Google Play Store
App Store

Gazetelerde yer alan bazı haberlerden hatırlatmalarla, “gündem nedir” meselesini düşünelim istedim bu hafta. Buğday fiyatları

Gazetelerde yer alan bazı haberlerden hatırlatmalarla, “gündem nedir” meselesini düşünelim istedim bu hafta.
Buğday fiyatları temmuzdan bu yana yüzde 47.27 yükseldi. Bu artış, şimdilik Türkiye için risk değil. Ancak Rusya’da tahıl ihracatına ilişkin yasak 31 Aralık’ın ötesine uzarsa fiyatlardaki  hareketin tepkileri...
‘Sarı’ kriz yeni başlıyor. Rusya’nın ihracatı kesmesiyle tırmanışa geçen buğday fiyatları , Avrupa’yı krize soktu. Gıda fiyatlarına zam geldi.
-Dert değil; toplumun yüzde 52’si geçim sıkıntısı çekiyor; dörtte biri yoksul; ama yine de dert değil. Değil, çünkü referandum sonrası demokrasi gelecek, her dert bitecek!    
Cari açık,  2010 yılının ilk altı ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 181 artarak 7 milyar 383 milyar dolardan 20 milyar 743 dolara yükseldi.
Dış ticaret açığı da, geçen yılın Haziran ayına göre yüzde 49.2 oranında artarak 4 milyar 336 milyon dolara ulaştı.
-Dert değil; ithalar artıyor, açık büyüyor, ama KDV ve ÖTV gelirleri de artıyor. Kaz gelecek yerden tavuk esirgenecek değil ya!
Dolaylı vergilerin toplam vergi hasılatı içinde payı yüzde 68 imiş; dolaylı vergi tahsilatı geçen yıla göre yüzde 32, doğrudan vergiler ise yüzde 9 dolayında artış göstermiş. KDV geliri geçen yıla göre yüzde 23 dolayında artarken, ithalden alınan KDV gelirinin artışı geçen yıla göre yüzde 58 olmuş.
Bu senenin sonunda 10 milyar 649 milyon TL özelleştirme geliri elde edilmesi ve bunun önemli bölümünün Hazine’ye aktarılması bekleniyor.
Son elektrik dağıtım özelleştirmesiyle birlikte 21 elektrik dağıtım bölgesinden 16’sı özelleştirilmiş oldu. Türkiye’deki elektirik üretiminin yarıdan fazlası özel şirketler tarafından sağlanmakta.
-Dert değil; bir yandan girdi ithal et, emek kat-üret, sat =ihracat olur; öte yanda dolaylı vergiye yüklen, kamunun malını özele ver, hak değil sadaka dağıt= denk bütçe olur. Serbest piyasa, neoliberal politika dediğin de budur!
2008 yılında gündeme gelen ve Hükümet’in Eylül 2009’da yayımlanan orta vadeli Program’a göre 2011 bütçe döneminden itibaren uygulayacağını söylediği mali kural (kamu mali yönetiminin belirlenen kurallar çerçevesinde düzenlenip uygulanması) 2012’ ye ertelendi.
-Dert değil; her şey sırasıyla. Referandum, seçimler, sonra,” İnşallah” sıra ona gelir!
DSİ, Enerji, ve tabii kaynaklar bakanlığı verilerine göre yurt genelinde 187 HES işletme halinde; inşa edilen 145 var. Proje aşamasında olan 1.576 civarında HES bulunuyor ve bu sayının ileride 2 bini geçmesi bekleniyor.
-Dert değil; dereler de, sular da bitmez! Olmazsa ithal ederiz!
Doğu Karadeniz bölgesinde yapım ve inşaat çalışması devam eden 138 HES projesinden 100’e yakını mahkemelere taşındı ve yürütmeyi durdurma veya iptal davaları açıldı. 100 davadan 26’sı için yürütmeyi durdurma ve iptal kararı verildi, diğer davalar sürüyor.
Başbakan Erdoğan, Rize’nin İkizdere İlçesindeki Hidroelektrik Sanrtalı’nın açılışında, HES’lerle ilgili yalan yanlış  bilgiler verildiğini söyleyerek, “Bazı çevreci adı altında tipler çıkıyor, diyorlar ki akarsular, dereler satıldı. Dört dörtlük yalan. Sadece kullanım hakkı devrediliyor” dedi.
