Üniversiteliler neden direniyor?
Ülkenin her yanında, işsizlikle ve geleceksizlikle sindirilmeye çalışılan, kaybedecek bir şeyi kalmamış öğrenciler barikatları aşarak sokaklara taştı. Üniversitelilerin sokaklarda estirdiği rüzgâr, ana muhalefetin sandığı gösteren protestolarını gölgede bıraktı. Üniversitelerdeki protestoları ve öğrencilerin taleplerini, ODTÜ, İstanbul Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, Ankara Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesinden öğrencilerle konuştuk.

Etki BOLATCAN
Bu hafta memleketin her yerindeki üniversitelerden yükselen direniş öykülerine konu oldu. Ana muhalefetin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptaliyle başlayan ve İmamoğlu’yla beraber 86 kişinin gözaltına alınmasıyla devam eden sürece yönelik protestolarda gençliğin sesi yükseldi.
Ana muhalefetten gelen ilk tepkiler sandığa işaret etse de Beyazıt ve ODTÜ’de yıkılan barikatlarla tüm ülkeye sokak siyasetini yeniden hatırlattı. Üniversitelerin açtığı yolda Türkiye’nin her yanında gençlerin yanı sıra tek adam rejimine itiraz eden tüm halk sokakları "Hükümet İstifa" sloganıyla doldurdu.
Ülkenin her yanında, işsizlikle ve geleceksizlikle sindirilmeye çalışılan, kaybedecek bir şeyi kalmamış öğrenciler barikatları aşarak sokaklara taştı. Üniversitelilerin sokaklarda estirdiği rüzgâr, ana muhalefetin sandığı gösteren protestolarını gölgede bıraktı.
Üniversitelerdeki protestoları ve öğrencilerin taleplerini ODTÜ, İstanbul Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, Ankara Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesinden öğrencilerle konuştuk.
Öğrencilerin protestolarının sebebi nedir, gençliğin tepkisi sadece Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına alınmasıyla mı sınırlı?
ODTÜ Öğrencisi Yağız: Gençliğin tepkisinin İmamoğlu’nun diploma iptali ve beraberinde 105 kişinin gözaltına alınmasından ibaret olduğunu düşünmek büyük bir yanılgı olur. Protestoların, direnişlerin asıl sebebi; öğrencilerin gittikçe daha da korkunç bir hal alan geçim sıkıntısı ve demokratik haklarımızın alenen elimizden alınmasıdır. Bu hak gaspının sorumlusu elbette AKP-MHP İslamcı faşist iktidarından başkası değil. Öğrenciler bu iktidara karşı olan öfkesi etrafında birleşip örgütleniyor. Direnişimize bu öfke güç veriyor.
İstanbul Üniversitesi Öğrencisi Umay: Ülkenin en dinamik kitlesi olan biz öğrenciler zaten bu düzenin içine doğmuş bulunduk. Gençler olarak en temel ihtiyaçlarımızı karşılamakta dahi önümüze çıkan ekonomik ve siyasi engellerin her gün daha katlanılmaz hale gelmesi hayatın her alanındaki politik işleyişin görünür kılınmasını sağladı. En apolitiğimizin bile içinde bir yerlerde direniş ve protesto ateşinin yakılabileceğini de bu süreçte gözlemleyebiliyor olmak heyecan verici.
BİZİ BİRLEŞTİREN AYNI SORUNLAR
Ankara Üniversitesi Öğrencisi Emine: İmamoğlu'nun içeri alınması öğrencilerin gözünde bir kişiyi kurtarmakla ilgili değil de haklarının biçildiğini hissetmekle alakalı. Buradan da mücadele alanı doğuyor bizlere. Tüm demokratik haklarımız tasfiye ediliyor ve verdiğimiz tepki bir kampanyaya dönüştürülmeye çalışıldığında öğrenciler olarak ana muhalefette kendimize bir yanıt bulamıyoruz. Bu bizi çok öfkelendiriyor. Taleplerimizi sloganlarımızla haykırıyoruz. "Kurtuluş sokakta, sandıkta değil" diyerek zaten çokça inandırıldığımız ve hile hurdayla sonuç alamadığımız sandıklara gitmenin artık yetmediğini, "Polis simit sat, onurlu yaşa" diyerek alanlarda gördüğümüz şiddetin hukuki olmadığını dile getiriyoruz. Haykırdığımız her şeyde eşit, özgür bir gelecek istiyoruz gençler olarak aslında. Yaşadığımız sıkıntılar hep aynı. Bu noktada "sen buradansın, şuradansın" demiyoruz. Eşitlik ve özgürlük mücadele ettiğimiz konular olunca direnişimizin bizi bir araya getirmesinden başka seçenek yok aslında. Hiçbir arkadaşımıza, yurttaşa bir şey olmasına göz yumamayız. Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz!
