Vedat Milor neyi temsil eder?

YEŞİM KAPTAN
Kent State University

Türkiye’de gurme deyince birçok kişinin aklına gelen ilk isim, hatta pek çoğunun aklına gelen tek isim olan Vedat Milor son haftalarda sosyal medyada dolaşıma giren bir tweeti ile gündem oldu. Instagram, Facebook gibi yeni medya mecralarını, özellikle de Twitter ve YouTube’u etkili bir şekilde kullanan Milor geçen hafta attığı tweetinde Romanya’da 2015’te yaşananlar üzerine yapılmış bir belgeselden bahsediyor. Ancak tweet okuyanların aklına ilk olarak Romanya’yı değil de Türkiye’yi getirdiği için Milor’un bir takipçisinden gelen cevap ile internette popüler bir fenomene dönüşüyor.

Bu yazıda söz konusu tweetten hareketle Vedat Milor’un Türkiyede ve Türkiyeli takipçileri ve izleyicileri için neleri temsil ettiğini tartışıyorum. Kişisel bir tanışıklığım olmadığı için Vedat Milor’u birey olarak değil kamusal bir kişilik (public persona) ve ünlü bir şahsiyet olarak ele alıyorum.

Vedat Milor ile Türkiyeli okurların tanışıklığı sosyal medyadan çok önce Milor’un önce Milliyet daha sonra Hürriyet gibi günlük gazetelerde yazdığı yazılar ile başladı. Ancak Milor’un ülke çapında tanınırlık kazanması NTV’de yayınlanan Vedat Milor’la Tadı Damağımda adlı programın sunuculuğunu yapmasından sonra gerçekleşti. Bu nedenle de bir röportajında gurme sıfatını kabul etmediğini söylemesine ve kendisini restoran eleştirmeni olarak tanımlamasına rağmen kendisi Türkiyede gurme denince akla ilk gelen isim olmaya devam ediyor. Bugün Twitter’da 1.2 milyon, Instagram’da 489 bin takipçisi olan Milor’un YouTube kanalında 117 bin kayıtlı kullanıcısı bulunuyor. YouTube videoları ve “Rehber-Bir Gastronomi Belgeseli” adlı programı, yüz binler tarafından izleniyor. Milor sosyal medyayı takipçileri ve izleyicileri ile etkileşim içinde çok etkin olarak kullanıyor. Twitter üzerinden yaptığı anketler yüzbinlerce kullanıcı tarafından yanıtlanıyor, paylaşılıyor ve yorumlanıyor. Milor’ü popüler kültüre ait bir şahsiyet (persona) olarak anlamak için medyada oluşan bu kamusal imajın Milor tarafından sunulan tarafı kadar izleyici tarafından algılanması ve yaratılması boyutuna da dikkat çekmek gerekir.

