Kapatalım tüm telefonları, bilgisayarları, televizyonu ve ışıkları. Melatoninimiz tavan yapsın, şöyle derin bir uyku uyuyalım! Yarın sabah dinlenmiş, enerjik kalkalım ve görüp duyduklarımızı unutmadığımız bir gün olsun.

Valla biz iyi uyumuşuz!

Dünyada yaşayan 7 milyar 800 küsur milyon insan daha önce hiç bilmedikleri, hiç tecrübe etmedikleri bir şey ile karşı karşıya. İki yılı bulan bir süredir salgınla uğraşıyoruz. İlk zamanlar bu kadar ağır olacağı düşünülmedi, bir birlik ve dayanışma duygusu ile ülkeler, insanlar birbirini izledi. Balkonlarda şarkılar, marketlerde kuyruklar, elimizi nasıl ve kaç saniye yıkamalı, market poşetini evde nereye koymalı, giysiler nasıl yıkanmalı gibi binlerce soru ve cevap tartışıldı. Maske takmalı mı, eldiven giymeli mi? Sonra en büyük soru geldi, aşı olmalı mı? Sonra hangi aşı olmalı, sonra kaç tane hangisinden olmalı? Okullar açılmalı mı, açılmamalı mı?

Dile kolay! İnsanlar yakınlarını, sağlığını, işlerini, gelirlerini kaybetti!

Salgın stresi bir yana, ‘kötülük’ hastalık dinlemiyor; savaş, göç, yangın, deprem, enflasyon, ekonomik sıkıntılar devam ediyor. Hele bizim gibi herkesin kıskandığı ülkelerde. Eğitim sistemimizden şikâyet ederiz ama ülkemizde herkes aktif-inaktif aşı uzmanı ve artık yangın uçakları kaç ton su taşır, kızılçam nasıl büyür, yasaya rağmen yanan ormanlar nasıl imara açılır, bir askeri kargo uçağı kaç göçmen taşır, mülteci-düzensiz mülteci ya da göçmenlerin hukuki statüsü ya da farkları nedir gibi konuları sular seller gibi biliyoruz. Biz artık normal şeyleri unuttuk. Elimize fıs fıs yapıp geçiyoruz. Dünün felaketi, bugünün normali şeklinde yuvarlanıp gidiyoruz. Sınırlarımızda olan bitenleri korku ve kaygı ile izliyoruz. Salgın bitse bile böyle ayarlarımız bozuk olarak mı kalacağız? Ama neyse ki hangi deniz ürününü yersek cehennemlik olacağız onu biliyoruz.

Bu son yılların insanlığa, bonus olarak bir hediyesi de uyku sorunları oldu. Hastalık kaygısı, ekonomik sıkıntılar, yalnızlık, yakınları ile birlikte olamamak, dışarı çıkamamak, ofis yerine evden çalışmak gibi, yeni düzende günün ritmi tamamen değişti. Dünyada uyku sorunu üzerine araştırmalar, istatistikler yayımlandı. Eskiye oranla gözle görülür bir artış vardı. 2020 yılında Ottawa Üniversitesi’nde dünyanın dört bir yanından 190 binden fazla insanın katıldığı psikolojik sorunlarla ilgi bir araştırma yapıldı. Özellikle sağlık çalışanlarının; tüm sorunlarında yüzde 15’lik bir artış vardı ancak yüzde 24 artış ile uyku sorunu başı çekiyordu.

Siz tavşan uykusu uyuyanlardan mısınız? Yoksa hiç uyanamayanlardan mı? Ülkemizde yaşamak şoför mahallinde oturmak gibi, hani siz uyursanız şoför de uyuyacak, siz bakmazsanız şoför de yolu görmeyecek gibi diken üstündesinizdir. Her an her şey olabilir. Nasıl uyuyacağız?

