖNCE JAPONYA’NIN YAPTIKLARI
Tam 100 yıl önce 1 Eylül 1923’te Japonya’da 7,9 büyüklüğünde ve dört dakika süren bir deprem (Tokyo ve Yokohama) meydana geldi. 140 binden fazla insanın öldüğü deprem 1900’den bu yana 100 binden fazla insanın öldüğü dünyadaki altı depremden biridir. Depremde 695 bin evin yıkıldığı tahmin edilmektedir.
Bu depremden 16 yıl sonra Erzincan Depremi ardından kaleme alınan Sertel’in yazısı 100 yıl önce Japonya’nın depremin ardından yaptıklarını göstermesi açısından öğreticidir. Sertel Japonya’dakine benzer önlemlerin Erzincan depremi için de alınmasını önermektedir. Aradan 100 yıl geçtikten sonra Japonya’nın 1923’te yaptıklarını hatırlamak yararlı olacaktır. İşte Sertel’in yazısından bölümler:
“Japonya zelzele memleketidir ve hareketiarz en büyük tahribatını bu memlekette yapmıştır. Bu sebepledir ki, zelzeleye karşı en iyi tedbir çarelerini bulan ve zelzele zamanında yardım işini en iyi organize eden memleket Japonya’dır.
Bilhassa Japonya’nın 1923 Eylül’ünde başından geçen zelzele faciası tarihin kaydettiği felaketlerden biridir. Bu zelzelede Tokyo ve Yokohama şehirleri yarı yarıya yıkılmış, bir milyondan fazla insan açıkta kalmış ve Japon hükümeti bu felaketi karşılamak ve tahribatını tamir etmek için senelerce uğraşmıya mecbur olmuştur.
(…) Daha zelzele vuku bulduğu gün derhal hükümet, bizde olduğu gibi Başvekilin riyaseti altında bir Milli Yardım Komitesi vücude getiriyor. Bu komiteye bütün diğer nezaretlerin müsteşarlarından mürekkep bir istişare komitesi kuruluyor. Her vilayette de valiler, belediye reisleri ve diğer salahiyettar kimselerden mürekkep birer tali yardım komitesi tesis ediliyor.
İşleri kolaylaştırmak için iş bölümü prensiplerine göre şöyle bir program tertip edilmişti:
1-Nizam ve asayişi temin hususunda ordu ve zabıta kuvvetlerinden istifade edilecektir.
2-Müctacel [acil] iaşe, su temini, barakalar inşası işleri mahalli belediyeler tarafından yapılacaktır.
3- Müstacel iaşe için lazım olan ekmek, pirinç ve erzak miktarı mahalli hükümetler tarafından merkeze bildirilerek süratle temin olunacaktır.
4-O mıntıkada bulunan bütün trenler, kamyonlar, otomobiller, arabalar, yardım komitesinin emrinde bu işe tahsis olunacaktır.
5- Başka yerlere nakli lazım gelenler bu vasıtalarla derhal en yakın şehirlere nakledileceklerdir.
6-Ziraat, Dahiliye ve Maliye Vekaletleri, zelzele sahasına gönderilmek üzere erzak, petrol, çadır ve keresteyi hükümetin kontrolü altında derhal sevkedeceklerdir.
7-Bütün Kızılhaç teşkilatı, bütün hükümet hastahaneleri, bütün tıp fakülteleri talebeleri derhal zelzele sahasında tıbbi ve sıhhi yardıma koşacaklardır.
8-Zelzele sahasında masun [sağlam] kalan ve civar şehirlerde bulunan bütün hastahaneler, mektepler, umumi binalar, mabetler zelzele felaketzedelerine tahsis olunacaktır.
9- Bütün yardımlar milli yardım komitesinin emrinde bulunacak ve bütün masraflar milli yardım komitesinin emrile yapılacaktır.
Bu teşkilat zelzele felaketinin ikinci günü işe başlamış, iki milyondan fazla insanı beslemiş, iki yüz binden fazla felaketzede tehcir ve iskan etmiş, 50 binden fazla çocuğu mektebe yerleştirmiş, zelzele sahasında bir makine intizamı ve fevkalade bir gayretle çalışmıştır.
Bütün şubeler topladıkları eşya ve para yardımını günü gününe merkeze bildiriyor, merkez zelzele sahasında vücude getirdiği yardım teşkilatı vasıtasile erzak ve eşyayı süratle felaketzedelere dağıtıyordu. Bir taraftan barakalar kuruluyor, kuyularda içmiye salih sular tesbit edilerek çeşmeler açılıyor, sıhhi yardım heyetleri yaralıları tedavi ediyordu.
Bu teşkilat o kadar sürat ve muvaffakıyetle çalışmıştır ki, zelzele günü açıkta kalan iki milyondan fazla insandan 15 gün sonra müstacel yardıma muhtaç ancak 80 bin kişi kalmıştı. Teşkilat sayesinde bütün bu güçlükler yenilmiş ve zelzele faciasının ıstırabı süratle dindirilmiştir.”
Sertel bu yazısında deprem sonrası müdahale ve örgütlenmenin önemi ile başka ülkelerin yaptıklarından ders almanın gereğine dikkat çekiyor. Sertel, deprem ülkesi olan Japonya’nın felaketle nasıl baş ettiğini örneklerle anlatıyor. Artık Japonya’da 8 ve 9 büyüklüğündeki depremlerde bile ya hiç kimse ölmüyor veya çok az insan ölüyor. Japonya sadece deprem sonrası afetle mücadelede değil depreme karşı önlemler konusunda da kıyas kabul etmez bir noktada.
Tarih ve bilim bugün için yol göstericidir. Tarih bilgisi bize bir tarihsel olayın etkilerinin, sonuçlarının ve o zamanla şimdiki zaman arasının bilgisini sağlar. İşte bu bilgiyle bugünü yeniden kurarız. 1939 ve 1999 depremlerini yaşamış bir ülkede tartışılması gereken geçmişe dönüp o günlerin eksiklerini irdelemek değildir. Yapılması gereken bu deneyimlerin ışığında nelerin yapılmadığını, neden yapılmadığı konuşmaktır. 1939 ve 1999 depremlerinin tarih bilgisine sahip bir ülkede bilimin yol göstericiliğinde yeterli önlemlerin alınmamasının izahı yoktur. Bugün tarihi ve bilimi görmezden gelmenin ve kamucu müdahalelerin yetersizliğinin bedelini ödüyoruz. On binlerce insan bu yüzden öldü… Bunca acının, bu büyük felaketin asıl sebebi bu… Her şey biliniyordu, felaket göz göre göre geldi ve göz göre göre geç kalındı!