İktidar 6 Şubat ile 15 Şubat arasında yaşananları unutturmak toplumun hafızasından silmek istiyor. Buna itiraz edenleri de “Deftere yazdım” diyerek tehdit ediyor. Tabii bizim tuttuğumuz notlardan haberleri yok.

Unutturmayacağız sildirmeyeceğiz
Fotoğraf: AA

Yaşar AYDIN

Pazarcık ve Elbistan depremleri 9 saat arayla 6 Şubat günü gerçekleşti. O dakikadan itibaren tüm ülke yasta ve elbirliği ile ayağa kalkmaya çalışıyor. Bugün itibariyle depremin 12. gününe girmiş olduk. Bu, halkın depreme dair işlettiği takvim.

Bir de iktidarın takvimi var. AKP ortağı MHP ile birlikte ilk 10 günü sağa sola bağırıp hesap tutarak, not defterine yazarak geçirdi. Onu da ekranlardan yaptı. Beyaz cam dışında adeta ortada yoklardı.


15 Şubat itibariye işler değişti. Kurtarma faaliyetinin sonuna gelinmiş, enkaz kaldırma işlemi başlatılmış topraklar yerine inşaat yapmaya uygun hale gelmesinin önündeki engeller kalkmaya başlamıştı. Ülke insanın duyarlılığı, dayanışma faaliyetleri ile üst noktaya çıkarılmış hatta dayanışmanın gücü sayesinde devletin yokluğu da çok hissedilmemişti.

İller neredeyse insansız halde AKP’nin bile yönetebileceği noktaya geldi. Kalanlar için çadırlar bulundu, konteynırlar yolda. Geriye bunların yerleştirilmesi kaldı ki bu kadarını yapabilecek becerileri var.

Artık devlet deprem bölgelerinde daha çok görünebilirdi. Genelkurmay Başkanı çorba dağıtır, bakanlar çadır kentlerde dert dinleyebilirdi.
Bir de yardımlar var tabii. Devlet çok ortalarda görünmeyince yurttaş kendi derdini çözmeye başladı hatta tüm dünyanın takdir ettiği noktaya getirdi. İktidara göre artık ona da gerek kalmadı. Tüm bağışlar devletin ukdesinde olmalıydı. Şov bu işin olmazsa olmazı. Televizyonlar ayarlandı ve bildik hava yaratıldı.

AKP rejimi ya da Erdoğan yönetimi “her şey bizden sorulsun” anlayışından başka bir şey değildi. Ama diğer yönünü de atlamayalım: Sadece “hesap” onlardan sorulamaz.

SIFIRLAMA FAALİYETİ

AKP kadrolarının en iyi bildikleri iş hiç kuşku yok ki ‘sıfırlama’dır. Her türlü kasayı da toplum hafızasını da sıfırlayabilirler. 15 Temmuz öncesi devlet içindeki FETÖ’nün varlığı ile ilgili tek kelime ya da tek bir görüntü kalmadı. Geçmiş dönem futbol maçlarının özetlerine varana kadar sildiler. 17-25 Aralık’ı, Çözüm Sürecini unutturdukları gibi şimdi de depremin öncesini ve sonrasındaki 10 günü unutturmaya çalışıyorlar.

İlk olarak canla başla yardım götüren, kurtarma faaliyetlerinde bulunanlar deprem bölgelerinden uzaklaştırmaya çalışıyorlar. Tek merkezde toplama adı altında gelen yardımlara “çöküyorlar”. Bağış kampanyası yapanları tehdit ediyor, adeta yasadışı faaliyet olarak kodluyorlar. RTÜK ve BİK üzerinden bölge gerçeklerini aktaran basın yayın kuruluşlarına baskı süreci başlattılar. Artık tüm televizyonlarda iktidarın ve onların kontrolündeki kurumların ne kadar başarılı olduğunu izleyip duracağız.

Anlaşıldığı gibi yaşadığımız son 10 günü ‘reset’lemeye çalışacaklar. Böylece kendilerinin yazıp yönettiği yeni bir senaryoyu devreye sokacaklar ve buna inanılmasını isteyecekler.

Peki ya acılar. Bu acıların üzerinden yükselen dayanışma, sevgi ve umut. Bunu da sıfırlayabilecekler mi?

YA BİZİM NOTLARIMIZ

Ömer Çelik, Bahçeli Erdoğan... Sırayla hepsi iktidarın eksikliklerini yanlışlarını yazıp söyleyenleri yani bizi defterlerine not etmiş. Çok da umurumuzdaydı. Bir insanın yaşaması için, bir insanın hayata tutunması için göze alamayacağımız hiçbir bedel yok. Ama unutmayın ki hem tarihle birlikte biz de notlar alıyoruz. Hırsızın, yalancının, düzenbazın, halka ihanet edenin notlarını alıyoruz. Bu yaşadıklarımızın unutulmasına silinmesine izin vermeyeceğiz. Hem hesaplaşmak için hem de geleceği inşa etmemiz için bunu yapmak zorundayız.