Google Play Store
App Store

Gazze’de, 733 gün sonra gelen anlaşmadan emperyalistler de siyasal İslamcılar da zafer çıkarma yarışına girdi. Ancak zafer halkların. Trump planı için göreve hazır olduğunu açıklayan iktidar, belirsizliklerle dolu anlaşma için Gazze’ye asker göndermeye hevesli. ABD'nin "Sefer Görev Emri" tuzaklarla dolu.

Trump barışı için Gazze’ye asker tehlikesi: Tuzaklarla bezeli plan

İsrail’in 7 Ekim 2023’teki Hamas saldırısının ardından Gazze’ye yönelik saldırılarına iki yılın ardından Trump Planı ile şimdilik ara verildi. ABD Başkanının devreye girmesiyle kabul edilen 20 maddelik kırılgan ateşkes planının ilk aşaması dün itibariyle devreye girdi. Gazze’ye yönelik saldırılara geçici bir süreliğine de olsa ara veren ateşkes rejimlerin maskesini düşüren turnusol kağıdı oldu.

İki yıl boyunca İsrail’in saldırılarına destek veren emperyalistler ile Tel Aviv yönetimi ve küresel güçlerin arkasına dizilerek gün be gün trajediyi izlemekle yetinen İslamcılar, anlaşmadan zafer çıkarma yarışına tutuştu.

İKİYÜZLÜ REJİMLER

Ateşkes planı için tüm dünyanın bir araya geldiğini aktaran Trump, anlaşma için “Bu Gazze'den daha fazlası. Bu Ortadoğu'da barış” derken soykırımcı Binyamin Netanyahu “anlaşmayı ulusal bir zafer” olarak tanımladı. Batılı küresel aktörler ve Ortadoğu’daki gerici İslamcı rejimler de benzer şekilde Trump barışını selamlama yarışına girdi. Trump Planı’nın büyük bir zafer olarak görüldüğü yerlerin başında ise Türkiye geldi. Tek adam rejimi tarafından yapılan açıklamalarda ve yandaşların attıkları manşetlerde ateşkesten pay koparılmaya çalışıldı. Uzun süre boyunca İsrail ile ticareti kesmeyen, büyük eleştiriler sonrası zoraki kısıtlamaya ve yasaklamaya giden iktidar, anlaşmadaki etkisine dikkat çekti.

Yandaş medya ve kalemler ise “Türkiye’nin ateşkeste oynadığı role” vurgu yaparak “kahramanlık hikâyeleri” türetmeye başladı. Haber ve açıklamalarda Erdoğan ve MİT Başkanı İbrahim Kalın’a bolca övgüler düzüldü. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da övgülerden pay alanlardan oldu.

Bugünün BirGün'ü

KIRILGAN BİR SÜREÇ

Liderler ve rejimler kutlama yarışına girse de Arap ve Amerikan medyası, ABD dışişleri bakanlığına yakın yayın organları oldukça ihtiyatlı. Süreç belirsiz, anlaşma her an çökebilir. Asıl müzakereler Trump’ın açıkladığı 13 Ekim’deki esir takası sonra başlayacak. Ateşkes askeri ve siyasi bir mola. Daha önce de ateşkes kararı alınmış ama bozulmuştu. Öncelikle Trump’ın dayatmasıyla İsrail ve Hamas'ın anlaştığı şey, Trump'ın planının tam olarak uygulanması değil, sadece ilk aşaması. İkinci olarak ilk adım silahları bir süreliğine de olsa durdursa da uzun vadede temelde hiçbir sorunu çözmemiş olacak.

Her şeyden önce Gazze’yi “Ortadoğu’nun rivierası”na dönüştürecek Trump planı tuzaklarla dolu ve “Hamas’sız Gazze, devletsiz Filistin” öngörüyor.

FİLİSTİNLİLERİN DİRENİŞİ

Geçici de olsa silahların susmasını sağlayan anlaşma Trump dayatması sonrasında gelse de asıl zafer ne liderlerin ne de rejimlerin. Netanyahu’yu, siyonist İsrail rejimini ve Amerikan emperyalizminin başındaki Trump’ı dize getiren şey Filistinlilerin destansı direnişi ve dünya halklarının vicdanı oldu. Gazze Şeridi’nde 65 binden fazla kişi katledilse de Filistinliler ve Filistin direniş örgütleri boyun eğmedi. Kadını, genci, çocuğu tüm Filistinliler iki yıl boyunca tüm abluka, bombardıman ve ölümlere rağmen direndi.

FHKC’den İslami Cihad ve Hamas’a çok sayıda Filistinli örgüt ağır bedellere rağmen siyonist güçlere meydan okumayı sürdürdüler. Batı Şeria’daki Filistinliler tüm zorluklara rağmen İsrail güçlerine direndiler. Gazze’deki kardeşlerinin yanlarında oldular.  Lübnan Hizbullahı, Yemen’deki Husiler ABD ev İsrail’in saldırılarına rağmen Filistin ile dayanışma halinde oldular.

