Google Play Store
App Store
Tebaa devletinde meşruiyet krizi
Sıkıyönetim kararıyla ülkeyi krize sürükleyen Devlet Başkanı Yoon’a yurt dışı seyahat yasağı getirildi. (Fotoğraf: AA)

KJ NOH 

Güney Kore Devlet Başkanı Yoon Suk Yeol’un 6 saatlik darbesinin ardından, batılı uzmanlar bunun Güney Kore demokrasisinin sağlamlığı ve direncinin, kurumsal olgunluğunun ve gücünün kanıtı olduğunu yazdılar.

Bu da bir insanın uğradığı saldırıya direnerek hayatta kalmasının, yasal düzenin olgunluğuna işaret ettiğini söylemek gibi. Aksine, tam tersi bir duruma işaret ediyor. Tabii ki gösterilen cesaretin altını çizelim ancak bu hakların sağlamlığının değil, aksine korkunç bir düzen eksikliğinin göstergesi.

Sıkıyönetimin geçersiz kılınması kesinlikle Güney Kore halkının cesareti ve iradesinin bir kanıtı. Ancak Korelilerin çok azı “demokrasi işlediği için” kendisini güvende hissediyor. Güney Kore lügatindeki en korkutucu ifade “sıkıyönetim kararı”, çünkü işkenceler, kaybolmalar, kitlesel mezarlar ve derin, felç edici bir terör döneminin acılarını hatırlatıyor. Bu yazının yazıldığı sırada vekiller ikinci bir sıkıyönetim kararı alınırsa bir kez daha barikatların üzerinden atlayıp aksine oy veremeyecekleri için parlamento binasında uyuyorlar. Benzer şekilde eylemciler de binanın önünde sıkıyönetim askerleri yeniden barikat kuramasın diye gece nöbetinde.

Tüm bunlar da Kore’nin “olgun, önde gelen bir demokrasi”, dünyanın en güçlü ve dinamik demokrasilerinden, dünyada demokrasinin savunucusu” olduğu iddiasını çürütüyor. Eğer binlerce Koreli gece yarısında sokağa çıkıp sıkıyönetim askerlerine fiziksel olarak direnmeseydi film kopacak ve Güney Kore’nin otuz yıllık siyasal deneyi bir felaketle sonuçlanacaktı. Yoon’un sıkıyönetim kararı tüm sivil ve siyasi hakları ortadan kaldırmanın yanı sıra Kuzey destekçisi, devlet düşmanı güçler diye ifade ettiği her türden siyasi muhalefeti de imha etmeyi hedefliyordu. Bunun gerçekleşmemesini şanslı tesadüfler ve hataların kombinasyonuna borçluyuz. Ve kriz henüz çözülebilmiş değil.

DEMOKRASİLERİN HİLELİ İTTİFAKLARI

Darbe girişimi, Başkan Yoon’un tüm dünyada otokrasilerle mücadele edip liberal demokrasinin önemini savunan “Küresel Eksen Devletinin” lideri olarak lanse edildiği “demokrasiler ittifakı” denilen Amerikan mitinin arkasındaki çirkin yalanı da ortaya çıkardı. Yoon Amerikan kongresindeki bir birleşik oturuma davet edilmiş, defalarca ayakta alkışlandığı konuşmasında “totaliter güçlerin kendilerini demokrasi ve insan haklarının savunucusu kisvesi altında gizleyebileceği” uyarısında bulunmuş ve hukukun üstünlüğünün önemi hakkında boş boş konuşmuştu.

Bu iki yüzlülük, batılı güçlerin tepkilerinde de görülebilir. Sıkıyönetim ilan edildikten ve vekiller paraşüt birliklerinin girişini engellemek için parlamento kapılarına barikat kurarken batılı hükümet ve liderlerden gelen tek açıklama “Olanları yakından takip ediyoruz” olabildi.

Bir tanesi bile Amerikan vekili olmayan devletlerde sıkıyönetim ilan edilse yapacakları gibi, bu darbeyi Güney Kore’nin siyasi yapısına korkunç bir saldırı olarak kınamadı.

Hepsi papağan gibi aynı cümleyi tekrar etti: “Kore en yakın müttefikimiz.” Bu da “Yoon’u savunuyoruz” anlamına geliyor.

Asya demokrasisinde model olarak sunulan Tayvan Demokratik İlerici Partisi yetkilileri daha iyisini buldu: Benzer eğilimleri olan Amerikancı kardeş devlet olarak, Yoon’un sıkıyönetim ilanını resmi hesapları üzerinden açıkça desteklediler. Kendilerinin de meclislerinde “küresel karanlık ve kötücül güçler” olsa karşı savunmaya geçeceklerini ilan ederek, aynı şeyi yapabileceklerini ima etmiş oldular.

GÖZLERİMİZİ GERÇEĞE AÇMAK

Helikopterlerin gecikmesi, yürekli ve öfkeli vatandaşların yataklarından kalkması, e-ticaret kamyon şoförlerinin teslimattan vazgeçmesi, 60’lık vekillerin engelli yüz metre parkuru koşması gibi tüm bu absürt gelişmelerin kombinasyonu ile siyasi bir kaos ve demokratik yıkım bu seferlik engellenebildi.

Bu başarısız darbe girişimi ABD’ye bağımlı devletlerden birinde daha bir meşruiyet krizi oluşturarak, Amerikan imparatorluğu açısından vekil devletlerinde süregiden krizlere bir yenisini daha ekledi.

Güney Kore’deki darbenin arkasındaki hakikat bu: imparatorluk zayıfladıkça, giz perdesi de zayıflıyor. Yapımcıları hata yapıyor, tuttukları oyuncular gevelemeye, replik unutmaya başlıyor, sahne görevlileri dekorların yerini karıştırıyor ve figüranlar seti terk ediyor. Ve biz perdenin arkasında olanları sezmeye başlıyoruz. Bir şeyler kırılıp dağılmaya başladıkça, illüzyon da zayıflıyor.

Yoon’un ani itibar yitirişi ne Kore’nin güçlü demokrasisinin ne de Güney Kore’nin istikrarlı ve güvenilir bir devlet olduğunun kanıtı. Hala daha devlet doğrulmakta zorlandığı için birçok tehlike mevcut: daha fazla OHAL ilanı, daha fazla askeri müdahale, kesinlikle çok daha fazla eylem ve siyasi karışıklık.

Ancak 6 saatlik darbe Yoon’un imparatorluğun atadığı beceriksiz bir despot olduğu gerçeğini ve imparatorluğu yönetenlerin onu siyasal ahlak savunucusu olarak pazarlamaktaki sahtekarlığını ortaya çıkardı.

Dünyanın her yerinde meşruiyet krizleri filizlenirken, imparatorluğun kontrolünü kırabilmek, bu propaganda hipnozundan ayılmakla başlayacak. Yürekli Koreliler şimdilik gözlerini gerçeğe açtı. Diğerleri de katılacak mı?

Counterpunch.org’dan çeviren: Yusuf Tuna KOÇ