Google Play Store
App Store

Singapur Havayolları’nın SQ321 sefer sayılı uçuşunda meydana gelen ölümlü trajik olay, türbülans ve bunun hava yolculuğu güvenliği üzerindeki etkileri konusunda giderek artan endişelerin altını çiziyor.

Türbülans can aldı
Fotoğraf: AA

Hatırlarsanız 30 Nisan 2023’te size bu köşeden seslenmiş, türbülansların sıklığının iki kata kadar artacağını ve bu nedenle çok ciddi sorunlar yaşanmaya başlayacağı konusunda uyarmıştım. O gün bugündür birçok türbülans vakası duydum; ancak bu hafta yaşanan olay kuşkusuz bu bilimsel öngörünün isabetliliğini en net şekilde ortaya koyan şey oldu: Singapur Havayolları’na ait bir uçağın Londra’dan Singapur’a giderken karşılaştığı şiddetli türbülans sonrasında 73 yaşında bir İngiliz hayatını kaybetti ve onlarca kişi de yaralandı.

Hayatını kaybeden yolcu, emekli sigorta uzmanı ve amatör tiyatro sanatçısı Geoffrey Ralph Kitchen olarak açıklandı. Kitchen, ne yazık ki şiddetli türbülans sırasında kalp krizi geçirerek hayatını yitirdi. Eşi de yaralananlar arasındaydı ve Bangkok’ta bir hastaneye kaldırıldı. Yolcular ve mürettebat dahil olmak üzere toplam 71 kişi yaralanmalar nedeniyle tedavi altına alındı. Bu yazıyı kaleme aldığım sıralarda altısının durumu halen kritikti. Yaralıların uyrukları arasında İngiltere, Malezya, Yeni Zelanda, İrlanda, İspanya ve Amerika Birleşik Devletleri’nden birçok kişi vardı.

Olay şöyle gelişti: SQ321 sefer sayılı Boeing 777-300ER, Pazartesi günü yerel saatle 10:38’de 211 yolcu ve 18 mürettebatıyla Londra’daki Heathrow Uluslararası Havalimanı’ndan havalandı. Uçak, kalkıştan 10 saat kadar sonra, 37,000 fit yükseklikte, Myanmar’daki Irrawaddy Havzası üzerinde şiddetli bir türbülansla karşılaştı. Bir uçuş takip sitesi olan FlightRadar24’ten alınan veriler, uçağın birkaç dakika içinde aniden 37.000 fitten 31.000 fite alçaldığını ve muhtemelen meydana gelen yaralanmaların ciddiyetine katkıda bulunan dramatik bir irtifa değişikliği olduğunu gösteriyor. Yolcuların paniğe kapılması ve uçak içinde kaotik bir ortam oluşması sonucunda pilot tıbbi gerekçelerle acil durum ilan etti ve uçuşu Bangkok’a yönlendirdi. Uçak, Salı günü yerel saatle 15:45’te Bangkok’a iniş yaptı. Bangkok Havalimanı müdürü (ve uçağın yere inmesinden kısa bir süre sonra uçağın içini inceleyen) Kittipong Kittikachorn, uçaktaki manzarayı "tam bir karmaşa" olarak tanımlıyor.

Olaydan kısa bir süre sonra Singapur Havayolları, bir açıklama yayınlayarak, Kitchen ailesine başsağlığı diledi ve yolcular ile mürettebatın yaşadığı travmatik deneyim için özür diledi. Havayolu, kalan yolcuların Bangkok’taki Suvarnabhumi Havaalanı’nda muayene ve tedavi edildiğini doğruladı. Yaralanmayan yaklaşık 100 yolcunun Salı günü daha sonra farklı bir uçuşla Singapur’a yolculuklarına devam etmeleri planlandı.

Singapur Ulaştırma Bakanlığı olayı soruşturacağını açıklarken, Amerika Birleşik Devletleri Ulusal Ulaşım Güvenliği Kurulu (NTSB) da soruşturmaya yardımcı olmak üzere bir temsilci ve dört teknik danışman göndereceğini teyit etti. Tayland Başbakanı da hükümetinin yaralılara gerekli tüm desteği sağlayacağı konusunda güvence verdi.

Olağanüstü bir olay 

Bu, gerçekten olağanüstü bir olay! Önceki yazıda da size anlattığım üzere, türbülans nedeniyle yaşanan ölümler yok denecek kadar az. Örneğin 1997 yılında United Airlines’ın Tokyo’dan Honolulu’ya giden bir uçağında şiddetli türbülans meydana gelmiş ve o olayda da emniyet kemeri ikaz ışığı yanıyor olmasına rağmen kemerini takmayan yolcu koltuğundan fırlayarak ölümüne neden olacak şekilde yaralanmıştı.

