Totò Schillaci
Kamerun’un sürprizleri, Roger Milla’nın dansı, Gascoigne’in gözyaşları, Rijkaard’ın tükürüğü, Pavarotti’nin “Nessun Dorma”sı… İtalya’nın ev sahipliği yaptığı 1990 Dünya Kupası, futbol kalitesi düşük olsa da tarihin hikayesi en bol turnuvalarından biri. Favori hikayelerin merkezinde ise çoğunlukla aynı iki kişi var: Finalist Arjantin’in yıldızı, Napoli’nin tanrısı Diego Armando Maradona ve yarı finalde elenen İtalya’nın sürpriz kahramanı, Sicilya’nın gururu Salvatore Schillaci. Ve artık ikisi de yaşamıyor…
1 Aralık 1964'te çok fakir bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gözlerini açmıştı Salvatore Schillaci. Babası inşaat işçisiydi. İki erkek kardeşinden biri alt liglerde top koşturmuş, küçüğü Juventus’la denemelere çıkmıştı. Yeğeni Francesco Di Mariano Palermo’da oynayadursun, kendinden iki yaş büyük kuzeni Antonio Maurizio Schillaci de futbolcuydu.
Palermo’da işçi sınıfının yaşadığı bir mahallede büyüyen Salvatore, belediye iştiraki otobüs şirketinin takımı Amat’ta futbola başlamıştı. Takım arkadaşı Carmelo Mancuso’yla birlikte göz dolduran Schillaci, Sicilya’nın devinin radarına giriyordu. Palermo iki futbolcuyu almak için teklif yaptıysa da Amat yönetiminin fiyat düşürmemesi üstüne bu transfer gerçekleşmemişti.
İkili 1982’de mıntıkanın daha mütevazı takımlarından Messina’ya imza atmıştı. Savunmada oynayan Mancuso 1985’te Milan’ın yolunu tutacak fakat orada tutunamayacaktı. O sezon attığı gollerle takımını Serie B’ye çıkaran Toto, 1987’de iki menisküs ameliyatı geçiriyordu.
Takım, onunla birlikte büyüyordu. Forvet olgunlaşıyor, üstündeki forma ona dar geliyordu. Sicilya’nın sarı-kırmızılılarını dördüncü kümeden alıp ikinci lige getirenlerden biri de oydu. Sonradan Fenerbahçe’yi de çalıştıracak Zdenek Zeman’ın idaresinde 1988-89 sezonunda 23 golle Serie B gol kralı olan forvet, ülkenin devlerinden Juventus’a gitmişti. Bonservisine o gün ödenen 6 milyar liret, bugünün yaklaşık 7.5 milyon eurosuymuş…
Yedi sezon formasını giydiği Messina’nın en çok oynayan ikinci oyuncusu olan Toto, ayrıca kulüp tarihinin en çok gol atan ikinci futbolcusu durumunda.
Son iki sezonda leblebi gibi gol atmış Toto, Torino'da da arya söyleyebilecek miydi? Hemen formayı kapan Schillaci, ligde 15 defa fileleri sarsmıştı. 1990'da siyah-beyazlılar önce Milan'ı yenerek İtalya Kupası'nı, ardından Fiorentina'yı devirerek UEFA Kupası'nı kazanırken, Sicilyalının da çorbada tuzu olmuştu.
Muhteşem geçirdiği 1990 Dünya Kupası’ndan sonra sihrini kaybeden İtalya’nın kurtarıcısı, Çizme’nin gündemine başka şekillerde geliyordu. Onu maçta tahrik eden Fabio Poli’ye “Seni vururum” diyen Sicilyalı, eleştiri oklarına maruz kalmıştı. O gün ona kadar saymalıydım diyen golcü, adının katile çıkmasına anlam verememişti. Oda arkadaşı Roberto Baggio’yla pek konuşmuyorlardı. Hem milli takım hem de kulüpte beraber oynayan ikilinin şakalaşmalarının sonu fenaydı. Yumruklaşan iki yıldızdan Baggio kollarda taşınmıştı. Soyunma odasında gerçekleşen bu olaydan dolayı pişman olan Toto, içindeki Sicilyalıya yenik düşmüştü.