Milor her ne kadar Türkiyeli medya kullanıcılarının hayatına bir yemek yorumcusu ve restoran eleştirmeni olarak girmiş olsa da takipçilerinin ve izleyicilerinin bir kısmı onun doktora tezi ödüllü, Boğaziçi ve Koç Üniversitesi gibi Türkiye’nin en iyi üniversitelerinde hocalık yapmış, Ivy league (ayvi lig) olarak bilinen Stanford, Brown, Kaliforniya Üniversitesi-Berkeley gibi dünyanın en seçkin üniversitelerinde eğitim almış ve dersler vermiş bir akademisyen olduğunu biliyor. Milor’un popülaritesinin temellerinden biri de işte burada yatıyor. Seçkinci (elit) niteliklere sahip olmasına rağmen bu seçkinciliği insanların gözüne sokmayan ve mütevazılığı ile pek çok okurundan ve takipçisinden övgü alan Milor “bizden biri” olduğunu vurguluyor ve izleyiciler tarafından da öyle alımlanıyor. Takipçileri dünya standardında şarap kalitesi tartışabilen, en seçkin ve pahalı restoranlardaki menüleri bilen ve tatmış olan, dünya gastronomisine hâkim, sürekli okuyan, bir sinema eleştirmeni kadar çok sinema filmi ve literatürü bilen Milor’u kendine yakın buluyor. Medya’daki bu temsilin kurulmasında iki farklı özellik temel rol oynuyor. Birincisi, Milor’un doğal ve otantik olarak niteleyebileceğimiz medya imajı. Milor izleyicileri ile sanki bir kafe veya restoranda karşılıklı oturup konuşuyormuşçasına sıcak, samimi ve içten bir dil kullanıyor. Kısacası Twitter ve YouTube’daki yorumlara bakılırsa kamusal bir şahsiyet olarak Milor, izleyicileri için kameralar kapanınca farklı karakter ve kişilik özellikleri ortaya çıkmayan, “kamera önünde neyse arkasında da o” olan otantik bir ünlü olarak kabul ediliyor. İkincisi ve belki daha önemlisi, Milor’un yerellik vurgusu. Küresel olarak kabul gören yüksek vasıflı niteliklerine rağmen Milor her fırsatta, örneğin son belgeselinde ve YouTube videolarında yerelliğin önemine vurgu yapıyor. Hatta açıkça yereli anlamadan ve yerel olanda ustalaşmadan evrensele ulaşılamayacağı mesajını veriyor. Yıllarca yurtdışında yaşamasına, ders vermiş olmasına ve Amerikalı eşiyle muhtemelen evde İngilizce konuşmasına rağmen Milor’un aksansız, kurallı ve düzgün İstanbul Türkçesi bu yerellik imajının en önemli unsurlarından birini oluşturuyor. Buradaki yerellik ve “bizden olma” kavramı yukarıdaki tweet de görüldüğü gibi zaman zaman kinayeli ve iğneleyici siyasal eleştirileri de içeriyor. Milor’un kullandığı ironik dil bize yerel siyasete duyarsız kalmayan ancak siyasi eleştirinin daha ince ve nükteci biçimlerini kullanan bir ünlü profili çiziyor. Mizahı hafif bir alaycılıkla üstü örtük bir şekilde kullanarak bu toprakların çok iyi bildiği bir eleştiri ve direniş geleneğine bir selam gönderiyor. Bu anlamda Milor, Nasreddin Hoca fıkraları ve Karagöz oyunlarından alışageldiğimiz muhalefetin farklı şekillerini, devletle ve otorite ile taktiksel olarak baş etmenin yöntemlerini sosyal medyada tekrar dolaşıma sokuyor.*

Kısaca değinmek gerekirse, Milor’un medya temsilleri takipçilerine ve izleyicilerine, yereli yadsımadan uluslararası düzeyde olabileceğinin en iyisi olma fırsatı olduğunu gösteriyor. Son dönemde sosyal medyadaki takipçileri arasından seçtiği çoğunluğu gençlerden oluşan on kişi ile yaptığı YouTube sohbet videoları ve Twitter takipçilerinin yorumları bu savı güçlendiriyor. “Bizden birinin” gelmiş olduğu noktada Milor’a duydukları saygı ve takdir duygusu hem tweetlerde hem de videolardaki gençlerin söylemlerinde açıkça görülüyor. Milor’un kamusal imajı yerel ve küreselin en iyi şekilde melezleşmiş somut halini temsil ediyor. Milor bize potansiyelimizi hatırlatıyor. Türkiye’den de içine doğduğu yerelliği kaybetmeden dünya standartlarında kabul görmüş akademisyenlerin, eleştirmenlerin ve donanımlı aydınlık yüzlerin çıkabileceğini gösteriyor. Bu sebeple Milor küresel bağlamda temsilcimiz olarak algılanıyor.

*Bu konuda daha derin bir tartışma için bkz. Necmi Erdoğan (1998), Making do with state power: laughter, grotesque, and metis in Turkish popular culture (Doktora Tezi). Lancaster Üniversitesi ve Yesim Kaptan (2000). Bizim Nasreddin, Halkbilim Dergisi, 12(1): 52-63. Ankara: Orta Doğu Teknik Üniversitesi.