Google Play Store
App Store
Semra Kardeşoğlu

Semra Kardeşoğlu

semrakardesoglu@birgun.net
Umut verdiği tüm insanlar veda töreninde buluştu
Törende Zülfü Livaneli ve Akbayram’ın kızı Türkü Akbayram konuştu. (Fotoğraf: AA)

Edip Akbayram’a veda töreni halkın sanatçısına yakışır biçimde oldu. Sade, abartısız ve içtendi. Cemal Reşit Rey’deki törene memleketin dört bir yanından gelenler tören saatinden çok önce salonu doldurmuştu. Tabutunun üstünde sadece beyaz gerberalar vardı. Ve yine beyaz kalp şeklinde bir küçük çelenk: Ayten, Ozan, Türkü, Lavin; Geride bıraktığı ailesi.

Salonda her yaş grubundan gelenler vardı. Onu bire bir tanıyıp birlikte yol yürüdüklerinden çok, onun sesiyle, sözüyle kederlenen, öfkelenen, ama en çok da güneş hiç doğmaz sanılan gecenin karanlığında umutlananlar vardı. Onun sesini öyle çok öyle yok, öyle yoksun zamanlarda dinlemişlerdi ki sanki her birinin ailesinden biri gibiydi. Herkesin Edip Abi’si idi.

Nebil Özgentürk’ün hazırladığı ve onun hayatının köşe taşlarına yer veren belgesel ekranda gösterilmeye başlandığı anda salonda genci yaşlısı, kadın erkeği gözyaşlarını bıraktı. Fonda salondakilerin ezbere bildiği parçaları peş peşe akarken kim bilir pek çoğu o parçayı en çok hangi anda dinlediğini fısıldıyordu yanındakine.

‘BİZİM HİKÂYEMİZ’

Belgesel “Bu toprakları melodilerle anlatmayı başaran derviş gönüllü bir sanat insanıydı. Askeri darbeleri, cuntaları, sokak ortasında kurşunlanmaları, genç ölümleri, darağaçlarını, Madımak yangınını, eşkıyaları, garipleri, zalimleri, hasretle yanan gönülleri, sürgünleri ve göçleri, yani bizim hikayemizi anlattı türkülerinde, şarkılarında” denildi.

Uzun yıllardır yan yana olduğu sanatçı Zülfü Livaneli aldı sözü. Ve aktardığı bir anı tam da onu anlatır gibiydi: “Bir ara Edip'e sanatçı müsveddeleri diyen birisi vardı, şimdi adını hatırlamıyorum ama ona verdiği cevabı hatırlıyorum. O demişti ki, ‘Ben bugüne kadar 10-15 başbakan gördüm, şu kadar bakan, bu kadar milletvekili, hiçbirinin adını hatırlamıyorum ama bizim türkülerimiz ayakta.”

Livaneli, sonra sanatçının kızı Türkü Akbayram’ı sahneye çağırdı. O da kızıyla çıktı sahneye. Torun Lavin, elindeki kırmızı karanfili tabutun üzerine bıraktı usulca. Türkü Akbayram günlerdir onu sevenlere iyi bir haber verebilmek için beklemekten yorgun. Güçlükle konuşabildi.

‘UÇUŞAN YILLAR’

En zor an ise zabıtaların tabutu taşımak için içeriye girişleri oldu. Ve alıp giderlerken bir yağmur gibi döküldü gözyaşları. Fonda çalan “Mazide sevdanın pembe tacında/Buluttan buluta uçuşan yıllar/Yıllar ömrümü çaldınız/Yıllar baharım aldınız Yıllar sebebim oldunuz” çalıyordu. Hep bir ağızdan söylendi. Alkışlarla. Yanımdaki kadın ‘Böyle gider bizimkiler” diyordu.

Teşvikiye Camisi’ndeki törende yer alan çelenk notları bütün bir hayatın özeti gibiydi. En dikkat çekeni Deniz Gezmiş Vakfı /‘Aşk olsun” yazandı. Cami avlusunu dolduranların büyük bölümü, bu ülkeyi çok sevdiğini bildiğim, mücadelesine tanık olduğum, ülkenin tam bağımsız olması için bir ömür direnen, okuyan yazan soran sorgulayan ama mutlaka bedel ödeyenlerle doluydu. Bursa’dan gelen anne ile kızı tabutuna ulaşıp başında dua etmek için çırpınıyordu.  Denizli’den gelen 70’indeki bir öğretmen. Bu ülkenin gerçek hikayesini yazanlar yani.

SANATÇIYA SON ALKIŞ

Camiden çıkarken alkışlar koptu yine ve karanfiller atıldı. O sırada camiden çıkan biri “Neden alkışlıyorsunuz ?” dedi. Törene katılanlardan biri yanıt verdi: “O halkın sanatçısıydı. Bizim alkışlarımızı öyle çok hak etti ki. Bu ona tüm yaşamına saygı alkışıdır. Bize kattıklarının alkışı.”