Giderek taraftarın da istemediği adama dönüşen 1990’da İtalya’nın kurtarıcısı, Gianluca Vialli’nin gelişinden sonra ıskartaya çıkarılmıştı. 1992’de Juventus’tan ayrılıp Inter’in yolunu tuttuğunda, siyah beyazlılar adına 132 karşılaşmada sahne almış, 36 gole imza atmıştı.
Her ne kadar rekabetten şans bulamasa da Juventus’tan ayrılma sebebi ona göre karısından boşanmasıydı. Katolik İtalya’da o zamanlar boşanma çok sıcak karşılanmamaktaydı…
Inter’de iyi başlasa da çok kalamamıştı. Yine birileriyle papaz olması, haber değeri taşımıyordu. İki sezonda toplam 36 maça çıkmış, 12 defa ağları havalandırmıştı. 1994’ün Nisan ayında takımdan ayrıldığından, arkadaşlarının Salzburg’a karşı kazandığı UEFA Kupası’nda payı olmamıştı.
1994’te herkesi şaşırtan Sicilyalı, Japonya’daydı. Söylemeye herhalde gerek yok, Uzakdoğu ülkesinde oynayan ilk İtalyan’dı. İyi bir sözleşme verilmiş, bir tercüman, bir de 24 saat emrine amade şoför tahsis edilmişti. Güzel bir evi vardı. Golle başlamış, hakemle papaz olduğundan iki maç ceza almıştı. 1997’de Japonya’da gördüğü şampiyonluk, Messina’yla alt liglerde yaşadıklarını saymazsanız kazandığı ilk birinci lig şampiyonluğuydu. Dizinden sakatlanan Toto, 1999’da futbolu bırakmıştı.
1990 DÜNYA KUPASI
İtalya o dönem futbolun merkezi, en çok para harcanan ülkesiydi ve en büyük yıldızlar orada oynuyordu. Ancak bu yıllar aynı zamanda, İtalyan sağı için de pervasız bir yükseliş dönemiydi. 1994’te, AC Milan’ın sahibi, medya devi Silvio Berlusconi’nin başbakanlığıyla siyasetteki tam karşılığını bulan bu yükseliş, Kuzey ve Güney İtalya arasında gitgide derinleşen ekonomik uçurum ve Güneylilerin 40 yıldır devam eden Kuzey’e mecburi göçüyle tanımlanıyordu. Parayı elinde tutan Kuzey’in hakim güçlerinin Berlusconi tipi ‘70’lerde palazlanan figürlerle, medyayı da kontrol ederek kaşıdığı Güneylilere yönelik ayrımcı/ırkçı eğilimler, 1990 Dünya Kupası sırasında Maradona tarafından zekice kullanılmak istenmişti. Napoli’de oynanacak İtalya-Arjantin yarı final maçı öncesi meşhur “Yılın 364 günü kendi ülkenizde yabancı olarak görülüyorsunuz. Bugünse sizden millî takımı desteklemenizi istiyorlar. Ben 365 gün Napoliliyim” çağrısını yapan Maradona, bu gerginlikten yararlanmıştı…
1990 Dünya Kupası kadrosunda yer alan futbolcu, galada sonradan sahne alan bir assolist edasıyla Avusturya'yı yıkmıştı. 76. dakikada sahaya sürülen forvet, hemen akabinde fileleri havalandırdığında, ertesi gün Çizme basınında manşetler hazırdı: Salvatore!
İtalyanca kurtarıcı anlamına gelen adını tüm dünya ezberlemişti. Amerika karşısında yine ikinci devrede forma bulan forvet, teknik direktör Azeglio Vicini'nin yüzünü kara çıkarmamış, ilk 11'de başladığı Çekoslovakya maçında da fileleri havalandırmıştı.
Gök-mavililer ikinci turda Uruguay'ı 2-0'la geçerken, perdeyi yine Toto açıyordu. Çeyrek finalde İrlanda'ya sıkılan tek kurşunun altında da imzası bulunan yıldız adeta bizden birisi gibi olmuştu. Mahallede sonradan girip gol atmak Schillacilik olarak özetlenirken, o çoktan formayı kapmıştı.
Napoli’deki 1990 Dünya Kupası yarı finali: İtalya- Arjantin
3 Temmuz 1990'da herkesin gözü Napoli'deydi. Dünya Kupası'nın ev sahibi İtalya, yarı finalde Arjantin'i ağırlıyordu. Aslında normal olması gereken buydu fakat unutulmaz mücadele bambaşka koşullarda oynanmıştı.
