Google Play Store
App Store

Saray’ın tokalaşma hamlesiyle Erdoğan’ın adaylığı, seçim zamanı gibi hedefleri açığa çıkarken hesabı bozacak emareler halkın isyanında saklı. Rejimin işini kolaylaştıracak en önemli etken ise muhalefetin kafa karışıklığı.

Tokalaşmanın dört ana hedefi
Ülkenin dört bir tarafında yükselen itirazlar rejimin hesapları önündeki en büyük güç.

Ekim ayı ile birlikte iktidar cephesi atağa geçti. Deyim yerindeyse önümüzdeki birkaç yıla ilişkin “el göstermiş” oldu. İlk bakışta elindekiler çok güçlü görünmese de, doğru bir taktikle masaya sürülecek kozlar hâlâ iş görür nitelikte. İktidar, bunu da bir hafta içerisinde yaptığı hamlelerle, Meclis muhalefeti içinde yarattığı çalkantıyla test etmiş oldu.

Ama ondan önce bir başka gelişmeye de kısa değinmekte fayda var.

Erdoğan, 5 Ekim tarihinde yaptığı konuşmada “Etrafı ateş çemberiyle kuşatılmış ülkemizin güvenliğini ve huzurunu yine bizim sağlayacağımıza inanıyor. Vatandaşlarımız muhalefet aktörlerine güvenmiyor.” dedi. Hükümet cenahından sıkça gelmeye başlayan “İsrail yayılmacılığı ve savaş” meselesinin seçime kadar her fırsatta kullanılacağını bu cümleden hareketle rahatlıkla söylemek mümkün.

Rejim büyük bir ihtimalle 15 Temmuz sonrasında yaptığı ve sonuç aldığı hamleleri bu kez Ortadoğu’da yaşananlar üzerinden deneyecek. Bunun için de ilk aklına gelen yeni bir Kürt açılımı mümkün mü sorusu oldu.

NETLEŞEN BAŞLIKLAR

Bir haftalık koşuşturmaca boşuna yaşanmadığı açık. En azından Bahçeli’nin tokalaşması ve arkasından gelen açıklamalar bir hesap kitabın olduğunu ortaya koyuyor.

Mehmet Uçum’un değerlendirmeleri ise yol haritasının şekillenmiş bazı başlıklarını gösterdi. Bazı başlıklarda ise “dene ve gör” taktiğini sürdürecekleri anlaşılıyor.

Öncelikle netleşen başlıklar:

Aday Erdoğan: Cumhurbaşkanı adayının bir kez daha Tayyip Erdoğan olacağı netleşti. İktidar cephesi yeni bir isim arayışına bile gerek duymadan, zorunlu ya da tercihen Erdoğan’ın adaylığı konusunda anlaştıklarını kamuoyuna deklare etmiş oldu.

Erken Seçim 2027’de: Yeni bir anayasa değişikliğine gerek duymadan Erdoğan’ın adaylığının en kestirme yolu, Meclis’te alınacak erken seçim kararı. Bu kararı almanın yolu 360 vekilin evet demesi. Şimdilik 35 vekile ihtiyaçları var. Ama iktidar cenahındaki genel hava, bunun sorun olmayacağı yönünde. Açıklamalardan anlaşıldığı kadarıyla, ekonominin gidişatına da bağlı olarak, 2027 Nisan ya da Kasım erken seçim için düşünülen tarihler.

Anayasa Gündemde Kalacak: Rejimin yeniden tahkimi, ittifaklar ve seçim taktiği içinde, yeni anayasa tartışması sadece bir başlık olarak değil, önemli bir aparat olarak sürekli gündemde olacak.

CHP ile Bu İş Zor: Normalleşme süreci ile yeni döneme dair kurucu rol üstlenme niyetini beyan eden CHP yönetimine, iktidar yeşil ışık yakmadı. Özel’in tüm çabasına rağmen, Erdoğan yine Bahçeli’yle yürümeyi tercih ettiğini gösterdi. Bahçeli de DEM hamlesiyle, Erdoğan’la birlikte kurdukları rejimi ne kadar önemsediğinin altını çizmiş oldu.

‘DENE VE GÖR’DE NELER VAR?

Erdoğan ve Bahçeli ikilisinin diğer bir taktiği de süreli alarak devreye aldıkları ve geri dönüşümüne bakarak karar verecekleri başlıkları elde tutmak. Bunlar her an değişebilir ya da uzun süre elde tutulabilir özelliğe sahipler.

Çözüm Süreci: Bahçeli’nin başlattığı “el uzatma” tartışması önemli bir noktaya geldi. Kürt hareketinin de gündeminde artık. Sürecin derinleşip derinleşmemesi, iktidar cephesinin bu işten ne kadar “kârlı” çıkacağına göre değişecek.

Batı ile İlişkiler: Zaman zaman dillendirilen AB ve ABD ilişkileri bu dönemde de netleşmeyen bir stratejinin parçası olacak. ABD seçim sonuçlarına bağlı olarak kendisine esneme payı arıyor.

Suriye Meselesi: Yine tam netleşmeyen başlıklardan biri de Suriye meselesi. Göç dâhil olmak üzere birçok başlığı doğrudan etkileyen süreç, içeride elini ne kadar güçlendireceğine bağlı olarak ve tabii ki olanaklar ölçüsünde adım atacağı başlıklardan biri.

KOLAY OLMAYACAK

Yaklaşık 10 gündür devam eden ve iktidarın seçime kadar izleyeceği yol haritasına ilişkin ipuçları veren süreç, hiç kuşkusuz “evdeki hesap” olarak değerlendirilmeli. İktidarın bu hesabını bozacak çok fazla emare birikmiş durumda.

Sadece pazartesi gününden bu yana üniversitelerde genç kadınların başını çektiği isyan dalgası bile, iktidara karşı halkın büyük çoğunluğunda nasıl bir bariyer oluştuğunu göstermeye yeter. Buna işçileri, çiftçileri ve çevre aktivistlerini de rahatlıkla eklemek mümkün.

Burada iktidarın elini kolaylaştıracak tek bir olasılık var; o da muhalefet cephesinde yaşanacak kafa karışıklığı ve ikircikli durum. Muhalefet, Saray Rejimine bunca yaşananların ardından bir kez daha ömrünü uzatma fırsatı verir mi, bilinmez. Ama son 10 gün içinde yaşananlara, bir de yaz boyu devam eden “normalleşme” tartışmaları eklenince iktidarın iştahını daha kolay anlayabiliyoruz.