Hydra 1 cm büyüklüğü ile en basit canlı organizmalardan biri. Tüp şeklinde, bir ucunda ağzı diğer ucunda ayağı var. Su altında kaya, bitki gibi yüzeylere yapışarak yaşıyor. Beyni ve neredeyse hiç sinir sistemi yok. Japon ve Güney Kore bilim insanlarının yaptığı araştırmaya göre ise şaşırtıcı bir şekilde dinlenmek için ‘uyuyor’! Periyodik olarak, ‘uyku’ tanımını karşılayacak kriterde bir dinlenme durumuna geçiyor. Oysa yıllardır yapılan araştırmalarda, ‘uyku’ doğrudan ‘beyin’ ile alakalı bir süreç olarak değerlendirilmekte. Son bulgularda ise beyin olmasa da kas ve diğer dokuların salgıladığı moleküllerle de uyku durumunun tetiklenebildiği görülmüş.

Beyinsiz hydra uyuyabiliyor!

Bugüne kadar uyku araştırmaları hep beyne takılan elektrogramla yapıldığından, çalışmalar da insan ve başına elektrogram takılabilecek kedi, fare gibi hayvanlarla oluyordu. 70’li yıllarda bir bilim insanı bunların dışındaki hayvanlarla da çalışmaya başladı. Zürafa, akrep, hamam böceği gibi türleri gözlemledi ve inceledi. Hamam böcekleri de uykuya benzer bir duruma geçiyordu. Bu açıklamayı bilim dünyası gülerek karşıladı ama zamanla doğruluğu görülecekti. 90’lı yıllarda bir grup bilim insanı meyve sineklerini incelemeye başladı. 2000’li yıllarda meyve sineklerinin de uyuduğu kabul edildi.

Zürafalar genelde ayakta kısa uyuklamalarla idare ettiklerinden, 1950’li yıllara kadar hiç uyumadıkları sanılıyordu. Aslında günde 30 dakika, en fazla bir kaç saat; ayakta ya da güvende hissettiklerinde dizleri üzerine kıvrılıp, neredeyse bir top şeklini alıp uyuyorlar. Hipopotamlar ise su altında uyuyor. Uyku halinde iken, periyodik olarak yüzeye çıkıp gerekli oksijeni alarak geri su altına inip uykularına kesintisiz devam edebiliyorlar. Yunuslar ve göç eden kuşlar, beyinlerinin yarısı ile uyuyup diğeri ile günlük yaşamsal davranışlarına devam edebiliyorlar. Yunusların beyninin bir tarafı uyurken diğer tarafı uyanık kalıp, yüzeye çıkıp oksijen alabiliyor, yüzebiliyor. Dört saatlik döngüler halinde beynin bir yarısını dinlendiriyor. Filler neredeyse sürekli uyanık, kahverengi yarasalar neredeyse hep uyuyorlar. Ormanlar kralı aslanlar ise vahşi avlarına yeterli olacak enerji için 18-20 saat uyuyorlar.

Bilim, şimdi de denizanaları üzerine çalışıyor. Denizanaları da uyuyorsa, uykunun en az bir milyar yıl önceden evrime dahil olduğu görülecek. Beyni ve sinir sistemi olmayan canlılarda uyku, bir nevi metabolik sistemin uyanık olduğu zaman harcadığı enerjiyi bu kez sindirim gibi farklı işlere harcama zamanı gibi görülüyor. Beyni olmayan birçok canlıda bağırsaklar var.

Bilim, beyinden önce bağırsaklar vardı diyor. Peki, beynimiz oluştuktan sonra da sadece bağırsaklar ile yaşama devam etmiş olma olasılığımız var mı?

Uyku-uyanıklık döngümüzü düzenleyen melatonin hormonu gece karanlıkta artmaya başlıyor ve uykumuz geliyor. Ne kadar melatonin o kadar derin ve sağlıklı, işe yarar bir uyku. Uykumuz iki ayrı ana bölümden oluşuyor. REM (Hızlı göz hareketi evresi) ve Non-REM (Göz hareketi olmayan evre)

N-REM uykusunun üç aşaması var:

N-REM uykusu: Yarı uyur yarı uyanık, kişiyi uyandırmak çok kolay, ancak vücut yavaş yavaş ritmini yavaşlatarak uykuya hazırlanıyor.

