Google Play Store
App Store

Ülkeye ve İstanbul’a geri dönülemez zararlar verecek talan projesi Kanal İstanbul için iktidar, sosyal konutları bahane olarak kullanıyor. 25 milyon nüfusu barındırabilecek konut alanına sahip İstanbul’un ormanlarına, tarım alanlarına ve su havzalarına sahip çıkmak için mücadele şart.

Uydurma veriler Kanal'a gerekçe oldu: Sosyal konut bahane olamaz!

Ramazan GÜLTEN - İBB İmar ve Şehircilik Dairesi Başkanı

Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın Kanal İstanbul kapsamında kalan alanda Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’nın hazırladığı, İstanbul Arnavutköy Sazlıbosna Mahallesi batı kısmı Yenişehir Rezerv Yapı Alanı’nın bir kısmına ait 1/5000 ve 1/1000 ölçekli Nazım ve Uygulama İmar Planlarının onaylanarak 17 Haziran 2025 tarihinde askıya çıkarıldığını öğrendik.

Geçtiğimiz nisan ayında beş ilçenin içme suyu kaynağı, İstanbul’un içme suyu ihtiyacının yaklaşık yüzde 10’unu karşılayan Sazlıdere Barajı’nın doğu yamacında, mutlak koruma sınırlarında kalan Hacımaşlı Mevkii’nde 6 Şubat 2025’te onaylanan planlar doğrultusunda inşaata başlandığı tespit edilmiş ve İSKİ ile İBB ekipleri tarafından ruhsatsız inşaatların durdurulması istenmişti.

Cumhurbaşkanlığı Kararı ile 1990’lı yılların sonunda İstanbul’un su ihtiyacını karşılamak için yapılan Sazlıdere Barajı’nın içme suyu kapasitesinin 2022 yılında sıfırlandığı bilgisini de plan açıklama raporundan öğrenmiş olduk. Hacımaşlı Mevkii için TOKİ tarafından mart ayında yapılan ihaleler sonucunda nisan ayında inşaat ruhsatı alma ihtiyacı duymadan inşaatlara başlandı. Yapılan ihaleler incelendiğinde 25 firmanın ihaleleri kazandığı, bu firmaların büyük bir kısmının yıllardır TOKİ’ye iş yaptığı tespit edilmiştir. Bu firmaların ortak bir özelliği de son işlerinin deprem bölgesinde olması. Buradan şöyle bir sonuç çıkarılabilir, TOKİ’nin deprem bölgesinde ödeme, iş takvimi ve benzer nedenlerle zorladığı firmalar İstanbul’da biraz olsun rahatlayacaktı.

Ramazan GÜLTEN - İBB İmar ve Şehircilik Dairesi Başkanı

SOSYAL KONUT ATAĞI

TOKİ nisan ayında İnşaatı başlayan Hacımaşlı Mevkii ihalesini sosyal konut ibaresi ile yaptı.

Kanal İstanbul’un bir konut projesi olduğu eleştirisine karşı cevap oluşturmak istendi. Nitekim İBB ile İSKİ’nin, Sazlıdere Barajı’nın mutlak koruma kuşağında yer alacak ve İstanbul’un içme suyunu kirletecek inşaatlara karşı yaptığı itirazlara, “Sosyal konuta karşı çıkıyorlar” cevabı verilmişti.

Bugün askıda olan Sazlıdere Barajı’nın batı yakasına ilişkin imar planlarının plan açıklama raporunda sosyal konut ibaresi kullanılmış. Rapordaki ifadeyi aynen aktarmak istiyorum: “Toplu Konut İdaresi Başkanlığı tarafından yürütülmekte olan 250 bin Sosyal Konut Projesi kapsamında değerlendirilmiştir. 2985 Sayılı Toplu Konut Kanunu’na istinaden alt gelir grubunun barınma ihtiyacının karşılanabilmesi amacıyla Cumhurbaşkanlığı tarafından belirlenen sosyal konut projesi hedefine yönelik olarak yürütülecek çalışmalara altlık oluşturmak üzere….” 253 hektarlık alanda nüfus hesabını az göstermek için normalde 25 m² olan kişi başına düşen inşaat alanının 50 m² olarak kabul edildiği yine plan açıklama raporunda yer alıyor. Yani ortalama bir aileyi üç kişi olarak kabul ettiğimizde planı hazırlayan TOKİ ve onaylayan Bakanlık 150 m²’lik sosyal konutlar yapmayı öngörüyor. Sosyal konutun mevzuatta açık bir tanımı yok. TOKİ farklı gelir gruplarından emekli, şehit ve gazi yakınlarına, engelli vatandaşlara ayırdığı kontenjana göre projelerine “sosyal konut” ismi verebiliyor. Fakat bütünlüklü bir konut politikası için sosyal konut olgusu ve yurttaşların barınma ihtiyacI, üzerinde titizlikle çalışılması gereken konulardan biri.

KANAL DEĞİL KALAN İSTANBUL

"Çılgın proje" olarak açıklandığı 2011 yılından, planlara işlendiği 2019 yılına kadar ve sonrasında birçok bilimsel çalışmada tartışılan; yaratıcı iklim krizinden deniz yapısına, tarım alanlarına, orman alanlarına, su havzalarına, doğal ve kültürel değerlere, ekonomiye vereceği zarar, uluslararası ilişkilere kadar yetkileri tartışılmış ve hem İstanbul hem de ülkemize geri dönülemez zararlar vereceği ortaya konmuştur. Kanal İstanbul Projesi ile ilgili yapılan ÇDP ve imar planları açılan davalarla iptal edilmişse de üst mahkemelerce bu kararlar bozulmuştur.

Bugün yaşadığımız ise 2011 yılından bu yana savunduğumuz, bu projenin bir su yolu geçiş projesi değil bir konut projesi olduğu tezini kanıtlamaktadır. Daha önce Dursunköy’de Baklalı Boyalık’ta olduğu gibi Sazlıdere Barajı’nın doğu ve batı yakalarında “sosyal konut, rezerv konut” gibi farklı isimlerle konut projeleri kamu eliyle hayata geçirilmeye çalışılıyor. Bu alanlarda Bakanlık ayrı planlar onaylamakta, TOKİ ve Emlak Konut eliyle çoklu ihaleler yapılmakta ve inşaatlara hızla başlanmaktadır.

Yaptığımız çalışmalarda İstanbul’da imarlı alanları hesapladığımızda 25 milyon nüfusu barındırabilecek konut alanımız var. İstanbul nüfusunun 16 milyon olduğu düşünüldüğünde, kentin ihtiyacı olmayan konut alanlarının kentlinin ihtiyacı olan tarım alanları, orman alanları, su havzalarının da planlanması ve bunu önce “depreme hazırlık” sonra “sosyal konut” adı altında yapmak İstanbul’a en büyük ihanetlerden biridir. İstanbul muhafızlarına düşen görev, kentin orman alanlarına, tarım alanlarına, su havzalarına sahip çıkıp 1 Temmuz 2025 tarihinde askıdan inecek olan bu plana karşı yasal haklarını kullanarak itiraz etmektir.