Suyun kullanım hakkının uluslararası sıralaması ise, şöyle: 1)İçme ve kullanma ihtiyacı, 2) ekolojik dengeyi gözetmek, 3) sulama yapmak, 4) sanayi ve 5) enerji ihtiyacı için kullanmak.
-Dert değil; Derelerin Kardeşliği, boşuna üzülüyorsun! Şimdi Başbakan “çevreci tiplere” aldırmıyorsa, AB’den medet umanlar AB’nin “çevre” derdini, “su yasasını” unutmuşlarsa,  Avrupa Yeşiller’inden olanı bile “eveti” konuşmaya dalmışsa da dert etmeyin. Referandum bir geçsin, “yeşil ürün”, “yeşil ekonomi” diye konuşacaklardır elbet. Ama karlar vaat eden yeşil ekonomiden “ekonomi (çıkar)-dışı” kalan insana, doğaya, yaşama ne zaman sıra gelir, işte onu bilemem.  Belki de dereler kuruduktan sonraya kalır; artık kısmet!
İşsizlik Fonu’ndan, kurulduğu tarihten bu yana toplam 13 milyar 26 milyon liralık ödeme yapıldı. Bunun sadece 3.3 milyar liralık bölümü işsizlere yapılan ödemelerden oluştu.   Geri kalan 9.7 milyarlık bölüm devlete aktarıldı. (Fon gelirlerinin dörtte birinin bütçeye aktarılması için 2008’de kanun değişikliği yapıldı.) Özetle, Fon’dan işçilere 1 lira ödenirken, devlete giden para 3 lirayı buldu.
-Dert değil; hele, siz, işsizler hiç dert etmeyin. İşsizlik sigortasından yararlanmak için 2000’lere kadar beklediniz. Hele bir referandum geçsin, belki, işsizlik sigortasından yararlanma koşulları iyileştirilir; belki işe girememiş bunca genç işsiz de düşünülür; belki işsizlikten değil, istihdam artışından  konuşulmaya başlanır. Allah büyük, gün doğmadan neler doğar, bekleyin!
“Allah büyük, ama bizi görmüyor” diyorsanız da dert etmeyin. Çünkü, bir kere, biriktirdiğiniz paraların SSK’da olduğu gibi havaya uçmaya alışmışsınız. Olur , böyle şeyler! İkincisi, işsizlik sigortasının da bir gün bütçede “karadelik” muamelesi görmesine şaşırmayın! Emek bilincinin siyasete taşınması dedik, aldırmadınız. Öyle olunca, böyle oluyor. Bugüne kadar kolayı varken, bununla kim uğraşacak dediğinize göre, şimdi de dert etmeyin.
Birkaç da “sizden, bizden” haberler.
Kipa önünde kitlesel eylem. Tez-Koop İş sendikasının Tesco-Kipa’da uzun süredir (7 yıl) sürdürdüğü örgütlenme çalışması 5 Temmuz’da başarıyla sonuçlanmıştı... Kipa yöneticilerinin ayak diretmesinden dolayı toplusözleşme masasına oturamayan Sendika eylem kararı aldı.
Sözleşmeli öğretmen Ahmet Fazlı Elçi, 44 yaşında, iki çocuk babası, çalıştığı dönemde aldığı para 700 TL,  yaz ayları ise “para yok”. Okuluna kitap taşımak için anlaştığı para 40 TL; kitap taşırken kalp krizi geçirdi.
Eğitim Bakanı’nın, sözleşmeli öğretmenlere yanıtı “sözleşmeli” olmasaydınız” oldu!
Paşabahçe Devlet hastanesi önünde tek başına işe dönme mücadelesi veren Türkan Albayrak’ın mücadelesi 40 günü aştı. 38. Günü notlarını okudum;  kendini bir yana koymuş, aldığı haber üzerine Afganistan’a asker gönderme meselesine dair kaygılarını yazıyor.
Evet, insanın, toplumun, doğanın ve yaşamın gündemi bunlar. Asıl siyaset de burada.
-Ve en büyük derdimiz de burada.