Bir süre yazılarıma ara vermiştim. Biraz dinlendikten sonra kaldığımız yerden devam ediyoruz. Bir farkla, artık cumartesi günleri görüşeceğiz. Yine aynı sayfalarda bundan altı yedi yıl önce yazdığım bir yazıyla ilgili tekrar yazacağım. Bir nevi karşılaştırma olacak. Özetle “Televizyon Yayıncılığı Bitiyor” başlığı ile yazmıştım. Aslında başlık her şeyi anlatıyor. Ben yazımı yazdığım zaman epey gülenler, saçmaladığımı söyleyenler olmuştu. Ben çok ciddi olarak bunu savunmuş, hatta tarihler yazmıştım. 2020-2025 arasında Amerika öncelikli olmak üzere kademeli olarak 2025-2030 arasında bir yerde de Türkiye’nin de dahil olduğu çok büyük bir coğrafyada artık klasik anlamda bildiğimiz akan yayın kalmayacak.

Verdiğim tarihler yaklaşık olarak tutuyor gibi görünmekte. Hala direnen, pastadan pay almaya devam eden kanallar olsa da eski güçlerini büyük ölçüde yitirdiler. Siz de fark ediyorsunuzdur. Dizi yayınlanıyor, reklam giriyor, sonra biten dizi tekrar yayınlanıyor. Arşiv programlar mı ararsınız, eski Türk filmleri mi? Ne ararsanız yayın akışını doldurmak için arka arkaya dayanarak bir şekilde işlerini yapmaya çalışıyorlar. İş kaliteleri maalesef inanılmaz düştü. Haber kanalları belden aşağısı olmayan adamların saatlerce konuştuğu, hatta lastik gibi uzattığı kutu kutu ekranları yayınlayarak süre dolduruyorlar. Artık kimsenin izlemediği bu yayınlara gerçekten nasıl tahammül ediliyor anlamıyorum. Dijital içerik üreticiliği öyle agresif bir şekilde ilerliyor ki, tüm klasik yayıncıları önlerine kattı götürüyor. Haber desen var, olay yerinden anlık canlı yayınlar mı istersiniz, o da var. Yorum desen TV’den bin kat kalitelisi var. Üstelik lastik gibi uzatmadan, kıvırmadan takır takır yayıncılık yapılıyor. Eğlenceli içeriklerinde sonu yok. Her zevke uygun pek çok içerik her gün yüklenmeye devam ediliyor. Bir de bunların yanına dijital platformları koyduğunuzda TV izlemek (Klasik anlamda) çok anlamsız değil mi?

***

Ülkemizde yakın zamanda bir seçim olacak. TV, gazete çok önemliydi eskiden. Mevcut iktidar tüm bunları kendine çekmeyi başardı. Yıllardır bunun yatırımını yaptı. Şu an o dev gazetelerde her gün sayfa sayfa haberiniz olsa ne olur? Olmasa ne olur? Haber kanallarında sabahtan akşama kadar konuşsalar kimsenin haberi olmuyor. Yani ölü yatırım tabiri, etle kemiğe bürünmüş durumda. Oğuzhan Uğur ve BabalaTV, YouTube’da yeni bir programa başladı. Ben bu yazımı yazdığım sırada yayınlanalı 18 saat olmuştu “Mevzular Açık Mikrofon” videosu bir milyon izlenmeyi çoktan geçmişti. Siz bu yazıyı okuduğunuzda muhtemelen iki milyon seviyesine gelmiş olacak. 84 bin beğeni, 17 bin yorum yazılmış durumda. Yani çok büyük bir etkileşimle, hedef kitleye ulaşmış durumda. Kim TV izlesin! TV izleme aracı olarak tabii ki var olmaya devam edecek. Akıllı TV’ler ile zaten ya dijital platformları ya da YouTube içeriklerini izlemeye devam edeceğiz. Akan yayına para harcayan reklam verenler, her geçen gün oraya ayırdığı bütçeleri kısmaya ve dijitale aktarmaya devam ediyorlar. Ne zaman ki bunu bitirecekler, işte o zaman o hantal yapılar kapanacak. Yeni dünya nihayet nefes alacak. Her geçen gün kalitesini artırarak büyüyen dijital içerik üreticileri yeni dünyanın en önemli yayıncıları olacak. Olabilir demiyorum! Olacaklar. TV sektöründe, gazetelerde çalışan gençlerimize tavsiyem, bir an önce dijital içerik üreticilerinin ekiplerinde yerlerini alsınlar. Sonra çok zor iş bulabilirler ya da sektör değiştirmek zorunda kalabilirler. Dijital içerik üretim kriterlerini ne kadar erken öğrenirlerse o kadar iyi olur.

***

Özellikle YouTube’a içerik üretmeyi planlayan Instagram, TikTok, Twitter hesapları kuvvetli olanlara küçük bir tavsiye. YouTube içeriği üretmek öyle sandığınız kadar kolay bir şey değil. “Sosyal medyadan bir duyururum herkes gelir izler” diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Burada dinamikler farklı. Evet, katkısı mutlaka olacaktır ancak her duyurduğunuz içerik, izlenecek anlamına gelmez. Son olarak şunu ekleyeyim. YouTube’da bir güzellik daha var. Spesifik bir konuyla ilgili bir içerik üretirseniz belki yüz bin izlenmezsiniz ama tam hedeflediğiniz kitleyle karşılaşma şansınız olur. Bu başarısız olduğunuz anlamına gelmez. Siz meraklısı için özel bir içerikle onların karşısına çıkmış olursunuz. Üstelik ilk yayınladığınızda değil, her arandığında izlenen bir video olarak YouTube’da kalmaya devam eder. TV’de böyle bir ihtimal yok. Yıllar sonra bile bu dev arşivin içerisinde birileriyle iletişiminiz olmaya devam eder. Markalar artık sadece milyon, yüz binlerce kez izlenen video üreticileriyle çalışmıyor. Tanıtım, duyuru için onları tabi ki kullanıyor ama gerçek iletişimlerini ince eleyip sık dokuyarak yapmaya gayret ediyorlar. Eskisi kadar paralarını har vurup harman savurmuyorlar. Az ama öz izlenen, hedef kitlesi belli iletişimi benimsemiş durumdalar. Bu sebeple bu işlere girmek isteyenler, anlattıklarımı dikkate alırlarsa rahat ederler diyebilirim. Bakalım bu yazı sonrasında da “Dayı TV bitecek sanıyor ya” diyenler olacak mı? Bunu yakın zamanda hepimiz göreceğiz.