Hasan Göztepe ‘Geldik Bugüne’ adlı kitabıyla okurlarıyla buluştu. Göztepe, yeni kitabında gerçek olayları ve kendi düşüncelerini en duru diliyle aktarmış.

Unutturamadılar
Fotoğraf: BirGün

Kâmile YILMAZ

Geldik Bugüne' adlı bir kitap var elimde. Yazarı; Hasan Göztepe. Kapağının toprak rengi ve üzerindeki ayak izlerinin görüntüsü, kitabın albenisini artırmış. 318 sayfa, içinde 101 makale var. Son sayfa torununa yazdığı mektupla noktalanıyor. Son yıllarda özlemini çektiğimiz düşünce ortaklığını da bulunca yazı konusu sert olsa bile yüzümüze bir gülücük yerleşiyor. “Oh bizim gibi düşünen, yazan biri var.” Özlediğimiz bir dosta kavuşmuş gibi seviniyoruz.

Hasan Göztepe, gerçek olaylardan, tanıklıklardan başlayarak, kendi düşüncesini de en duru diliyle anlatmış. Toplum olarak unutma engelli olduğumuzu düşünürsek bu kitap belleğimizi yenileyecek, unutulanları su yüzüne çıkaracaktır. Ülkemizde olaylar o kadar hızlı yaşanıp tükeniyor ki gündeme yetişmek çoğu kez mümkün olamıyor. İşte bu kitabı okuyunca kaçırdığımız, unuttuğumuz olayları bu güne taşıyıveriyor. Adı gibi 'Geldik Bugüne' deyiveriyor.

Bu kadar çok makaleyi tek tek anlatmak yerine bazılarından söz etmek daha uygun olacak. İlk yazıda demokrasi sözcüğünü işlemiş. Şöyle yakınmış: “Bu nasıl demokrasidir ki darbe yapan askerler demokrasi diyor. Darbeye karşı olanlar demokrasi diyor. Halkı sokağa çağıranlar demokrasi diyor. Sokağa dökülen halk demokrasi diyor. Evlerinde oturanlar demokrasi diyor. emeğiyle zar zor geçinenler demokrasi diyor” diyerek iki yüzlülüğü eleştiriyor. Ve Gandhi’nin sözüyle demokrasinin tarifini yerine koyuyor. “Halk, hükümetten korkarsa tiranlık, hükümet, halktan korksa demokrasi olur.”

İkinci yazıda “Kötülüğün çabuk yayılmak ve bulaşıcı olmak gibi bir özelliği vardır” diyor. Ve devam ediyor. “Gelişimini tamamlayamamış ülkelerde bu daha belirgin ve daha yaygındır” diyerek yazıyor da yazıyor.

Dillerle ilgili yazısında Dale Spancer’in sözüne yer veriyor. “Dil, tarafsız değildir. Dil, yalnızca düşünceleri taşıyan bir araç da değildir. Çünkü dil, aynı zamanda düşünceleri şekillendirir, değiştirir, dönüştürür.” Sonra Türkçe sözcüklerin yerine Arapça sözcüklerin tercih edilmesini eleştiriyor. Halkların ana dillerinde konuşabilme, eğitim alabilme özgürlük ve haklarına da vurgu yapıyor.

GELDİK BUGÜNE, Hasan Göztepe, Ubuntu Yayınları, 2022GELDİK BUGÜNE, Hasan Göztepe, Ubuntu Yayınları, 2022

Nâzım ile Abidin Dino’nun telefonla Türkçe sohbetlerini örnek veriyor. Anadil’e özlemi dile getiriyor. “Abidin biliyorum çok geç oldu, Vera yeni uyudu. Ben konuşamasam bile ne olur sen konuş, ben dinleyeyim. Ama ne kadar konuşursan konuş. Türkçe’ye o kadar hasret kaldım ki anlatamam.” Bu anıdan daha güzel ana dilin gerekliliğini kim anlatabilir?

Başka bir yazısında Türkiye'deki okul ve cami sayısını karşılaştırıyor. 67.000 okul, 85.000 caminin olduğunu yazıyor. Phaldros’un sözüne yer veriyor: “İktidar değişikliğinde yoksul halk sadece (çoğu kez) efendi değiştirmiş olur.” Bu söz insanın yüzüne tokat gibi iniyor, dalgın düşünceden uyandırıyor. Yazarın yorumunu okuyoruz. “İktidar ve lüks yaşam, arkasında yığınla suç bırakıyor. Aynı zamanda bağımlılık ve zaaf yaratıyor. Bu bağımlılığın ve zaafın sonucu olarak da iktidar, kendinden başka kimseyi anlayamıyor." Albert Camus'yu hatırlıyoruz: “Uğrunda ölünecek davalar vardır ama hiç biri uğrunda öldürmeye değmez.”

Dinle ilgili yazısında masum, saf bir inanmışın sözünü aktarıyor. “Benim şeyhim Dicle çayı kadar rakı içse gene ona bir şey olmaz. Çünkü rakı benim şeyhimin boğazından geçtikten sonra zemzem suyu oliyi.”

Hayat Politiktir başlıklı yazısında, siyaset konuşmaktan kaçanlara gönderme yapıyor. “Senin siyaset üstü sanarak sorgulamadığın hayat politiktir” diyerek devam ediyor. “İnsanlığın barışı istemekten, barışı savunmaktan, barışı gerçekleştirmek için var gücüyle çalışmaktan başka şansı yok. Yoksa ateşin körüklendiği yerde elimizde kalan yalnızca kül olacaktır.”

Hasan Göztepe’ye, kalemine, yüreğine, sol düşüncesine sağlık diyelim.