Google Play Store
App Store
Umuda tutunarak ısrarla yazmalı
Dilimde Yılan Isırığı, Rahime Henden, Artshop Yayınları, 2024

Kadir İNCESU

Rahime Henden yakın zamanda yayımlanan “Dilimde Yılan Isırığı” (Şiir), “Alazlanmış Yürekler” (Roman) ve “Kadın Sorununda Ayrıntılar” adlı kitaplarıyla çıktı okurlarının karşısına… Yıllarca işçi olarak çalışan, bulduğu her fırsatta eline ne geçerse okuyan, şiirler, öyküler, denemeler, romanlar yazan “Ben halkımla varım!” diyen Henden yaşamından izler taşıyan yapıtlara imza atıyor. Henden ile yeni şiirlerinin yer aldığı Artshop Yayınları tarafından yayımlanan “Dilimde Yılan Isırığı” adlı kitabı üzerine konuştuk.

“Onlar çalışmanın ve mücadelenin öncüsü, öznesiydiler. Birlikte mücadele ederek geleceği kazanacak bir sınıfın neferiydiler” dediğiniz kadın işçilerin yapıtlarınıza yansıması nasıl oldu?

Onlar yapıtlarıma en yalın halleriyle yansıdı; acıları, sevinçleri ve dirençleriyle. Şu ana kadar on basılı şiir kitabına ulaştım. Her bir kitabım dönemin tarihsel gerçekliğini işlerken; yaşam coşkusu aşktan hiçbir dönem vazgeçmedi. Günümüze gelindiğinde aşkın acıtan gerçekliğiyle ilgili, kavga, doğa, aşk, hasret temalı yeni bir şiir kitabı daha yazdım

İşçi olmanızın yapıtlarınıza etkisi ne oldu?

İşçilerin içinde bulunduğu, çevresel, ailevi, düşünsel, yaşamsal kaygılarını, özlemlerini, dayanışma ile çatışma duygu ve davranışlarını çıplak gözle görmemi sağlayan işçi oluşum; yapıtlarımdaki gerçekçiliğimin yalın resminin oluşmasını sağlayan etkeni sözün gücüyle çizebilmemi kolaylaştırdı. Resmi doğru ve eksiksiz çizebilmek yalnızca işçi oluşla açıklanamaz. Çokça felsefe, ekonomi-politik, sosyoloji, mantık ve psikoloji okumuş olmak da zorunlu. Çağı ve çağın sorunlarını estetize edebilmek özel öneme sahip.

“Sustur acımı, kurbanın olayım eeyy dizeler,” ve “Yaşamın anlamı sorgulanmalı her gün,” derken şiirin hem bireysel hem de toplumsal açıdan verdiği ileti dikkat çekiyor. Sanatçının bir “kaygı”sı olmalı mı?

Günümüzde sanatçının kaygısı çok çeşitlendi. Sağlıklı gıda bulabilmekten tutun da sağlık ve eğitim kurumlarının bile çökertilmeye çalışıldığı günümüz koşullarında ürün verebilmek ne yazık, artık kâğıt bile üretilemeyen, dolara endeksli ekonominin insafına terk edildiği koşullarda sanatçıyı kara kara düşündüren sorunların başında yer alıyor. Türkiye ve dünya nereye evriliyor sorusuna doğru yanıtları bulabilmek, yayımlama özgürlüğümüzle dolaylı ve dolaysız bağlantılı. Kısacası kaygılarımız çok.

Bir şiirinizde “Geriye gençlik düşleri kalır” derken, aslında… Şiirleriniz gençlik düşleriniz mi uğruna mücadele verdiğiniz?

Uğruna mücadele verdiğim gençlik düşlerim çoğalarak, genç şairlerce de sürdürülüyor. Şiirlerim ısrarlı bir ırmak gibi bendini yıkarak önce denizlere sonra da okyanuslara akacak potansiyele sahip. Bentteki tortuları önüne katarak; gücü toprağın derininden yeryüzüne ulaşan, köklerini Anadolu toprağından alan şiirlerimin bir yanı Dadaloğlu, Köroğlu gibi halk kahramanlarına yaslanır. Kentlerin kıstırılmışlığında sıkışmış genç şairlerimizin şiirdeki çığlığı, uzak kentlere ulaşabildiği gibi elbet evrensel bir niteliğe de sahip. Çünkü küresel sermaye ulusal sınırları çoktan aştığına göre imgeler de okyanuslara akacaktır. Bundan kuşkum yok. Umuda tutunarak, ısrarla yazmalılar. 20. yüzyıl kavranmadan 21. yüzyıl çözümlenemez. Bilimsel gelişmeleri ve dünyada olup bitenleri doğru değerlendirebilmek için emek ve sermaye çelişkisini tüm boyutlarıyla kavrayabilmek, şiirin ve şairin de sorumluluk alanında.

Dilindeki Yılan Isırığı”, şairi sınırlar mı?

Şair sınırlanamayan insandır. Dilinde Yılan Isırığı olması yalnızca ve yalnızca şairin dilini keskinleştirir. Şair çağımızın sorunlarına duyarlı olduğu kadar kendi gerçekliğiyle günümüz gerçekliğinden kopmadan yol alan kişidir. Şairler bir halkın vicdanı olabilmeyi kişisel bedellerini ödeyerek kazanan insanlardır. Bu noktada şairin kadın ya da erkek oluşu hiçbir şeyi değiştirmez. Gerçekten şairse ama… Federico Garcia Lorca, Rıfat Ilgaz, Enver Gökçe gibi bilinçle direnen şairlerimizi anımsayalım…