Topluma tehlike teşkil eden kim?
Müebbet hapis cezasının bazı suçlar için ebedi olmadığını, Özgür Özel’e düzenlenen saldırı ile bir kez daha idrak ettik.
Yani, çocuklarınızı canice katletmeniz, diğer çocuklarınızı yaralamanız, hırsızlık yapmanız, birilerini tehdit etmeniz, bu suçların hepsini birden işlemeniz… Hiçbiri sizi ömür boyu toplumdan uzak tutmaya yetmiyor. Slogan atıp pankart açmazsanız “güvendesiniz”.
Bu eşitsizlik nereden kaynaklanıyor? (Tabii ki temel sorumlu hukuk değil ama bugün sadece işleyişe bakacağız.)
İYİ HAL
Müebbet hapis cezası,, anlamı gereği ömür boyu hapis demek. Ama aslında tam öyle değil. Şöyle: “Müebbet hapis cezası, ömür boyu devam eder. Ancak, belli bir sürenin ‘iyi halli’ geçirilmesi halinde, müebbet hapis cezası alanlar, koşullu salıverilme hükümlerinden yararlanabilirler. Müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar 24 yılını infaz kurumunda çektikleri takdirde, koşullu salıverilmeden yararlanabilirler.”
Bu bilgilerin yer aldığı, Avukat Baran Doğan’ın internet sitesindeki* makaleye göre, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ise bazı diğer suçlarla birlikte “nitelikli kasten öldürme” suçunda da uygulanır.
CANAVARCA HİS
Ancak saldırgan Selçuk Tengioğlu’nun eylemini, örneğin “canavarca hisle veya eziyet çektirerek” işlediğine kanaat getirilmemiş, suçu bu kapsamda değerlendirilmemiş ve sadece müebbet hapse mahkum edilmiş. (Bu suçlama, o dönemki TCK’da da bulunuyor. Ancak idam o dönem bu suçlar için kaldırılmış olduğundan “en ağır suçlama” kavramı bugünkü haliyle 2004’teki düzenlemede netleşiyor.)
Müebbet hapse mahkum edildiğini nereden biliyoruz? İçişleri Bakanlığının açıklamasından: “CHP Genel Başkanı Sayın Özgür Özel’e fiziki saldırı gerçekleştiren 66 yaşındaki S.T. adlı şahsın; 2004 (yılında) B.T. ve M.T. isimli çocuklarını öldürdüğü ve iki çocuğunu yaraladığı belirlenmiştir. Hırsızlık ve Tehdit suçlarından kaydı vardır. Müebbet Hapis Cezası alan S.T., 2020 yılında şartlı tahliye ile serbest bırakılmıştır.”
MÜEBBET ALDI, SERBEST
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç bu bilgiyi doğruladı, başka bilgiler de verdi:
“Söz konusu şahsın, 2004 yılında iki çocuğunu kasten öldürme ve iki çocuğunu da kasten yaralama suçlarından İskenderun 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nce iki kez müebbet hapis ve süreli hapis cezalarına çarptırıldığı anlaşılmıştır. Suçun işlendiği tarihte yürürlükte bulunan 765 sayılı Türk Ceza Kanunu ile 647 sayılı Ceza İnfaz Kanunu hükümleri çerçevesinde, ilgili şahıs ceza infaz kurumunda 16 yıl kaldıktan sonra, 2020 yılında şartlı tahliye edilmiştir. …Bugünkü mevzuat uyarınca aynı suçu işlemiş olsaydı, birden fazla ağırlaştırılmış müebbet ve süreli hapis cezası alması durumunda Ceza İnfaz Kanunu 107/3-a maddesi gereğince en az 36 yıl yüksek güvenlikli ceza infaz kurumunda kalacağı açıktır. Dolayısıyla, kamuoyunda bazı çevrelerce oluşturulmak istenen ‘müebbet aldı, serbest bırakıldı’ yönündeki değerlendirmeler gerçeği yansıtmamakta; hukuki ve infaz sürecine ilişkin bilgi eksikliğinden kaynaklanmaktadır.”
