Geçen yıl, Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Show TV’de yayımlanan Kızılcık Şerbeti dizisine idari para ve 5 kez yayın durdurma cezası vermiş ve böylece diziye, o güne kadar ilgisiz kalmış pek çok yeni izleyici kazandırmıştı. RTÜK’ün gerekçesi, dizideki Nursema karakterinin zorla evlendirildiği erkek tarafından camdan atıldığı sahnenin şiddet içeriyor olmasıydı. Adamların birbirlerinin kafalarına kafalarına sıkmaya doyamadıkları mafya dizilerindeki şiddet değil de bir kadının camdan itildiği sahne sorun olmuştu. 

***

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre 2022 yılında erkekler 334 kadın öldürdü, 245 kadın ise şüpheli şekilde ölü bulundu. Platforma göre, İstanbul Sözleşmesi’nin iptaliyle birlikte intihar gibi sunulan şüpheli kadın ölümlerinde de artış gerçekleşmişti. Basına çokça yansıdığı üzere, kadınların ölüm sebepleri arasında camdan düşme dikkat çekiyordu. Yani RTÜK’ün ceza kestiği sahne aslında ülkedeki bir şiddet örüntüsünün canlandırılmasından ibaretti. 

***

Star TV’de yayımlanan Ömer de tıpkı Kızılcık Şerbeti gibi sekülerlik ve dindarlık arasında ortaya çıkan çatışmayı anlatan bir dizi. Henüz ilk bölüm fragmanı yayımlanmıştı ki, malum gazete tarafından hakkında çok sayıda şikâyet olduğu haberleri yapıldı. İddiaya göre dizide Müslümanların değerleri hedef alınmıştı. İmam karakterinin bir sahnede sert ve acımasız tavırlar sergilediği görülmüş, müezzin de dul bir kadına âşık olmuştu. Aynı malum gazete diğer yandan, 6 yaşındaki kızını evlendirdiği somut delillerle ispatlanmış olan İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’e iftira atıldığı gerekçesiyle Müslümanları ‘hoca efendiye’ destek olmaya çağırıyordu. 

*** 

İki dizi de günün sosyokültürel yapısını yansıtma becerisi ve barındırdığı kuvvetli çatışmayla oldukça ilgi çekti. Yapımlar üzerindeki baskı, sansür ve hedef gösterme ise bir nevi reklam işlevi gördü. FOX TV’de başlayan ve yine aynı tema üzerinde ilerleyen Kızıl Goncalar ise seriye eklenen üçüncü dizi oldu. Yayımlanan ilk bölümüyle adeta kıyameti kopardı. Bu yeni dizi aile ilişkileri ve mahalle hayatından farklı bir yere, tarikatlara uzandı. 

*** 

İsmailağa Cemaati’nin üzerine alınıp şikâyetçi olduğu diziyi değerlendiren RTÜK idari para ve 2 kez yayın durdurma cezası verdi. Gerekçe, ‘toplumun milli ve manevi değerlerine aykırılık’ olarak açıklandı. Şikayetçi cemaate göre dizi dini ve dindarları aşağılamayı kendine gaye edinmiş. Yıllardır, dindar yaşam tarzının ve başörtülü bir karakterin ana akım dizilerde neden yer almadığı tartışılan bir konuydu. Zaman içinde seküler ve dindarların birbiriyle temasının artması yeni ve ilgi çekici bir hikâye üretiminin olanaklarını artırdı. Değişen sosyokültürel yapı, doğası gereği popüler kültür ürünlerinde yerini almaya başladı. 

***

Dramatik kurgunun yapı taşı güçlü bir çatışmadır. Karşıtların bir araya geldiği hikâyelerde, tarafların hem kendi içindeki hem de birbirleri arasındaki kontrast izleyicinin ilgisini çeker ve oluşan bu gerilimin nasıl çözüme kavuşacağı merakı artırır. Bu süreçte tarafların farklılıkları kadar benzerlikleri de ortaya çıkar. Günün sonunda çatışmayı bitiren tercihler yapılır ve hikâye sona erer. Bu yolculukta bütün karakterlerin zaafları, hataları, istek ve duyguları ortaya serilir. Düşüncesi ya da hayat tarzının her şeyiyle mükemmel ve doğru olduğuna inanan, eleştiriye ve dış dünyaya kapalı yapı ve kişiler için bu tam bir cehennemdir işte. Bir dindar, eğer ki ekranda gördüğü yalancı bir dindar karakteri izlemeye tahammül edemiyorsa yapabileceği tek şey televizyonu kapatmaktır. Zira şov devam eder. 

*** 

Kutuplaşmadan nemalananlar, sahtekarlığını kutsallık mitlerinin ardına gizleyenler, insan olmaktan doğan kusurluluğuna katlanamadığı için kendine dokunulmazlık rütbeleri uyduranlar kimseyle ve hiçbir şeyle yakınlaşamaz. Sonuç olarak, sansürlendikçe izlenme oranları artan bu yeni diziler, tarafların birbiriyle kaçınılmaz karşılaşmasının doğal ürünü ve toplumdaki normalleşmeye katkı açısından işlevsel. Yenileri gelecektir. İktidar desteğiyle ‘öz güveni’ artan tarikat ve cemaatler belli ki henüz prime time’ın spot ışıkları altında kendilerini görmeye hazır değil. Oysa kitle kültürünün birer parçası oluverdiler bile. Mutlu ve bol ‘kızıl’ dizili bir yıl dilerim.