Metaverse bizi hayal dünyasına, gerçeklikten kopmaya çağırıyor. Bu arada kârını artırmayı, verilerimizi kullanılabilir bir meta olarak piyasaya sürmeyi de gizli amaç olarak parıltının arkasına gizliyor. Peki, biz ne yapalım?

Ütopya kılığındaki distopya

İnternet, bilgisayar teknolojisinin gelişmesiyle paralel bir seyir izledi. Hemen her zaman savaşların, orduların ya da kısaca sistemin gereksinimlerini karşılamak amacıyla belirlenen, tanımlanan bilimsel gelişme ve teknoloji doğal olarak farklı coğrafyalarda farklı süreçlerde ilerlemenin itici gücü oldu. Bilimin silah sanayinin orduların gereksinimlerinin dışına çıkma çabası yakın tarihin olgusudur, ki devletler, hükümetler hâlâ bilimi özgür bırakmış değillerdir, hâlâ bilimsel gelişmenin savaş teknolojisine hizmet etmesini büyük bir hevesle, parayla, üniversitelerin müfredatlarını belirleyerek, araştırma kuruluşlarını yönlendirerek “teşvik” ediyorlar.

Bilişim teknolojisindeki gelişmeler de bu kapsamın dışında değildir. İnternet olanakları, teknolojisi, ağırlıklı olarak kapitalist piyasanın canlandırıcısıdır. Başlangıçta ABD Savunma Bakanlığı’nın desteği ile başlayan çalışmalar daha sonra üniversitelerin araştırma kurumlarının çabasıyla ilerledi. Şimdi kullanılan haliyle kapitalist tekellerin denetimindeki gelişmeler ise 80’li yıllarda hız kazandı.

Yeni aşama büyük bir pazar oluşturan oyun sektörünün izinden ilerleyen sektörü daha da geliştirmeyi, daha kârlı hale getirmeyi hedefleyen çok kapsamlı bir gelişmedir. İnternet piyasasının iddialı hırslı öncü isimlerinden Mark Zuckerberg’in şirketlerinin öncülüğünde, egemenliğinde gelişen Metaverse de bu aşamanın adeta alameti farikasıdır. Kuşkusuz artık adı Meta olan Facebook bu alanda tek değildir. Google, Apple, Microsoft gibi büyük firmalar da rekabet alanına çoktan girmiş durumdalar. Peki ne oluyor bu “sihirli” dünyada, nedir işin aslı astarı?

Isıtılmış yeni oyuncağımız

Anlamaya işin masum tarafından başlayalım ki daha baştan moral bozmayalım. Milyonları aşan can kaybının nedeni olan son virüs saldırısı Covid-19 ve türevleri, şirketleri evden çalışma yöntemine yöneltti. Şirketler evden çalışabilecek bölümlerin çalışanlarını evlerine gönderdiler. Daha fazla sömürüye kapı açan yeni sistemi büyük bir memnuniyetle sürdürüyorlar. Pandemi geçip gitse bile bu evden çalışma şirketlerin çok hoşuna gittiği için sürdürmek niyetindeler. Mekândan, zamandan, enerjiden çok yönlü tasarruf, çalışanları tam zamanlı denetleme ve fazla mesai kavramını iğdiş etme olanağı hoşa gitmez mi, gider, gitti zaten.

Ama şimdi metaversele işler biraz daha hoşlaşacak; şimdilik Zoom, Skyp ve benzeri yöntemlerle yapılan sanal toplantılar üç boyutlu olarak yapılabilecek. Pek güzel olacak; sanal bir kopyamız, meta piyasasında adı “Avatar” olan hayalimiz, öteki yetkili yetkisiz avatarlarla sanal büromuzda, bürolarda buluşacak işlerimizi konuşacağız, emir ve direktifleri alacak vereceğiz. Ee bu kadar mı? Olur mu hiç! Bu yöntem evet şirketlerimize kâr getiriyor ama Metaverse kendisi olarak kâr getirmiyorsa, büyük bir sektör olarak hizmet vermiyorsa o kadar abartmaya ne gerek var. Vardı zaten böyle bir sistem.

Demek ki hayal alemimizi genişletmek yeni sektörümüzde neler yapabileceğimizi görmek gerekiyor. Neler yapabiliyoruz peki? Sabah kalktık az uyuduğumuz için belki biraz yorgun olabiliriz ama işe gitmek ya da evde kalacaksak işe başlamak zorundayız. Nihayet para kazanmamız gerekiyor. İş bitiminde ne yapalım, arkadaşlarla buluşup sohbet edebiliriz, ev ziyareti yapabiliriz, sinemaya, tiyatroya, konsere, sergiye gidebiliriz; bir meyhanede iki tek atabiliriz, -yok bunu çizin, yapamayız, içkinin sanalı çekilmez- ama kendi avatarımızla dahil olacağımız oyunlar oynayabiliriz. Metaverseciler sosyalleşme diyorlar. Sosyalleşmede sınır yok; hayal gücünüz kadar özgürsünüz. Yok bu da kesmedi mi? İşte size hızla gelişen yeni olanaklar; metaverse dünyası sandığımızdan daha geniştir, başka bir alemdir bu sanal dünya; orada mal mülk sahibi olabiliyor, menkul gayrimenkul, yat, kat, kotra, uçak satın alabiliyor, alıp satabiliyor, kiraya verebiliyoruz. Peki para? Korkmayın canım, o dünyada şimdi gerçek dünyada piyasaya girmeye çabalayan “kripto paralar” var ya, orada geçiyor ya da geçecek bu dijital ya da sanal para cinsi. Harcayın siz yeter ki! Al, sat, yat, kalk, ne istersen yap. Gerçek evinde oturuyor, sanal alem gözlüğünü takıyor, avatarını salıyorsun piyasaya.

