İnsan zihninin düşündüğünü sandığı ile hakikaten düşündüğü şey arasında temel bir fark vardır. Zihin basitçe algılama, hissetme, düşünme, karar verme ve eylemde bulunma...

İnsan zihninin düşündüğünü sandığı ile hakikaten düşündüğü şey arasında temel bir fark vardır. Zihin basitçe algılama, hissetme, düşünme, karar verme ve eylemde bulunma olarak sıralanabilir. Bu sıralamanın kendisi bile ardışık değildir, zihin son derece karmaşık, dinamik ve çalkantılı bir süreç olarak işler. Zihninde olup biteni kişi düşünmeye başladığında işte sıralar ve ne düşündüğünün farkına varır ama zihninde olanın ancak çok küçük bir bölümünün farkına varabilir..

İnsan, zihninde ne olup bittiğini ancak bu yolla bilebildiği için bu yanılsama gerçekliğe tekabül eder; pratik olarak iş görür.

Bu sıralama zorunluluğunun en önemli kanıtı zaman boyutudur. İstediğiniz kadar çabalayın geçmişinizi geriye doğru hatırlayamazsınız. Mutlaka geçmişin herhangi bir anından başlayıp bugüne doğru hatırlayabilirsiniz. Belleğinizi geriye doğru oynatamazsınız.

Zaman dışında, bir yaşantının ilerde hatırlanacak bir anıya dönüşmesi süreci sanılandan çok daha karmaşık (ama kargaşa içinde olmayan, kendi içinde bir düzeni olan) bir süreçtir. Bir yaşantı insan belleğine kaydolurken o yaşantının tüm değişkenleri birbirleriyle bağlar kurarak depolanır. O anı belirleyen tüm algılar, renkler, kokular, sesler, ışık, dokunmalar, uzam, açı, mevsim, her ne varsa tümü birden sanki görünmez bir ağla birbirine ulanarak belleğe depolanır.

NİHAVENTTEN HİCAZA...

Bu nedenle örneğin, sizi örseleyen bir ayrılık sırasında, örneğin üst kattaki evden nihavent makamında bir ezgi belli belirsiz de olsa kulak zarınıza ulaşırsa, siz o sırada o ezgiyi duyduğunuzun farkında olmasanız da, yıllar sonra nihavent makamında bir şarkı duyduğunuzda neden hatırladığınızı ‘bilmeden’ ayrılık anının unuttuğunuzu sandığınız en ince ayrıntılarını yeniden yaşamaya başlarsınız.

Üstelik bu durum gerçek olmayabilir; çünkü zihin anı haline getirdiği hiçbir şeyi yaşandığı gibi korumaz, o andan sonra yaşananlar sürekli kendinden öncekini değiştirir. Yani nihavent makamı size ayrılık anını yeniden yaşatır ama aslında ayrılık anında üst kattan siz ayırdına varmasanız da kulak zarınızı hicaz makamındaki bir ezgi titretmiş olabilir.

Şimdi, izlediyseniz Tarantino filmlerini yeniden hatırlayın. Bu filmlerin en önemli özelliği nerdeyse tümüyle kendinden önce yapılmış filmlerin bir tür kolajından ibaret olmalarıdır. Kill Bill’de Gelin’in siyah çizgili sarı eşofmanıyla dövüştüğü  sahnelerinden biri sanki Bruce Lee filmlerinin setinde çekilmiştir. Birtakım farklar vardır: dövüşenlerin ikisi de bu kez kadındır, kar yağıyordur vs vs. Ama sekansı izleyenlerden geçmişte Bruce Lee’nin filmlerini izlemiş olanlar bir çeşit “deja vu” yaşıyorlarmış hissine kapılır. Lee’nin filmini hatırlayabilenler hemen rahatlar, ama hatırlamayanlar ilk kez gördüklerine emin oldukları Kill Bill filmini sanki daha önce görmüşler hissine kapılırlar. Üstelik bu his hemen ‘sen bu filmi ilk kez gördüğünü biliyorsun’ bilgisiyle çelişir ve ardından yerini kaçınılmaz bir şekilde şu duygu/bilgiye bırakır: Tıpkı benim yaşadığım gibi, benim başımdan da böyle bir an geçmiş olabilir, onunla karıştırıyor olabilirim!

KES YAPIŞTIR

Yine Tarantino filmlerinin bir diğer önemli özelliği, geçmişte başka bir filmde çok romantik bir sahnede fon olarak kullanılan bir şarkının bu kez en kanlı şiddet sekansının fonuna yapıştırılmasıdır. Filmi izleyen kişi kargaşa hissine kapılır. Ezgi belleğinin kuytularına romantik duygular ağıyla yerleşmiştir ama ‘gözünün önündeki gerçek’ öfke ve kanla yıkanmaktadır.

İşte türev kişiliğin zihnini biçimlendiren bu kolaj, kes yapıştır işlemidir. Kes yapıştırın bilgisayar, internet ve ‘photoshop’ tan, “Office”e kadar donanım ve yazılım programlarıyla ne olduğunu anlamak daha kolaydır. Herhangi bir belge ya da sitedeki herhangi bir bölüm, fotoğraf, grafik vb., oradan kesilip, başka bir yere yapıştırılabilir. Öğrenciler ödevlerini internetten buldukları bilgileri kesip alt alta yapıştırarak ‘yeni bir belge’ haline getirmektedir. Yeni belge aslında eskidir ama eskide böyle bir belge gerçekte yoktur! Yenidir ama eskidir de aynı zamanda.

Türev kişiliğin yaşadığı anı tanımlaması bir kargaşa sürecine döner; gerçek olanla kurgu, yaşanmış olanla yaşandığı sanılan, aslında eski olan yeni, iç içe girer. Zaman ve uzam dağılır, eğilip bükülür.