Bakan Tunç’un algı yönetimi iması yaptığı konu ise teknik olarak doğru: Cezanın adı müebbet ama Türkçedeki anlamı uyarınca ömür boyu değil, şartlı tahliye hakkı var.
AF OLMAYAN AF
Yılmaz Tunç ayrıca kanunun değiştiğini ve saldırganın bugünkü kanuna göre 36 yıl hapiste kalacağını söylüyor. Tabii eğer eylemi birden fazla ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılsaydı. Şu an bir mahkeme kurulmayacağı için cezasının ne olacağını bilemeyiz.
Yani, saldırgan o dönemki gibi sadece müebbetle cezalandırılsaydı, Avukat Doğan’ın Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun uyarınca verdiği bilgiye göre, birden fazla müebbet hapis cezasına veya bir müebbet hapis cezası ile süreli hapis cezasına mahkumiyeti hâlinde en fazla 30 yıl hapiste kalacaktı. Ya da tek bir müebbet hapis cezasına mahkum edilmesi durumunda, 24 yıl hapiste kalacak ve 2028 yılında aramızda olacaktı.
Tabii adı af olmayan pandemi affında çıkmasaydı. (Bu uygulamada da tahliye hakkının bazı adli suçluları kapsadığını, siyasilere tanınmadığını söylememe gerek var mı…)
BAZI MÜEBBETLER
İtirazım şartlı tahliye uygulamasına değil tabii, ama mahkeme kararları kamu adına verilir ve sonuçları tüm toplumun derdi olur.
Toplumu dert edinen “siyasiler” içinse kanun, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasında gerçekten de ömür boyu hapsi öngörüyor. Kelime anlamındaki gibi: “5237 sayılı Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap, Dördüncü Kısım, “Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar” başlıklı Dördüncü Bölüm, “Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar” başlıklı Beşinci Bölüm, “Milli Savunmaya Karşı Suçlar” başlıklı Altıncı Bölüm altında yer alan suçlardan birinin bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi dolayısıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde, koşullu salıverilme hükümleri uygulanmaz.”
Özetle, bazı müebbetler ömür boyu değil, bazı müebbet hapis cezaları ömür boyu sürüyor.
TAHLİYE ŞARTI
Ağırlaştırılmış müebbet hapis değil de süreli cezaya mahkum edilseniz bile, şartlı tahliye koşulları da siyasiler için farklı. Hem hapiste kalma yani koşullu tahliyeyi hak etme süreleri daha uzun hem de bu sürenin sonundaki tahliyeleri meçhul.
Daha iki hafta önce Selçuk Kozağaçlı’ya, siyasetçilere ve üniversite öğrencilerine şartlı tahliye hakkının neden tanınmadığını, kanuni haklarının hangi sudan gerekçelerle kullandırılmadığını yazmıştım.
Örneğin öğrencilerden birinin şartlı tahliye talebi “çok kitap okuduğu” ve vaizle görüşmek istemediği için reddedilmişti.
Selçuk Kozağaçlı hakkındaki kararda da toplumla bütünleşemeyeceği öngörülüyordu: “…kişinin salıverilmesi sonrası toplumla bütünleşme süreci ve gelecek motivasyonu hakkında olumlu bir kanaat oluşmadığı, topluma ve mağdura zarar verme riski konusunda anlaşılır, samimi ve olumlu bir kanaat oluşamadığı gözlemlendiğinden…”
Anlaşılıyor ki, toplumla bütünleşme mefhumumuz yargıyla aynı değil. Yani, Selçuk Kozağaçlı’nın toplum için taşıdığı risk, Selçuk Tengioğlu’ndan fazla. Yine de bu kararları kamu adına verdikleri için, bir parçası olarak soruyorum: Sayın yargı, sizce saldırgan Tengioğlu toplumla bütünleşmiş mi?