Gerçek dünyada var olma koşulu

Ne güzel. Ama “sanal alemde var olmanın koşulu gerçek dünyada var olabilmekle mümkün” diyenler var, kulak asmayacaksın. Belki şimdi biraz masraflı olacağı söylenebilir, ama nedir, şu sıralarda gözlükler ve diğer aksam pahalı biraz, ilerde ucuzlayacaktır, hatta bedava bile olabilir, çünkü sistem “kaz yani sınırsız veri gelecek yerden…” mantığı ile çalışır, yeter ki sen bu piyasada var olmanın tadını al. Yeni alemi karalamak isteyenler “gerçek dünyada var olabilmelisin, para kazanmalı, karnını doyurmalı, tenle, canla gerçekleşen hazzı, sanal değil gerçek sevişmeleri unutmamalı, toprağa basabilmeli, ağaca dokunabilmeli, çiçeği koklayabilmeli, havayı soluyabilmelisin” türünden bozguncu tezlerle karşımıza çıkıyorlar, ama bilmiyorlar ki, bilim sonsuzdur ve biz ilerde, kim bilir ne zaman, tadı da kokuyu da işi de tümüyle o sanal aleme taşıyacağız. Bak dokunma meselesini yeni icat eldivenlerle neredeyse hallettik. Gerçi bu arada kadın avatarları taciz eden bir iki edepsiz avatar çıktı ama olacak artık o kadar.

Bu “sanal alemde metaverse’te var olmanın temel koşulu gerçek dünyada var olmaktır” meselesini biraz ciddiye almakta yarar var. Çünkü sanal alem eğlenceli olsa da insanın varlığının temel ögelerini ortadan kaldıramıyor. Bu alem insanların kendilerinden ayrılmayan, ayrılamayan temel gereksinimlerine yanıt veremez. Siz avatarınızla ne kadar gerçek gibi görünseniz de, sanal alem size ne kadar gerçek gibi görünse de sonunda gerçekler acı ya da tatlı sizi şu kavgalı gürültülü, baskının sömürünün hâlâ egemen olduğu dünyaya çağıracaktır.

Peki bu metaverse teknolojisi hiç mi işe yaramaz. Yarar kuşkusuz; uzmanlığına, dikkatine, titizliğine güvendiğim Ümit Alan şöyle yazmıştı: “Metaverse vizyonu hakkında takındığım eleştirel tutumdan bir teknolojik yenilik karşıtı olduğum sanılmasın. (…) sanal gerçekliğin insanlığa en faydalı olduğu alanlardan biri ‘cerrahi simülasyon.’ Kim bilir kaç ameliyat bu simülasyonlarda yapılan eğitimler nedeniyle başarılı geçti.” (BirGün, 9.1.2022) Metaverse’in ve diğer şirketlerin verilerimize göz diktiklerini ve bize rağmen veri toplama işini hızlandırdıklarını, büyük adımlar attıklarını biliyoruz. Üstelik bunu propaganda gücüyle doğal, denetlenmesi gerekmeyen bir gelişme olarak benimsetme konusunda epeyce ilerledikleri de biliniyor. Aynı makalede bu tehlikeye de dikkat çeken Alan bu konudaki saptırıcı metaforları da eleştirmişti. Bizden toplanan “verileri petrole benzeten metaforlara” karşı çıkan Alan şöyle yazdı: “Bu konuda bence en iyi öneri, teknoloji düşünürü James Bridle’dan geldi. Bridle “veri yeni petrol değil yeni nükleer güç” diyerek tahrip edici tarafına da işaret ediyordu. Çünkü düşününce sahiden de veriye petrol deyince onun işlenip kullanıyor olma durumunu olumluyor ve doğal kabul ediyoruz.”

***

Siz ne diyorsunuz bu hayal dünyası propagandalarına değerli okurlar? Metaverse bizi hayal dünyasına, gerçeklikten kopmaya çağırıyor. Bu arada kârını artırmayı, verilerimizi kullanılabilir bir meta olarak piyasaya sürmeyi de gizli amaç olarak parıltının arkasına gizliyor. Peki biz ne yapalım? Gerçek dünyanın sıkıntılarından kurtulmak için bir ütopyanın gerçekleşmesidir diye düş görüp metaverse’in hayal dünyasına mı sığınalım; postmodernizmin gerçek ötesi post truth şaklabanlığına, ölümcül distopyasına mı yazılalım. Söyleyin ne yapalım?