DÜNYA HALKLARININ VİCDANI

Dünya halkları da kendi liderlerinin ve yönetimlerinin İsrail’i destekleyen tutumlarına inat hemen her gün meydanlardaydı. ABD’den İngiltere’ye, Fransa’dan Almanya’ya, İtalya’dan Avustralya’ya dünya genelinde hemen her ülkede düzenlenen kitlesel eylemlerde milyonlar Filistin’de katliamların son bulmasını, savaşın durdurulmasını istedi. Londra’dan Berlin’e, Roma’dan Sidney’e, New York’tan Kuala Lumpur’a hemen her yerde özellikle hafta sonları düzenlenen, yüz binlerce kişinin katıldığı eylemlerde yürekler Gazze için attı.

Halkların yanı sıra özellikle “Küresel Güney”in liderleri de İsrail karşıtı tutum ve açıklamalarıyla bu süreçte önemli bir rol oynadılar. Brezilya’dan Kolombiya’ya, Güney Afrika’dan İspanya’ya pek çok ülke lideri İsrail’i mahkûm eden tavır ve açıklamalarıyla halklarının sesine kulak verdiler. İspanya Başbakanı Pedro Sanchez, Kolombiya Devlet Başkanı Gustavo Petro ve Brezilya lideri Lula Da Silva öne çıkan isimler oldular. Trump dahi "(Netanyahu'ya) İsrail'in tüm dünyayla savaşamayacağını söyledim. O da bunu çok iyi biliyor" ifadeleriyle anlaşmanın halkların başarısını olduğunu itiraf etti.

GAZZE SEFERİNE HAZIRLIK

Trump’ın sorunları çözmeyecek planı Saray rejiminin yeni maceraları için referansa dönüştü. Erdoğan’ın Ocak 2009’daki “Van minut” krizinden bu yana defalarca gideceğini açıkladığı ancak adım atamadığı Gazze’ye TSK’nin gönderilmesi gündemde. Trump’ın “Planım için elinden geleni yapıyor” dediği Erdoğan, Türkiye’nin Gazze için öngörülen “görev gücü”nde yer alacağını açıkladı.

9 Ekim’de anlaşmanın duyurulduğu anda bu role hevesli olduklarını deklare eden Erdoğan dün de Rize’de, "Anlaşmanın sahadaki uygulamalarını takip edecek görev gücünde, Türkiye olarak inşallah biz de yer alacağız" dedi. Erdoğan devamında “Gazze'nin yeniden imarında da bize düşen neyse inşallah yerine getireceğiz” diyerek emlak merkezine dönüştürülecek Gazze Şeridi’nde pastaya ortak olma niyetlerini de açığa vurdu.  Milli Savunma Bakanlığı da kendilerine tevdi edilecek her türlü görev hazır olduklarını açıkladı. AKP Grup Başkanı Abdullah Güler de Gazze Görev Gücü'ne dair "Meclis Başkanlığımıza gelecek her türlü tezkere ve talebi destekleyeceğiz" dedi.

TUZAKLARLA DOLU "SEFER GÖREV EMRİ"

Saray rejimi ABD, Katar, Mısır ile birlikte Gazze’ye birlik göndermeye hevesli olduğunu açıklasa da bu durum tehlikelerle dolu. Anlaşmanın pamuk ipliğine bağlı olması, Trump’ın “Ortadoğu’nun Rivierası”na dönüştürme hayalleri kurduğu Gazze Şeridi’nde küçük bir provokasyon bölgesel bir yangına dönüşebilir. Netanyahu’nun rehineleri aldıktan sonra planı bozma ihtimali ve bölgedeki kırılgan yapı “görev gücü”nü ateş ortasında bırakabilir. İsrail’in olası saldırılarında TSK’nin hedef alınması Türkiye ile İsrail’i fiili olarak da karşı karşıya getirebilir. Uzunca bir süredir “İsrail tehlikesi” üzerinden iç politikayı dizayn etmeye çalışan iktidarın Gazze hevesi tehlikelerle dolu yeni bir maceranın kapılarını aralayabilir.

ABD Dışişlerine yakın Foreign Affairs’te de yazan Obama döneminin Ulusal Güvenlik Danışmanlarından Ortadoğu Koordinatörü Philip Gordon dahi şunları diyor: Bu anlaşma Ortadoğu'da barıştan çok uzak. Bu sadece son iki yılın cehennemine bir mola. Ateşkes veya rehine anlaşması rahatlama sağlayacak. Ancak uzun ve zorlu bir süreç olacak ve Hamas-İsrail çatışmasının devam etme riski yüksek olmaya devam edecek.”

Gordon, rehineler serbest bırakıldıktan sonra Netanyahu'nun savaşı yeniden başlatacağına ilişkin de büyük bir endişeye sahip olduğunu kaydediyor. Şu bir gerçek ki, “Trump planı” Filistin ve Ortadoğu’ya “barış” getirmeyecek, aksine daha fazla kaos getirecek. Rejim, ABD'nin "Sefer Görev Emri" için hevesli ancak Trump’tan sağlanan “meşruiyet” karşılığında Gazze ve Ortadoğu dehlizlerine asker göndermek büyük risk demek. Trump planı ve görev emri tuzaklarla dolu.

Filistin özgür olmadan ne Gazze’ye ne de Ortadoğu’ya gerçek barış gelecek. Emperyalistlerin, güç odaklarının plan ve müdahalelerinden barış değil yeni kaoslar çıkar. Ortadoğu'nun ve Filistin'in yakın siyasi tarihi buna örnektir.