Google Play Store
App Store

Yıllar önce Tekirdağ’da Namık Kemal Üniversitesi’nin karşısındaki harap haldeki bir oto tamircisini bir sanat merkezi haline getirmiştik. 2014 Yerel Seçimlerinde merkez ilçe Süleymanpaşa’da seçimi kazanan Belediye Başkanı sevgili dostum Ekrem Eşkinat, diğer bürokratlar ve yerel yöneticiler gibi işi yokuşa sürmemiş ve o da en az bizler kadar heyecanlanarak üniversite öğrencilerinin sanatla buluşabilmesi için elini taşın altına koymuştu. O zamanlar yeni ilçe olan Süleymanpaşa’nın daha doğrusu Tekirdağ’ın en büyük eksikliği sanatsal faaliyetlerdi. İstanbul’a bu kadar yakın bir şehrin ne bir tiyatro, ne bir sinema salonu vardı. Yılda bir kez yapılan Kiraz Festivali ile halkın 3-4 gün sevdikleri sanatçılarla buluşması sağlansa da devamlılığı olmayan bu etkinlikler Tekirdağ halkının sanatı içselleştirmesinin önünde bir duvar gibi duruyordu.

Bunun için hemen kolları sıvadık ve 2 ay gibi çok kısa sürede “Alternatif Sahne” adını verdiğimiz çok güzel bir yer kazandırdık Tekirdağ’a. Bir davetiye sistemi geliştirerek hem üniversite gençlerini, hem de Tekirdağ halkını ücretsiz etkinliklerle buluşturduk. Eşim Gizem tiyatro oyunları getiriyor, ben de konserler düzenliyordum.

Bir süre sonra bu güzelim salonda siyasi toplantılar başladı. Bunu ilkokulların yıl sonu müsamereleri izledi. Sonra STK lar, dernekler, vakıflar, okullar sahneyi kullanmak isteyince bu güzelim mekân hiç hazzetmediğim “çok amaçlı salon”a dönüştü ve nihayetinde kapandı. İşte böyle.

∗∗

Geçen haftaki yazımı önümüzdeki hafta tiyatromuzun sorunlarına değineceğimi söyleyerek bitirmiştim. Nereden geldiyse aklıma bu on yıllık hikâye geldi. Herhalde tiyatrocuların salon sıkıntıları benim de unuttuğum bu anıyı hatırlamama sebep oldu. Neyse gelelim konumuza. Kırk seneyi aşkın bir süredir profesyonel müzisyen olarak tiyatronun içindeyim. Bunun için de en az müzik kadar tiyatroya da borçlu hissediyorum kendimi. Özellikle pandemi süreciyle başlayan -hastalık bulaşmasın diye- küçük kadrolu oyunlar artık bir alışkanlığa dönüştü. Nereye baksak tek ya da iki kişilik performanslar. Tiyatro’da benim için tekst çok önemli ama aynı zamanda kadro, dekor, kostüm, ışık, sahne tasarımı da önemli. Biliyorum insanları evlerinden çıkarıp bir tiyatro sahnesine götürmek çok zor. Özellikle bu ekonomik koşullarda. Gelir gider dengesizliği yüzünden ne yazık ki tiyatro durduk yerde lüks oldu. Tiyatro prodüksiyonlarında dizilerden tanıdık bir yüz olmazsa o tiyatronun işi çok zor. Neredeyse dizi oyuncularına yazılan oyunlarla karşı karşıyayız.

Ancak o zaman büyük prodüksiyonlara yatırım yapılıyor ama bunların da birçoğu televizyon şovu gibi. Gerçek tiyatro seyircisinin yerini -bu tür prodüksiyonlarda- hayranı olduğu insanı biraz daha yakından görmek isteyen dizi izleyicileri aldı.

Zar zor ortaya çıkan bir oyunu duyurmak için eskiden gazetelerin kültür sanat sayfaları, televizyonların kültür sanat programları vardı. Ana akım medya artık tiyatroya neredeyse hiç yer vermiyor. Bu yüzden sosyal medyaya -bıktırıcı reklamlardan fırsat kalırsa- sıkıştı kaldı tiyatrocular.

∗∗

Belediyelerin iskelelerde, metrolarda reklam panoları, açık alanlarda da bilboardları var. Belki bir kısmı ücretsiz olarak tiyato oyunlarının tanıtımına tahsis edilebilir.

Kültür Bakanlığı her sene şartları yerine getiren özel tiyatrolara maddi destek veriyor ama bu yardım da anlık ve acil ihtiyaçları karşılayabiliyor. Yerel yönetimler de birkaç oyun satın alarak destek olmaya çalışıyor tiyatro sanatına. Bu sürebilir; belki bunun yanında hem devlet hem de belediyeler lojistik ve prodüksiyon desteği verebilir özel tiyatrolara.

Genç oyun yazarları mutlaka teşvik edilmeli. Özendirilmeli. Çocuklara tiyatro sevgisi aşılamak için her okul yönetimi mutlaka öğrencilerini tiyatroya götürmeli. Tiyatro onların ayağına gitmemeli. Ve artık yetişkin oyunuyla çocuk oyunu arasındaki bu ücret farkı mutlaka son bulmalı. Seyircisi küçük diye belediyeler niye bu oyunları daha küçük fiyatlara almak istiyor anlamış değilim. Ayrıca kısa bir süre sonra öngörüm odur ki turne diye bir kavram kalmayacak. Ulaşım, konaklama giderleri ve sahne kirasını artık hiçbir özel tiyatro karşılayabilecek durumda değil.

Bir handikap da her tiyatro sahnesinin teknik alt yapısı birbirinden bambaşka özelliklere sahip. Bu salonların da asgari teknik şartlarda buluşturulması gerekiyor.

Kulis konusuna hiç girmeyelim zaten. Bırakın duşu, makyaj masasını, boy aynasını içinde tuvalet olmayan kulis var. Birileri yapmış yani. Öyle de kalmış.

Sevgili çocuklar bir tiyatronun tuvaletinde Pamuk Prenses ya da Keloğlan’ı, siz yetişkinler Hamlet’i görürseniz idare ediverin işte…

Kalın sağlıcakla…