“Peygamberler kendi toprakları dışında da büyüktürler” minvalinde eksi bir söz vardır ya işte Napoli'yi şampiyonluğa taşıması hâlâ kulaklardan kulaklara anlatılan Maradona, kendisine tapılan mıntıkadaydı; hem de camiaya kazandırdığı ikinci lig zaferinden iki ay sonra. Hal böyle olunca sanki Arjantin, İtalya'yı ağırlıyordu.
San Paolo Stadı'ndaki heyecan fırtınasının başlarında açılışı Salvatore Schillaci yapmıştı. Kurtarıcı manasına gelen adıyla Çizme'deki organizasyonun tiramisusu olan forvet, ülkesini finale taşıyabilecek miydi? Gol yemeyi unutan gök-mavililer, İtalya'daki kuzey-güney gerginliğinin de gölgesinde açık mavi bayrakların sallandığı diyardan Roma bileti alabilecek miydi?
Sahanın her yerinde tekmeler uçuşuyordu. Güney Amerikalılar sertlik dozunu artıradursun, bir türlü rakip savunmayı sarsamıyordu. Dakikalar 67'yi gösterirken, bir anda tabela eşitlendi. Caniggia'nın kafası köşeyi bulurken, Zenga 517 dakika sonra kalesinde gol görmüştü. Doksan dakikanın sonunda eşitlik bozulmayınca, Napoli'deki heyecan uzuyordu.
Uzatma dakikalarında sertlik sürüyordu. Giusti ikinci sarıdan atılırken, Fransız hakem Vautrot bir türlü devreyi bitiremiyordu. Uzatmanın ilk yarısının uzatması sekiz dakika sürünce, ikinci devre oynanmayacak sanmıştık. Fakat o sırada çalan düdükle ayılmıştık...
Başka gol olmayınca penaltı atışlarına geçiliyordu. Nery Pumpido abisinin Sovyetler Birliği karşılaşmasında ayağının kırılmasından sonra kaleyi teslim alan Sergio Goycochea, Roberto Donadoni ve Aldo Serena'nın vuruşlarına mani olunca, Arjantin finale, İtalya üçüncülük maçına gidiyordu...
İtalya üçüncülük maçında İngiltere'yi karşısında bulmuştu. Söylemeye gerek yok, teselli ikramiyesi yine onun ayağından gelen golle Çizme'nin olmuştu.
1990 Dünya Kupası’nın gol kralı, ayrıca turnuvanın en iyi oyuncusu seçilmiş, Ballon d’Or sıralamasında Matthaus’un ardından ikinci olmuştu…
İtalya adına son kez 1992’de sahne almıştı. Milli takım bilançosu, 16 maçta atılan yedi gol ve bir ulusa yaşattığı rüya gibi yazdı!
SONUÇ
Düşüş yıllarında Schillaci’ye Sicilyalı olduğu Kuzeyliler tarafından itinayla hatırlatıldı. Ağabeyinin adının tekerlek hırsızlığına karışması sonrası Juventus-Torino maçında dev sahte tekerleklerle protesto edildi. Inter’deyken ise kendi takımının taraftarları stadyumun duvarlarına Güneylileri aşağılamak için kullanılan “Terrone” (köylü, cahil) ifadesini içeren yazılamalar yaptı. Sicilyalı Totò, İtalya’yı kurtarıp ülkenin sevgilisi olduktan kısa süre sonra yeniden kendini “çomar” olarak bulmuştu. Bir başka deyişle Maradona haklı çıkmıştı.
Sonrası pek iç açıcı değil. Berbat televizyon şovlarına para için meze olma, Sicilya sağından verilen 1-2 geçici koltuk. Son olarak da 59 yaşında hayata veda etmesine neden olan kolon kanseri… Ne olursa olsun, onu tanıyanların %99’u ne zaman Schillaci dense 1990 yazını anımsayacak; tam bir ay süren o yaz gecesi rüyasını.
Kim bilir belki de ondan yıllarca bizim mahallede anılmış, plastik topla atılan birçok karambol golünden sonra bir avuç çocuk “Schillaci!” diye bağırmıştı.