Ülkemiya
Uzun zaman önce, çok uzaktaki bir galakside, Ülkemiya diye bir ülke varmış. Ülkemiya’da gazetecilik yasak olduğu için tüm yazarları bilim kurgu türüne yönelmiş. Güncel bir olay ya da haberi yazılı, basılı ya da kayıtlı hale getirmek yıllar öncesinden yasaklanmış. Bu sayede Ülkemiya bulunduğu gezegenin, hatta kendi güneş sisteminin de lider ülkesi haline gelmiş. Ya da en azından vatandaşları öyle biliyormuş. Çünkü memleketlerinden çıkmaları da neredeyse imkansızmış. Diğer ülkeler bizimkileri kıskandığı için; çıkış iznini, yani vizeyi bizim vatandaşlara vermiyorlarmış. Zaten yurt dışındaki ahlaksızlık ve dejenerasyona da kimsenin ihtiyacı yokmuş.
∗∗∗
Bu muhteşem ülke, kaç yıldır bilinmez, tek bir isim tarafından yönetilirmiş. Halkı ona Bir Numara dermiş. Bir Numara, bazılarına göre 45, bazılarına göre ise çok daha uzun süredir iktidardaymış. Kimilerine göre, bu görevdeki üçüncü Bir Numara bile olabilirmiş. Çünkü halktan kimse ile görüşmez, dev nehirleri andıran araç filolarıyla, sokaklardan sinirli ve hızlı bir şekilde geçerlermiş sadece. Sıradan bir vatandaşın zaten Bir Numara’yı görmesinin herhangi bir ihtimali yokmuş. En iyi ihtimalle vatandaşın hayatını kaybedip, Bir Numara’nın da cenazeye gelip tabut başında propaganda yapma ihtimali varmış. O da çok olan bir şey değilmiş, en son yıllar önce görüldüğü düşünülüyor. Dediğim gibi ülkede herhangi bir şekilde yazılı ve kayıtlı tarih olmadığı için her şey insanların anılarına dayanarak hatırlanabiliyor, ama o da günden güne zorlaşıyormuş. İktidarın son icraati ise yurt dışından suçluları alıp, kendi ülkelerindeki hapishanelere yerleştirmek olmuş. Zaten başka ülkelerin çöplerini uzun süredir satın alıp, derelerini, ormanlarını, denizlerini kirlettikleri için; bu yöntem onlara çok da uzak gelmemiş. Zaten bu vesileyle “yatış garantili” hapishaneler de yapmak, onların ihalelerini de kendi aralarında bir nehire düşen buzağıyı paramparça eden piranalar gibi yemek için iyi bir fırsat olmuş. Bu kadar ileri bir medeniyetteki canlıların bile kana bu kadar vahşice düşkün olmasını yıllar sonra bu toplumu araştıran antropologlar bile açıklayamayacakmış…
Ülkemiya’da her gün bir öncekinden daha kötü geçmeye başlamış. Yıllar içinde iyice halktan uzaklaşan, içine ve şatafata kapılan yönetim artık gündelik yaşamdan iyice bağını kopartmış bir şekilde, tek amacı kasalarını daha da doldurmak haline gelmiş. Adeta gecenin bittiği saatlerde toksikomanların telefona sarılıp madde araması gibi, yepyeni yolsuzluklar, bambaşka hırsızlıklar düşünür hale gelmiş bu idareci tayfa... Güç ve servet bağımlılığından bambaşka, bizim gibi sıradan insanların hiç anlayamayacağı kafalar yaşayan bu insanlar, günden güne kendilerini kendilerine yetersiz görmeye, açgözlülüklerinin hafriyatı altında kalmaya başlamış. “Nasıl yapsak da daha çok kazansak?” diye kendilerini yiye yiye, artık çevrelerindekilere de güvenmemeye başlamışlar. Bundan önce işler eş, dost, akraba, dede, nine ya da birbirinden anlamsız ve korkunç cemaatler arasında çözen bu dev organizma artık kendi kütlesinin ağırlığı altında içine çöken dev bir yıldız gibi tuhaf bir hal almaya başlamış.
Bu gerilimi önceden gören ve fark eden elit yönetici takımı, eteklerindeki ağırlıklardan kurtulmak için kaçış planları geliştirmeye çalışmış ama artık kimsenin kimseye güvenmediği bir ortamda hiçbir iş, hiçbir kumpas, hiçbir üçkağıt yolunda gitmemeye başlamış.
∗∗∗
Günlerden bir gün, bütün yönetici takımının, halktan en uzaklarda ülkenin en güzel, en değerli ormanlarının tam ortasına kurdukları büyük yönetim merkezinin dışında bir noktada bir yangın çıkmış. Yangının ilk aşamalarında kendi içindeki acil durum yönetim merkezinden müdahale etmeye çalışılsa da artık merkezde de herkes eş, dost, akılsız kuzen ya da ve ne iş yapacağını bilmeyen yakınlardan oluştuğu için kısa sürede yangın kontrolden çıkmış. Zaten müdahale edecek yangın uçakları bir bakanın cebi dolsun diye yabancı ülkelere satılmış, itfaiye birimlerinin yangına karşı kullanacak suyu da diğer bir bakanın işi için başka memleketlere kiralandığından, herkes eli kolu bağlı kalakalmış.
Ülkemiya’nın yöneticilerine adeta tapan ve onları çok seven vatandaşları ise bu olaya yardım etmek istemiş ama gazetecilik ve habercilik yasaklandığı için bu korkunç olaydan kimsenin haberi olamamış. Sorumlular on gün sonra açıklanacakmış.