Federal Havacılık İdaresi’ne (FAA) göre, 2009 ve 2022 yılları arasında ABD’de kayıtlı uçaklarda türbülans nedeniyle 163 ciddi yaralanma meydana geldi. Size anlattığım üzere güncel araştırmalar, türbülansın giderek daha sık ve şiddetli hale geldiğini gösteriyor. Bunun ana sorumlusu, hava akımlarını etkileyen karbondioksit seviyelerinin yükselmesi ve tabii ki bundan kaynaklı iklim değişimi. Geophysical Research Letters’da yayınlanan 2023 tarihli bir çalışma, 1979’dan 2020’ye kadar Kuzey Atlantik Okyanusu üzerinde şiddetli açık hava türbülansının %50’den fazla arttığını ortaya koyuyor.

Bu vakada işleri yokuşa süren bir diğer mevzu da “açık hava türbülansı” olarak tabir ettiğimiz bir türbülans tipi. Mevcut teknoloji ile çoğu zaman tespit edilemeyen açık hava türbülansı, görsel ipuçları olmadan meydana geldiği için önemli riskler oluşturabiliyor. ABD Ulusal Bilim Vakfı’nın Ulusal Atmosferik Araştırma Merkezi’nden fizikçi Larry Cornman, bu tür türbülansların uyarı vermeden meydana gelebileceğini belirterek, uçuş sırasında emniyet kemerlerinin her zaman bağlı tutulmasının önemini vurguluyor.

İklim değişikliğinin, açık hava türbülansının artan yaygınlığına katkıda bulunan bir faktör olduğu düşünülüyor. Normalde yüksek irtifalı, hızlı hareket eden bir hava akımı olan jet akımı, daha soğuk kuzey bölgeleri ile daha sıcak güney hava kütleleri arasındaki sıcaklık farkları tarafından yönlendiriliyor. Küresel sıcaklıklar arttıkça, bu sıcaklık değişimleri daha belirgin hale geliyor, jet akımında daha fazla istikrarsızlığa neden oluyor ve sonuç olarak daha fazla türbülansa yol açıyor.

Reading Üniversitesi’nde doktora araştırmacısı olan Mark Prosser, jet akımının istikrarsızlığının, yüksek irtifalardaki rüzgâr hızlarını artıran küresel ısınma ile daha da kötüleştiğini açıklıyor. İklim değişmeye devam ettikçe bu istikrarsızlığın daha da kötüleşmesi bekleniyor. Yine size önceki yazımda anlattığım üzere, 21. yüzyılın ikinci yarısına kadar açık hava türbülans olaylarının iki ve hatta potansiyel olarak üç katına çıkacağı tahmin ediliyor.

Korkmalı mıyız? 

Peki korkmalı mıyız? Modern uçaklar yapısal hasar olmaksızın şiddetli türbülansa dayanacak şekilde tasarlanmış olsa da, yolcular için birincil risk, ani sarsıntılar sırasında kemer takmıyor olmaktan kaynaklanıyor. Uçuş Görevlileri Birliği (CWA) Başkanı Sara Nelson, açık hava türbülans olaylarının hem uçuş görevlileri hem de yolcular için ciddi bir güvenlik sorunu olduğunu vurguluyor. Yolcuları mürettebatın talimatlarına uymaya ve yaralanma riskini en aza indirmek için oturdukları yerde emniyet kemerlerini bağlı tutmaya davet ediyor.

Embry-Riddle Aeronautical Üniversitesi’nde havacılık bilimi profesörü olan Bob Thomas ve Reading Üniversitesi’nde atmosfer bilimi profesörü olan Paul Williams ise türbülansın rahatsızlık ve yaralanmalara neden olabileceğini, ancak uçağın yapısal bütünlüğü için bir tehdit oluşturmadığını hatırlatıyor. Asıl tehlike, türbülansın ani ve beklenmedik doğasında yatıyor; bu da yolcuların ve nesnelerin kabin içinde savrulmasına yol açabiliyor.

Sonuç olarak, Singapur Havayolları’nın SQ321 sefer sayılı uçuşunda meydana gelen trajik olay, türbülans ve bunun hava yolculuğu güvenliği üzerindeki etkileri konusunda giderek artan endişelerin altını çiziyor. İklim değişikliği atmosferik koşulları etkilemeye devam ettikçe, havacılık endüstrisi artan türbülansla ilişkili riskleri azaltmak için uyum sağlamak zorunda kalıyor. Bu kapsamda türbülans tespit teknolojisindeki gelişmeler, uçuş ekibinin eğitiminin iyileştirilmesi ve yolcular arasında kemer takmanın önemine ilişkin farkındalığın arttırılması yer alıyor.

Eminim SQ321 sefer sayılı uçağın karşılaştığı türbülansın nedenlerinin araştırılması, bu tür olayların gelecekte nasıl daha iyi tahmin edilebileceği ve yönetilebileceği konusunda değerli bilgiler sağlayacaktır. Bu sırada havacılık camiası, politika yapıcılar ve araştırmacılar, hava yolculuğunun tüm yolcular için güvenli ve konforlu kalmasını sağlamak üzere birlikte çalışmaya devam etmek zorundalar. Çünkü bir sonraki şiddetli türbülansın nerede, hangi uçağa isabet edeceğini önceden kesin olarak bilmenin henüz maalesef hiçbir yolu bulunmuyor.