Google Play Store
App Store

2024’ün en önemli siyasal başlıklarından biri şüphesiz ki tasarruf tedbirleri. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in imzasını taşıyan ve kamuoyunda “Şimşek Programı” olarak da ifade edilen “önlemler paketi”nin ekonomik krizle mücadele kapsamında devreye sokulduğu iddia edilse de etkilerinin çok daha geniş olacağı herkesin malumu. Ücret artışları kısıtlanıyor, sosyal hizmetler kesiliyor, kamusal varlıklar ya özelleştiriliyor, satılıyor… Programın kamu harcamalarını kısarak mali disiplin sağlamak, enflasyonu kontrol altına almak ve dış borç yükünü hafifletmek gibi hedeflerinin aksine esasen sermayedarların zenginliğine zenginlik kattıkları “ekonomik krizin” faturasını emekçilere ve geniş halk kesimlerine kesildiği görünüyor.

Dolayısıyla emeğiyle geçinenlerin yaşam standartlarında veya gelirlerinde hissedilir bir gerilemeyi derinleştirmesi kaçınılmaz görünüyor. Nitekim şimdiden eğitimden, sosyal güvenliğe, tarıma… olumsuz etkilerinin hissedilmediği alan ve kesim neredeyse kalmadı. Bu şekilde devam ettiği müddetçe toplumsal yapıyı yoksullar aleyhine kalıcı biçimde dönüştürücü sonuçlar doğurmaya gebe olduğu da ortada. Bunun bir örneğini kırsal alanlar ve eğitim kesişiminde taşımalı eğitimin sonlandırılması bağlamında ele alabiliriz.

∗∗∗

Yaklaşık bir ay kadar önce Hacer Foggo yazısıyla dikkatimizi tasarruf tedbirleri kapsamında taşımalı eğitimin kaldırılmasının kırsaldaki etkilerine çekti[1]. Foggo’nun yazısında söz ettiği Van’da köylerde yaşayan liseli öğrencilerin velilerine gönderilen bir tutanakta şunlar yazıyordu: “Tasarruf tedbirlerinden dolayı bulunduğunuz yere taşımalı eğitim kapsamında taşıma yapılmayacaktır. Öğrencinizin pansiyona yerleştirilmesi uygun görülmüştür. Sizin de isteğiniz doğrultusunda okulumuz pansiyonuna öğrenciniz yerleştirilebilir. Bu konuyla ilgili pansiyon yerleştirme takvimimize göre gerekli belgeleri okul idaremize teslim etmeniz rica olunur”.

Eğitim döneminin başlamasına bir ay kala ailelere iletilen bu “tasarruf tedbiri” ile çocukların eğitimden mahrum bırakılmasının dayatıldığı su götürmez. Esasen kırsal alanlar çok daha önceden, köy okullarının kapatılması ile -diğer birçok kamusal hizmet ve hakkın yanı sıra- kamusal eğitimden eşit yararlanma hakkından mahrum bırakılmıştı. Taşımalı eğitim sistemi, köy okulları kapatılarak eğitim olanakları sınırlanan kırsalda öğrencilerin ilçe veya şehir merkezlerindeki okullara taşınarak eğitim almalarını öngörüyordu.

∗∗∗

Bu tasarruf politikası kırsal kesimde eğitimin tamamen yok edilmesi anlamına geliyor. Hatta bu hakkın da ellerinde alınması kırsal nüfusları eğitimden mahrum bırakmakla kalmayacak ama aynı zamanda çocukların geleceklerini riske atacak ve kırsalda kalıcı bir yaşam sürdürmenin zorluklarını artıracaktır. Aileler için köylerin terk edilmesini, çocuklarının eğitimi için merkezlere taşınmaları kaçınılmaz hale getirecek ve kamusal eğitimi bir lükse dönüştürürken, denetimsiz eğitim koşullarına yönelimi de artıracaktır. Dahası köylerin boşaltılması sürecine katkıda bulunan bir sistem yaratacak ve kırsal alanların sömürüsü ile buna bağlı gıda krizi, ekolojik tahribatlar, yoksulluk gibi sorunları da şiddetlendirecektir.

Bu açıdan taşımalı eğitimin kaldırılması kararı, her ne kadar taşımalı eğitim kırsal alanlar için ideal bir eğitim sistemi vaat etmiyorduysa da ortaya çıkaracağı eşitsizlikler itibariyle kırsal dönüşüm sürecinde kritik bir rol oynuyor. Bu karar, sadece eğitim politikası değil, aynı zamanda kırsal bölgelerin geleceği, sosyal yapısı ve üretim ilişkileri açısından derin sonuçlar doğurabilecek bir adım. Öte yandan kamucu perspektifle esas olan köy okullarının yeniden açılması olduğu da yadsınamaz. Köy okulları ile kırsal nüfusun yerinde eğitim alması kırsal bölgelerde sadece eğitim sorunlarının çözümü için değil, yukarıda söz ettiğimiz ve derinleşen tüm diğer koşullar bağlamında toplumsal adalet açısından da kritik bir ihtiyaç.

[1] https://fikirgazetesi.org/2024/08/08/kiz-ogrenciler-tasimali-egitim-olmasaydi-okula-gidemezdim/