N-REM uykusu: Kalp ritmi, tansiyon, kas ve göz aktivitesi düşüyor. Vücudun enerji ihtiyacı düştüğü için vücut ısısı da biraz azalıyor.

N-REM uykusu: Artık uyandırılması zor, derin uykudayız. Hiçbir aktivite yok.

Bu üç aşamadan sonra ise gecenin ikinci yarısında rüyaların görüldüğü REM uykusu başlıyor. Beyin, gözler, kalp ritmi, akciğerler tekrar aktif hale geliyor. Sadece kaslar geçici olarak felç halinde. REM uykusu uykunun en uzun süren aşaması. REM ve N-REM kombinasyonu, vücudun beden ve zihinsel dinlenmesi, yenilenmesi, anıların oluşması, bilginin kaydedilmesi için bir karışım olarak düşünülüyor.

Türkiye’de özel bir teknoloji firmasının* tüketici alışkanlıklarını belirlemek üzere yaptığı bir araştırmaya göre katılımcıların hayatlarındaki en çok şikâyet ettiği konular; yüzde 53 ile yorgunluk, yüzde 44 ile uyku bozukluğu. ‘Uyku’ ile olan sorunlarında ise; yüzde 71 yorgun uyandığını, yüzde 64 gün içinde uykulu olduğunu, yüzde 57 uykuya dalma sorunu olduğunu söylüyor.

Gene özel bir yatak firmasının** uyku araştırmasına göre de; günde ortalama 8 saat uyuyoruz ve bu süre hafta sonları 9-10 saat olabiliyor. Uyku süresi için ideal bir sayı ama enteresan bir şekilde katılanların yarısından fazlası “Sabahları dinlendim hissi ile uyanıyor musunuz?” sorusuna ve her 2 kişiden 1’i “Sabahları enerjik oluyor musunuz?” sorusuna ‘hayır’ cevabı veriyor. Oysa yine aynı araştırmada katılımcıların yüzde 83’ü ‘uyku sorunu yaşamadığını’ söylüyor.

Evet, Türkiye’de çoğunluk 8 saat uykuya rağmen yorgun kalkıyor ama sağlıklı uyuduğunu, uyku sorunu olmadığını söylüyor!

Türkiye sağlıklı uyuduğunu düşünüyor!

Evet, valla iyi uyuduk ama ne uyuduk!

Ya da hep kötü uyumaktan uykusuzluğun etkisi ile yargı yetimizi kaybettik. Uykusuzluğun en ciddi sonuçlarını yaşıyoruz. Derin uykuda beyin gün içerisinde edinilen bilgiyi işler ve pekiştirir. Bu pekiştirme işlemi, bilginin kalıcı hale gelmesi ise sadece derin ve kaliteli uykuda gerçekleşir. Gün içinde öğrendiklerimiz pekiştirilemediği için ‘öğrenmiyoruz’! Öğrendiklerimizi hatırlayamıyoruz. Aynı yanlışları yapıp duruyoruz.

Kapatalım tüm telefonları, bilgisayarları, televizyonu ve ışıkları. Melatoninimiz tavan yapsın, şöyle derin bir uyku uyuyalım! Yarın sabah dinlenmiş, enerjik kalkalım ve görüp duyduklarımızı unutmadığımız bir gün olsun.

Unutursak içimiz kurusun!

Melatoniniz bol olsun ama uyanmayı unutmayın! Zürafalar gibi ayakta uyumayalım, uyutulmayalım! Keşke yunuslar ve göçmen kuşlar gibi beynimizin bir yarısı uyanık kalsa ve sürekli yola baksa.

*Huawei

**Yataş Bedding

- Greenwood,V. (30.05.2021) Sleep Evolved Before Brains. Hydras Are Living Proof WIRED

https://www.wired.com/story/sleep-evolved-before-brains-hydras-are-living-proof/?bxid

- Sleep scientist Aric A. Prather, PhD, is challenged to explain the topic of sleep. Video (10/16/2019)

https://www.wired.com/video/watch/sleep-scientist-explains-one-concept-in-5-levels-of-difficulty