Cumhuriyet döneminin en önemli seçimlerinden birine sayılı günler kaldı. Yaşadığımız 21 yıllık yıkıma neden olanlarla hesaplaşacağımız ve yeniden kurulacak bir memleketin umudunu bugünden örgütleyeceğimiz tarihi günlerden geçiyoruz.

Çok açık ki yıkımın sorumluları laikliği, bilimi yok sayanlar memleketi tarikatlar, cemaatlerle kuşatanlardır. Kamusal eğitimden sağlığa, barınma hakkına kadar halkın haklarını gasbedenlerdir. Memleketin derelerini, dağlarını, topraklarını, emeğin, emekçilerin haklarını emperyalist, kapitalist güçlere peşkeş çekenlerdir.

Kuşkusuz bu karanlık günleri aşacağız. Ama aşmak kadar nasıl aşıldığının da önemini atlamadan yapacağız. Memleketin geleceğinin nasıl kurulacağına dair sözlerin, ilkelerin görünmez kılındığı siyasetsiz bir seçim ortamı ile karşı karşıyayız.

Kimin, hangi ünlülerin nereden aday oldukları, meclis aritmetiği ile sınırlı tartışmaların yaşandığı bir seçim ortamı var. 21 yıllık AKP rejiminin yarattığı enkazın nasıl kaldırılacağına, Cumhuriyet’in ikinci yüzyılının kurucu siyaseti ve başlıklarının ne olacağına ilişkin sözler, eylemler yerine işlevi zayıflamış bir parlamento tartışmasına sıkıştırılmış hayat sosyalistlere, devrimcilere ait bir hayat olamaz, olmamalı…

Bu biçimiyle yaşanan seçim tartışmaları memleketin, halkın dertlerinin, yaşadığı sorunların, yoksulluğun, depremle yıkılan kentlerin konuşulmadığı bir hayat gerçeğin üzerinin örtülmesidir.

YENİDEN KURMAK

Mersin nükleer tehdidi ile Hatay ise enkazlar dahi kaldırılmadan rant projesi ile karşı karşıya. Depremi yaşayan illerin yaşadığı onca acıya, yıkıma rağmen bu yıkımı 21 yıldır birlikte yaratanların suç ortaklığının devam ettirildiği ihaleler eliyle kentlerin yaşanılacak olası yeni yıkımlara yol açabileceği bir şantiye alanına dönüştürülmeye çalışıldığı günleri yaşıyoruz.

Birlikte göndereceğimiz bir felaket iktidarı var. Yeniden kuracağımız bir memleket umudunu bugünden kurmanın sözünü, eylemini örgütleme kararlılığı tek çıkış yolu.   

14 Mayıs seçimlerine giderken devrimciler, sosyalistler, ilericiler olarak tarihsel sorumluluğumuz siyasetsiz seçimi siyasallaştırmaktır. Trabzon’dan, Uşak’a, Fatsa’ya mitinglerimizle, haftalardır sürdürdüğümüz halk yürüyüşleriyle, 22 Nisan’da gerçekleştirdiğimiz “Hatay’ı Yeniden Kuralım” yürüyüşümüzle halk muhalefetini örgütlediğimiz her an tek adam rejimini göndermenin de yeni bir memleketi kurmanın da umudu olacak.

SOL Parti olarak parlamento düzleminde kendi kimliğimizle seçimde var olmamızın en önemli gerekçesi yıkılan kentleri ve memleketi halkla birlikte kurma kararlılığımızdır.

Sol-devrimci hareketlerin tarihi sorumluluğu ülkenin mevcut durumuna ilişkin yaptığı analiz ve buradan çıkardığı görevlerdir. Saray rejimini yenmek ve Türkiye’yi yeniden kurmak...

Saray rejimini yenmek, onun karşısına muhalefetin tek bir ortak adayla çıkması, Türkiye’yi yeniden kurmak için ise sol-sosyalist bağımsız bir odağın yaratılması için SOL Parti olarak kesintisiz bir süreç yürüttük. Bir arada mücadeleyi büyütme çabasından da halk muhalefetini örgütleme kararlılığından da bir an olsun vazgeçmedik.

OY BOŞA GİDER Mİ?

"Meclis seçiminde size oy verirsek oyumuz boşa gitmez mi?" sorusu en çok karşılaştığımız soru…

Devrimcilere verilen oyun, dayanışmanın boşa gideceğine dair tek örnek yaşanmış mıdır tarihimiz boyunca? 21 yıllık karanlığın gönderilme umudunu örgütleyen bu memleketin ilericileri, devrimcileridir. O oy, o dayanışma bu memleketin emekçilerinin, kadınlarının, gençlerinin sözüdür, fikridir, örgütlü mücadeleye olan inancıdır.

Sosyalistlere, devrimcilere verilen her oy memleketin her yerinde dirençtir, yeniden kurmanın umududur. Sandığa atılan bir oyun ötesidir, birlikte bir memleket kurma iradesidir.

SOL Parti’miz ve öncemiz ÖDP’de mücadelede edenler olarak tüm seçim süreçlerinde dayanışmayı örenler, dayanışma oyu verenler olduk. Koşulsuz, şartsız.

Şimdi dayanışmaya oy istiyoruz.

Elli yılı aşkın bir mücadele tarihine inananlar olarak bu tarihe emek vermiş, bedel ödemiş bu tarihe inanan abilerimizden, ablalarımızdan, kardeşlerimizden istiyoruz.

Biz o tarihe inandık. Şimdi yıkılan kentlerde ve memleketin her yerinde çırpınıyorsak gece gündüz kaybettiğimiz, inandığımız her yol arkadaşımıza verdiğimiz sözün gereğini yapmanın sorumluluğuna olan inancımızdandır.

Mücadele tarihimiz boyunca yollarımızın kesiştiği dostlarımızdan, fikrimize, duygumuza inananlardan istiyoruz.

Bizler bir tarihin taşıyıcılarıyız, onu yaşatmak ve büyütmek için buradayız.