Marmara Üniversitesi Öğrencisi Özgür: Mesele sadece İmamoğlu’yla sınırlı bir mesele değil. 23 yıllık AKPiktidarı boyunca bu karanlık iktidarın içine doğmuş öğrenciler, gençler sadece bir kıvılcım bekliyordu. Sokaklarda atılan “Kurtuluş Sokakta, Sandıkta Değil” sloganı da gösteriyor ki mesele sadece İmamoğlu meselesi değil. Öğrencilere düzen içi muhalefet tarafından dayatılan sandık eksenli bir mücadele tarzına bir itiraz. 3-4 gündür süren eylemlilikler üniversitelerde özneliğini kaybeden gençlerin ülkenin bu gidişatına dair herhangi bir seçenek bırakılmadığı durumdaki öfkesini dile getirme şeklidir.
ODTÜ Öğrencisi Deniz: Gençlerin gözünde demokrasiye bir darbe olarak görülen tüm bu süreç kısa sürede kitlesel bir tepkiye dönüştü. CHP'nin süreci yürütüş ve eylemselliği örme biçimi başta gençlik olmak üzere geniş halk kesimlerinin öfkesinin gerisinde kaldı. Mesele sadece İmamoğlu'nun gözaltına alınmasıyla kalmayıp AKP ve onun temsil ettiği tüm gerici değerlere tümden bir tepki olarak görülmeli. Bunu bir yana bıraktığımızda bile CHP'nin muhtemel Cumhurbaşkanı adayının elimine edilmesi konusunda da gösterdiği tutumun gençlik tarafından hareketliliği oldukça pasifize eden bir noktada duruyor. Hal böyle olunca gençler olayı tüm cesaretiyle kendi ellerine alıyor ve ortaya yankıları ülke çapında duyulan bir tablo ortaya çıkıyor. Taleplerinin arasında ise iradelerinin yok sayılmaması, insanca yaşam, işsizliğin son bulması yer alıyor.
Birçok eylem ana muhalefet kontrolünde gerçekleşirken, önce İstanbul, sonra ODTÜ'de üniversite öğrencileri protestoların kontrolünü ele aldı. Ana muhalefetin tepkileri gençlere yetersiz mi geliyor?
ODTÜ Öğrencisi Yağız: Açıkçası, ana muhalefetin düzenlediği eylemlerdeki ve öğrenci eylemlerindeki pasif tavrı bizi sinirlendiriyor. 19 Mart Çarşamba günü, biz ODTÜ’den çıkıp Güvenpark’a yürümek istedik. Mevlana Bulvarı’nda önümüze kurulan 6 TOMA’lı barikatı aşmaya çalışırken CHP’nin bir otobüsle gelip kitleyi pasifize etmeye çalışması, kitle tarafından öfkeyle karşılandı. Biz, üzerimize yağdırılan plastik mermilerle, yüzümüze sıkılan biber gazlarına karşı direnirken CHP’li vekillerin otobüsün tepesinden konuşma yapmaya çalışmasına karşın ODTÜ öğrencisi onları zorla otobüslerinden indirtti. Polisle yürüttüğü müzakerelerde, Milli Kütüphane metro durağına kadar yürüyebileceğimizi, orada dağılmamız teklifini polise kabul ettirdi. ODTÜ öğrencileri olarak bu sonucu açıkça reddettik ve barikatı yıkacağımızı, Güvenpark’a olan yürüyüşümüze devam edeceğimizi belirttik. Bunun sonucunda CHP heyetinin alandan çekilmesi yine aynı şekilde öfkeyle karşılandı.
Aynı şekilde; 20 Mart Perşembe günü, biz ODTÜ Karakaya (A1) Kapısında ODTÜ öğrencilerine ve bize desteğe gelen Bilkent ve Hacettepe öğrencilerine kimyasal gazlarla, plastik mermilerle saldırılırken CHP heyeti gelip aynı pasifist tavrını sürdürdü. Öğrenciler, vekillere müzakere istemediklerini, gerçekten destek olmak istiyorlarsa bizimle barikata karşı direnmeleri gerektiğini belirtti. Bu durumda, iktidara karşı direnen dinamik öğrenci kitlesinin pasifist tavırlarla hareket eden ana muhalefetten eylemlerin kontrolünü alması şaşırtıcı bir durum değil.
İstanbul Üniversitesi Öğrencisi Umay: Gençler olarak artık sabrımızın taştığı bir noktadayız. Ana muhalefet partisi başta olmak üzere hiçbir muhalif oluşumun kendi kontrolünde tutamayacağı bir öfke ve direniş öyküsüne evrilen bu süreç, bizim ülke gündemindeki değişen dinamikler ve siyasi yapıda ne kadar büyük bir rol oynadığımızı başarılı bir şekilde gözler önüne seriyor. Gençlik kendi sözüyle alanlardayken CHP tarafından hoparlörden yükseltilen seslere verilen tepkiler durumu özetliyor.
Marmara Üniversitesi Öğrencisi Özgür: Önceki soruda da belirttiğimiz gibi mesele sadece İBB başkanının gözaltına alınması meselesi değil, 23 yıllık AKP iktidarının baskılarına karşı gençliğin bir başkaldırısı. CHP'nin bu eylemlilikleri kendi kontrolü altında tutma politikası elbette ki kabul görmüyor. Çünkü gençler de biliyor ki Saray iktidarını sokak muhalefeti olmadan, düzen içi çözümlerle yenebilmek mümkün değildir.
AKP’YE KARŞI BİRLEŞİK MÜCADELE
Üniversitelerdeki eylemler kampüslerden taşarak farklı üniversitelerle birleşti. Ankara'da Bilkent, Hacettepe ve Ankara Üniversitesi öğrencileri barikatları aşarak ODTÜ'lü arkadaşlarıyla dayanışmaya gitti. İstanbul'da Yıldız Teknik Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi meydanlara birlikte çıktı. Öğrencilerin dayanışma ve birlikte mücadele etme duygusunun pekişmesindeki neden ne?
ODTÜ Öğrencisi Yağız: İlk soruya verilen cevabı tekrarlayacağım. Öğrencilerin sorunları ortak, şiddetli geçimsizlik ve gasp edilen haklarımız mücadelemizi ortaklaştırıyor. KYK burslarımıza getirilen zamlarla ülkedeki genel enflasyon, yurt ve yemekhane ücretlerimize yapılan zamlar arasında devasa farklar var. Üniversite öğrencilerinin yaşam standardı gün geçtikçe düşüyor. Yanı sıra gasp edilen haklarımız bizi umutsuzluğa sürüklemiyor, öfkelendiriyor. Bu öfke, iktidarın aparatı olan polisin üstümüzde uyguladığı şiddet politikalarına karşı direniş olarak, ders boykotu olarak açığa çıkıyor.
ODTÜ Öğrencisi Deniz: Son 5 yıl için konuşacak olursak, üniversitelerin gücünü birleştirmesi olgusu deprem dönemine hatta pandemiye kadar götürülebilir. Onun haricinde üniversitelerin özelinde kitlesel eylemler olduğunda veya 1 Mayıs alanlarında, bazen sosyal medyadan da olsa gözle görülür bir dayanışma hali hep vardı. Bu da gençlerin sorunlarıyla taleplerinin benzer olması ve üniversitelere uygulanan baskılara karşı tek ses olma gerekliliğinin bilincidir. İçinde bulunduğumuz gündemle gelen halk hareketliliği bu teması ve dönüştürücü potansiyelini daha etkili bir şekilde açığa çıkardı. Özellikle İstanbul ve Ankara'daki üniversitelerin öncülük ettiği ortak eylemler bunun gerçekliğinin somutlanmasıdır. Biz ODTÜ öğrencileri olarak baştan beri bunun bilinciyle ve sorumluluğuyla tartıştık ve harekete geçtik.
İstanbul Üniversitesi Öğrencisi Umay: Öğrencilerin temel sorunlarının aynı olması üniversiteleri meydanlarda birleştiriyor. Hepimiz kendi okullarımızda adaletsizlikte, güvensizlikte, geçinememekte ve daha birçok sorunda ortaklaşıyoruz. Ortaklaştığımız sebeplerin sorumlusunun AKP iktidarı olduğunu biliyoruz ve eylemleri bu karşıtlıkta kuruyoruz. Saray rejimi baskılarını ne kadar artırırsa biz öğrenciler taleplerimiz için o kadar birleşeceğiz. Mücadelemizi tüm okullara, okullardan mahallelere ve tüm ülkeye yaymaya devam edeceğiz.
Marmara Üniversitesi Öğrencisi Özgür: 23 yıllık bu kötülük iktidarının içine doğan bu gençlerin en temel isteği AKP'siz bir Türkiye. Eğitimden sağlığa tüm insani ihtiyaçların parayla satıldığı, her türlü hayat tarzına müdahale edildiği ve gençliğin bütün bunlara karşı ses çıkarma olanaklarının tüm baskı aygıtlarıyla kısıtlandırıldığı bir ülkede bütün bunların sorumlusunun AKP iktidarı olduğunu en iyi gençler biliyor. Gençler sokakta, AKP'nin gittiği, tüm temel haklarının güvence altına alındığı ve öğrencilerin üniversitelerin temel bileşeni olduğu bir ülke için mücadele ediyor.